Tuz kokmuş..
Gazetelerin
yazdığına göre eski Emniyet
Genel Müdürü Necati Bilican ile 12 arkadaşını
af kurtarmış.
Aralarında
Bilican’ın, eski Emniyet Genel Müdür yardımcıları
Ersin Yılmaz ile Mustafa Sabri Kanlıkavak’ın
da olduğu 13 kişi, oturdukları lojmanların
bütün ihtiyaçlarını Türk Polis Teşkilatını
Güçlendirma Vakfı’ndan almışlar. Bilican aynı
zamanda sözkonusu vakfın da genel başkanı imiş..
Bu nedenle haklarında dava açılmış ve
1,5 yıldan 7,5 yıla kadar değişen hapis
cezaları isteniyormuş. Ancak af kanunu onların
da imdadına yetişmiş, dava ertelenmiş…
Bunlar
sözde yasaları uygulamakla görevli kişiler, hem
de emniyet örgütünün en başındalar. Ama görüldüğü
üzere, çalıp çırpmanın nerdeyse ulusal bir
gelenek haline geldiği bir ülkede onlar da yollarını
bulmuşlar. Böylece “Polis Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı”nın da ne işe yaradığı
anlaşılmış oluyor..
Acaba
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı ve benzerleri
ne işe yarıyorlar? Besbelli onlar da bu tür hizmetler
veriyor. Ankara’nın göbeğinde çift katlı, yüzme
havuzlu, savunalı, çifter çifter hizmetçili büyük villalarda
oturan generallerin öyküleri basına yansıdı..
Ama ordu mensupları operasyonların dışında,
kimse onlara dokunamıyor. Kimi çete operasyonlarında
yakayı ele verenler de ya soruşturma aşamasında
sıyırıyor, ya da duruşma sonunda aklanıyorlar.
OYAK vergiden, onlar cezadan muaf! Dokunulmazlıkları
var…
Beyaz
Enerji Operasyonu’nda cansiperane çalışan jandarma,
Cavit Çağlar’ın iki milyar dolarını yurt
dışına kaçıranlardan biri olan eski Jandarma
Genel Komutanı Teoman Koman’a dokunamıyor. Koman
aynı zamanda, jandarmaya bağlı cinayet ve komplo
örgütü “JİTEM”in varlığını inkar
eden kişiydi. TBMM’nin Susurluk Araştırma Komisyonu’na
ifade vermeyi reddetti, yani parlamentoya rest çekti. Emekli
olunca da Çağlar’ın hortumladığı
bankanın Genel Yönetim Kurulu Üyesi oldu. İyi bir
pay da almıştır elbet!
Anlaşılan
Türkiye’de işler iyice çığırından
çıkmış. Yalnız iş dünyasında
ve siyasette değil, asker ve sivil bürokraside de köşeyi
dönme bir moda. Herkes bir yerlerden vurup yükünü tutuyor.
Yolsuzluklar
nedeniyle devlet tiyatrolarına operasyon yapıldı.
Başkan dahil birçok kişi tutuklu. Birkaç gün önce
mahkemesi görülürken ünlü oyunculardan biri, galiba başkan
olanı, “ben bu rolü oynamayı reddediyorum!” dedi.
İyi bir espri, ama bu seferki rol değil, gerçek..
Türk
Dil Kurumu da bir operasyon gördü…
Hatırlanacağı
üzere üç yıl kadar önce Büyük Millet Meclis Başkanı
da, yeni meclis salonu nedeniyle yolsuzluğa batmıştı..
“Büyük Meclis”in başkanı bu duruma düşerse,
gerisini düşünün…
Bu
ülkede yolsuzluğa batmayan kurum yok, hepsi çürümüş.
“Milli
spor” galiba artık güreş değil, yolsuzluk!
Malum,
Eski Yunan’ın Isparta’sında hırsızlık
bir tür milli spordu, beceri işareti, övgü kaynağıydı.
Çalamayan delikanlı iyi asker olamazdı. Eh bu ülkede
ve şu 3. Binyılın başında da, bu
işin başını yine “Ispartalılar” çekiyor!
Ama
galiba, bizim Ispartalılar eski Yunan’ı çok geçti.
Böylesi büyük vurgunlar o garibanların düşlerinde
bile olamazdı. Bu da doğal. Gelenek binlerce yıl
içinde gelişip bine katlanarak devam ediyor..
Çetin
Altan’ın deyişiyle, burası “büyük talanlar
ve iri yalanlar” ülkesi…
Atasözüdür:
“Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa?.”
Evet,
Türkiye’de artık tuz kokmuş… Ve tuz da koktuğuna
göre, bu işler nasıl düzelecek?
Eskiden
veba çıktığı zaman ölüleri gömer, onlara
ait eşyaları, hatta bazan kulubeleri ve evleri yakarlarmış..
Bu ülkeye de herşeyi yerle bir edecek bir deprem, ya
da kül edecek bir yangın mı gerek?..
|