Uzun yolda şoför
değişimi iyidir..
Sayın Doğan Çelik mektubunda şöyle
diyor:
Değişen ve gelişen dünya karşısında
kurum, kuruluş ve partilerin gerek programsal
ve gerekse kadrosal anlamda değişmemesi diktatörlük
sistemini çağrıştırır. Fakat önemli
olan bence değişimi gerçekleştirirken yerini
ve zamanını iyi tespit etmek gerekir. Aksi taktirde
değişim ve gelişim adına yapılan
işler ters tepebilir.
Sürekli olmasa da bazen yayınlarınızı
takip eden bir okuyucu olarak size şunu sormak istiyorum:
Gerek Kürdistan’da onca karmaşa yaşanırken,
gerekse dünya konjünktüründe azda olsa ibre Kürtler için,
Kürtlerden yana dönmeye çalıştığı
bir zamanda genel sekreteriniz sayın Kemal Burkay’ın,
görevini bırakmasını nasıl doğru
buluyorsunuz?
Hem Ortadoğu gibi bir yerde varlığını
sürdürmüş ve kendince bir takım kazanımlar
da elde etmiş bir parti açısından böylesine
alışık olunmayan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Değerli Çelik,
Dediğiniz gibi, ister bir siyasi parti, isterse başka
türden bir kurum veya kuruluş olsun, değişen
zamana ve ihtiyaçlara uyum sağlamalı, sırası
gelince programını, görüşlerini yenilemesini
bilmeli. Nitelikli partiler bunu başaran partilerdir.
Nitelikli liderler de böylesi dönüşümlere öncülük edebilen
ileri görüşlü kişilerdir. Bunu yapamazlarsa zamanın
gerisinde kalırlar, toplumun değişim ve dönüşümüne
öncülük yapacaklarına, ya da katkıda bulunacaklarına
ayak bağına dönüşürler. İlerici-devrimci
bir parti bile, böylesi durumlarda tutuculaşabilir.
Değişen koşulları göz önüne almayan,
yenilenmeyen bir görüş donar ve olumsuzlaşır.
Kanımızca, sosyalist bir parti olarak kurulan
ve halen öyle olan PSK, değişen yurt ve dünya
koşullarına uygun olarak hem programını,
hem teorik görüşlerini yenilemeyi başardı.
Dogmatik olmadı.
Yine, demokratik ülkelerdeki siyasi partilerde demokratik
gelenekler oluşmuştur. Tartışma özgürlüğü,
organların, yöneticilerin seçimle belirlenmesi gibi.
Yöneticiler ise, ne denli yetenekli ve değerli de olsalar,
hayat boyu yönetici olmazlar, 4-5 yılda, bilemediniz
8-10 yılda bir değişirler. ABD cumhurbaşkanları
en çok iki dönem, yani 8 yıl başkanlık yapabiliyor.
Çorçil ve De Gaulle gibi seçkin batılı liderler
bulundukları görevlerde kazık çakmadılar.
Hem toplum, hem siyasi partiler yeni liderler çıkarabilir
ve çıkarmalı.
Ama demokratik olmayan toplumlarda, ya da demokrasileri
lafta kalan toplumlarda böyle değil. Liderler, başkanlar
ancak ölümle veya darbelerle gidiyorlar. Politikacıların
eli bulundukları posttan olmuyor. Türkiye’de Atatürk
padişahlığı yıktı ve sözde
cumhuriyet kurdu; ama ölünceye kadar da cumhurbaşkanıydı;
ne muhalefete şans tanıdı, ne rakiplerine.
