PSK: “Sadaka Değil
Ulusal, Demokratik, İnsani Haklarımızı
İstiyoruz”
TRT’de „Farklı Dil
ve Lehçeler“de yayının başlaması üzerine,
bir basın açıklaması yapan Kürdistan sosyalist
Partisi, yayını, Kürtlerle dalga geçme, AB başta
olmak üzere öteki uluslararası kurum ve kuruluşlarla
kamouyunu aldatmaya yönelik olduğunu söyledi. Kürtlerin
böylesi palyatif adımlarla kandırılmayacağının
altını çizildiği PSK açıklanmasında,
kürt sorununa çözüm yolu ve Türkiye’ye AB kapılarını
açacak talepler de dile getirildi. PSK basın bildirisinde
şu görüşler yer verildi:
Sadaka
Değil Ulusal, Demokratik, İnsani Haklarımızı
İstiyoruz
„Farklı
Dil ve Lehçeler“de yayın, 7 Haziran Pazartesi günü
TRT’de başladı. Görünüşü kurtarmak, dostlar
alışverişde görsün amacıyla başlanan
ve binbir şarta bağlanan yayınlar, devlet
yetkilileri ve bir kısım medyanın iddia ettiği
gibi, „bir devrim“ değildir. Aksine, eğer bir
şaka değilse, Türkiye’de yaşayan 20 milyonu
aşkın nufusa sahip olan Kürtlerle dalga geçmektir.
Değişir
gibi görünüp değişmeyen, anayasal ve yasal değişikliklerin
uygulanmayıp kağıt üzerinde kaldığı
Türkiye’ye de uyan, “Farklı Dil ve lehçeler”de yayın
yaparmış gibi davranmaktır elbette. Sadece
ulusal tv kanalları ve radyoların yapmasına
izin verilen „Farklı Dil ve Lehçeler“de yayınların
süresi 15 dakika, yalnızca yetişkinlere yönelik
olacak, Türkçe dışındaki bir dili veya lehçeyi
öğretmek amacıyla yayınlar yapılamayacak.
TRT yetkililerinin
de itiraf ettikleri gibi, Avrupa Birliği’nin 12 Haziran’dan
itibaren yazmaya başlayacağı Türkiye Değerlendirme
Raporu’na yetiştirilmek amacıyla başlatılan
bu “Farklı Dil ve Lehçelerle” yayın, Türk hükümetlerinin
AB’ye üye olmak amacıyla başvurdukları göz
boyama çabalarından, palyatif girişimlerinden
biri olma ötesinde, bir anlam ifade etmemektedir.
AKP hükümetinin
gerçek yüzünü de açığa çıkaran bu “önemli,
anlamlı adım, gerçekleştirilen devrim”, başta
AB olmak üzere uluslararası kamuoyununu, kurum ve kuruluşları
kandırmaya yöneliktir.
200 bin kıbrıs Türkü
için konfederasyon isteyen Türk devletinin, sayıları
20 milyonu aşan, askerlik yaptırdığı,
vergi aldığı “kendi vatandaşı”
Kürtlere layik gördüğü günde 15 dakika yayınla
uluslararası kamuoyunu, başta AB olmak üzere uluslararası
kurum ve kuruluşları aldatmayı başarabilir
mi? Bilemiyoruz. Ama Türk hükümeti, Kürtlerin bu yalana
kanmayacaklarından emin olabilir.
Kürt halkı
tüm ulusal demokratik haklarını elde edinceye,
Türklerle eşit haklara sahip oluncaya kadar kadar mücadelesini,
göstermelik ve palyatif adımlara kulak asmadan devam
ettirecektir.
Türk hükümeti,
hiçbir sonuç vermeyeceği belli olan bu ve benzeri palyatif
adımları, kamuyonunu aldatma çabalarını
bir yana bırakmalıdır. Türkiye’nin öteki
tüm sorunlarını derinden etkileyen Kürt sorununun
kökten çözüme yardımcı olacak, Türkiye’ye AB yolunu
açıp onu uygar ve demokratik toplumlar seviyesine çıkartacak
şu adımları atmalıdır:
1- 12 Eylül faşist
rejiminin ürünü olan anayasa değiştirilmeli, yerine
Kürtlerin varlığını resmen kabul eden
yeni bir anayasa yapılmalıdır.
2- Şiddete baş
vurmadıkça, düşünme, düşündüğünü söyleme
ve örgütlenme özgürlüğü yasal güvence altına alınmalıdır.
3- Kürtlere, anadillerini
eğitimin her aşamasında kulanma hakkı
tanınmalıdır.
4- Hiçbir kısıtlama
olmaksızın, Kürtçe radyo, televizyon ve her türlü
yayın hakkı tanınmalıdır.
5- Kirli savaşın
ürünleri olan JİTEM, Özel Tim, köy koruculuğu
gibi paramiliter kurumlar dağıtılmalı,
işledikleri suçların hesabı sorulmalıdır.
6- Kürt partilerine kendi
kimlikleriyle serbestce örgütlenme hakkı tanınmalı,
bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
7- Devlet, elini dinden
çekmelidir. Her cemaat (Müslüman, Hıristiyan, Yahudi,
Yezidi, Süryani, Alevi) sivil kurumları aracılığıyla
dini vecibelerini özgürce yerine getirmelidir.
8- Koşulsuz ve herkesi
kapsayacak bir genel af çıkartılmalıdır.
07.06.04