Bu, demokrasisi olmayan bir cumhuriyetti. Daha sonra İsmet
Paşa da, onca yıl başbakanlık, devlet
başkanlığı yaptıktan sonra, seçimlerle
iktidarı yitirdikten sonra da parti liderliğini
bırakmadı; 80 yaşında hala bırakmamak
için direndi. Demirel, onca başbakanlıktan, devlet
başkanlığından sonra, yeniden seçilmek
için yasaları değiştirmeye kalktı; 80’ini
geçmiş, ama gözü hala doymuş değil.. Ecevit’in
durumu ise malum; gitmiş gelmiş, kaç kez başbakan
olmuş, şimdi de elden ayaktan düşmüş,
gülünç duruma düşecek kadar anlatım güçlükleri
çekiyor, partisini son seçimde sıfırlamış;
yine de eli parti başkanlığından olmuyor…
Bunu nasıl anlatmalı? Herhalde post tutkusu,
dinmek bilmez bir kişisel hırs…
Bu sadece, çoğu kişi için önemli, çekici, elde
edilmesi gibi el edilmesi de zor devlet postları, ya
da büyük, güçlü, nimet dağıtabilecek durumdaki
partiler için değil, küçüklü büyüklü siyasi partiler,
kurumlar için de söz konusu. Küçük, eti budu olmayan bir
partide bile post-makam savaşlarına sıkça
rastlanabiliyor…
Kürdistan Sosyalist Partisi’ni ve Kamal Burkay’ı tanımıyanlar
veya kimi önyargılı kişiler, bu partiyi ve
uzun yıllardır onun genel sekreterliğini
yapan Burkay’ı da öyle sandılar veya öyle göstermeye
zalıştılar. Partiye ters düşen ve kovulan
kimi dönekler de, bu türden gerçekdışı rivayetler
yaydılar. Oysa, onurla diyebiliriz ki, Kürdistan Sosyalist
Partisi (PSK), başından beri demokratik mekanizmaların
oldukça iyi işlediği bir parti. Birliği tümüyle
gönüllü birliğe dayanıyor, zora veya çıkar
dağıtımına değil. Zaten ne insanları
partiye çekmek için maddi çıkarlar veya rant dağıtımı
söz konusu, ne de onları zorla örgütte tutmak için
baskı ve zor araçlarına sahip. Kadrolarımızı
biraraya getiren ve orada tutan ulusal kurtuluş ve
sosyalizm idealleridir. Sorunlar kongre ve konferanslarda,
yayın organlarında özgürce tartışılır
ve kararlar alınır. PSK yedi kez kongre yaptı
ve yönetici organı MK’yı yeniden seçti, Genel
Sekreteri yeniden belirledi. 29 yıl boyunca MK birçok
kez değişti, eski kadrolar gittiler, yeniler,
gençler geldiler. Burkay Yoldaş da görevini daha önce
birkaç kez devretmek istedi; ama yoldaşlar, herhalde
çalışmasından memnun oldukları için
yeniden ve ısrarla ona görev verdiler. Bunun zaman
olarak bir sınırı olacaktı elbet. 29
yıl, Burkay yoldaşın, 7. Kongre açış
konuşmasında da belirttiği gibi uzun bir
süredir. Bu görev devri daha önce de olsaydı doğaldı.
Sayın okurumuz bunu, “Ortadoğu gibi bir bölgede
alışık olunmayan bir durum” olarak niteliyor.
Bunda haklıdır! Gerçekten bölgenin gördüğü
dikatörlükler ve diktatörlerdir. Bu ülkelerde birisi ya
darbeyle iktidarı alır ve zorla korur, ya da seçimle
gelse bile, bir daha bırakmamak için her türlü zora,
tezgaha başvurur. Siyasi partilerde de böyle. İnsanlar
çoğu kez, ilkeler, farklı politikalar için değil,
post için didişirler. Bazıları post kapmayı
birinci öncelik yaparken, bazıları da postu yitirince
örgütlerine küser, ayrı baş çeker, eski örgütlerini
yıkmak, ona zarar vermek için akla karayı seçerler…
Ortadoğu’da (herhalde demokratik geleneklerin oluşmadığı
tüm ülkelerde de) insanların gönüllü olarak bir postu
ya da makamı bıraktıkları ender görülür.
Üstelik, söz konusu ülkelerin rejimleri lafta cumhuriyet
olsa dahi, baştaki diktatörler, liderler ya da başkanlar,
gittikleri ya da buna mecbur kaldıkları zaman
bile, yerlerine çoğu kez oğullarını,
kızlarını, eşlerini, kardeşlerini
bıkarıyorlar… Bu ülkelerdeki siyasi partilerde
de bu çokça rastlanan bir durum. Bu bir tür hanedanlık;
şahlık, padişahlık, sultanlık,
krallık… Yani feodal gelenegin cumhuriyet ve demokrasi
kılıfı altında da sürmesi olayı...
Üstelik, modern olmayan toplum da buna alışık..
Çağdaş ve modern toplumların, demokratik
paritlerin yöneticilerine yaraşan ise, gönüllü olarak
bir göreve gelmek ve yine gönüllüce oradan ayrılmasını
bilmek… Burkay Yoldaşın yaptığı
işte budur.
O, bir örgütte çalışmak için ille de genel başkan
ya da genel sekreter olmak gerekmediği kanısındadır.
Burkay yoldaş bundan böyle de, yönetici planda olmasa
bile, partiye ve Kürt ulusal mücadelesine katkılarını
sürdürecektir. Bizce bu geleneği güçlendirmek gerekir.
Sayın Çelik, siz de zaten yeri gelince hem program,
hem de kadro planında görev değişiminden
yana olduğunuzu söylüyorsunuz. Ama Kürdistan’da ve
uluslararası planda mevcut koşullarda (bir yandan
karmaşa, bir yandan ibrenin bir parça Kürtlerden yana
dönmesi) görevden ayrılmanın doğru olup olmadığını
sorguluyorsunuz. Elbet bu önemli bir nokta.
Ama unutmamalı ki Kürt sorunu, 19. Yüzyıl başından
beri tam iki yüz yıldır ki alevli bir sorun. Daha
ne kadar süreceği de bilinmez.. Birçok kuşağın
ömrü ve mücadelesi amaca ulaşmaya yetmedi. İster
istemez nöbet değişimleri oldu ve olacak. Ortada
“dere geçerken at değiştirilmez” gibi bir durum
olduğunu sanmıyoruz. Burkay Yoldaş, kırk
yılı aşkın süredir aktif politikanın
içinde, en ön saflarda. Bunun 29 yılını PSK'nın
Genel Sekreteri olarak yürüttü. Bu uzun dönem boyunca Kürt
ulusal mücadelesi birçok kez kritik, çok sıcak dönemler
yaşadı. Örneğin Güney’de 1975 yenilgisi,
1980’li yılların sonunda sosyalist sistemin çöküşü,
1991’de Birinci Körfez Savaşı ve Kürdistan’ın
Güney parçasının özgürleşmesi, 1990’ların
sonunda Öcalan’ın yakalanmasıyla Kuzeyde Kürt
ulusal mücadelesinde yaşanan kriz… Şimdi de, bir
yandan, özellikle Kuzey Kürtlerini yakından ilgilendiren
Türkiye’nin AB adaylığı süreci, öte yandan
Irak’ta yaşananlar, Güney Kürdistan’daki daha büyük
ölçekli değişim… Olaylar devam ediyor. Her örgüt
ve kişi bu değişimde kendi rolünü oynamaya
çalışıyor. Burkay bu uzun dönem boyunca üzerine
düşeni, yetenekleri ölçüsünde yapmaya çalıştı.
Parti kurulduğu zaman 20 yaşında olan gençler
şimdi 50’sine vardılar. Onların da partili
mücadele deneyimleri 25-30 yılı buluyor. Yani
bu işe sıfırdan başlamıyorlar.
Yeni Genel Sekreter Mesut Yoldaş da bunlardan biri..
Uzun yolda şoför değişimi iyidir. Bu, usta,
deneyimli ve uzun soluklu olduğunu düşündüğümüz
şoförler için de geçerlidir. Hem onların biraz
dinlenmesi, hem de, -belki daha da önemlisi- ötekilerin
sorumluluk altına girip deneyim kazanması, ustalaşması
için…Değişime razı olmayanların çokça
yol açtığı yol kazalarına taze bir örnek
Saddam’ın düştüğü durumdur..
Değerli, dost, bizce PSK bu kongresiyle Kürt politikasında
demokratik geleneklerin yeni ve güzel bir örneğini
verdi. “Örgütsel çalışma kollektif çalışmadır;
ha safların başında olmuşsunuz, ha sonlarda,
hepsi de değerlidir..."
Selamlar ve iyi dileklerle…
Aralık 2003