Yavuz Hırsızlar
işbaşında!
Mesut Tek
Duyduklarında Türk sömürgecilerini
cin çarpmışa döndüren iki
kelime bugünlerde, Güney Kürdistan'da sık
sık telafuz ediliyor: Federasyon ve birlik.
Son dönemde Türkiye'deki yeminli Kürt düşmanlarının
uykusu kaçıran iki önemli gelişme
yaşandı Güney Kürdistan'da. Bunlardan
birisi PDK ve YNK'nin, parçalı idari yapıya
son verip ortak hükümet oluşturma kararı.
Ötekisi ise Irak'da yeniden yapılanmaya ilişkin
takvimin belli olmasını takiben, bu ülkenin
geleceğine ilişkin olarak hazırladıkları
federasyon önerisi.
AKP hükümeti, askeri ve siviliyle tekmil kemalistler,
sağcısı, liberali, sözde solcusuyla
tüm düzen partileri ve onların mehmetçik
basındaki kiralık kalemleri sözbirliği
etmişcesine, federasyon önerisinin Irak ve bölge
için ne kadar zararlı olduğunu anlatmaya
çalışıyorlar. Gazete sayfalarında,
televizyon ekranlarından Kürtlerin Kerkük'ten,
federasyon gibi tehlikeli ve zararlı
taleplerden uzak durmaları isteniyor; ayaklarını
denk atmaları konusunda uyarılıyorlar.
Dışişleri Bakanı Gül, Kerkük'ün
demokratik ve demografik yapısının
bozulmasına izin vermeyeceklerini, gerekli uyarıları
yaptıklarını, kimsenin endişe
etmesine mahal olmadığı ve gerekenlerin
yapılacağını söylüyor.
Cevaplandırmayacağını bile bile
Gül'e bir iki soru yöneltelim: Kerkük'ün
demografik yapısını bozan kim? 40 yıla
yakın bir süre, bu kentde yaşayan Kürtlerle
Türkmenleri sürüp, onların yerine
Arap aşiretlerini getirterek yerleştiren, Kürtlerin
Kerkük ve çevresinden mülk edinmesini yasaklayan,
malını mülkünü satıp
kenti terkedenleri askerlikten muaf tutan ve Türkmenlere,
Kürtlere ait arazi ve arsaları yüksek fiatlarla
satıp alıp Araplara veren ırkçı-şoven
BAAS rejimi değil mi? Yoksa yerlerinden yurtlarından
edilen insanların ata baba toprağına dönmeleri
mi demografik yapıyı bozuyor?
Gül ve onun gibi düşünenler sürgün
edilen Türkmenlerin ata baba topraklarına dönmesinden
rahatsız değiller, aksine mutlular, geriye dönüşü
teşvik ediyorlar, yakılıp yıkılan
Türkmen köylerinin yeniden imarı için
maddi yardımda bulunuyorlar. Onları kızdıran
Kürtlerin de geri dönüşü. Kürtlerin
zorla çıkartıldıkları
ata-baba topraklarına geri dönmesini demografik
yapının bozulmasıolarak değerlendiren
Abdullah Gül ve hükümetinin, Kuzey Kürdistan'da,
kirli savaş sonucu köyünü terkedenlerin
geri dönmeleri için, hiç bir şey
yapmamalarının nedeni şimdi anlaşılıyor:
Demografik yapının korunması!...
Gerekli uyarıların yapıldığı,
endişeye mahal olmadığı, gerekenlerin
yapılacağı konusundaki belirlemeye
gelince, bugüne kadar içte ve dışta
verdiği sözleri yerine getirmeyen Türk hükümeti,
elhak bu konuda sözünün eri. Sözünün
eri olduğunu da Kerkük'de yaşanan son olaylarla
bir kez daha ispatladı.
Çok değil, şöyle birkaç ay
geriye gidelim ve Türk devletinin, bölgede huzursuzluk
çıkartmak amacıyla, gizli ve açık
örgütleriyle yaptıklarını
birlikte hatırlayalım. Kerkük'deki Türkmenleri
silahlandırmak amacıyla bu ülkeye sokulmak
istenen silahların ele geçirilmesi, Kerkük
Valisi'ni öldürme planı yapan Özel
Tim'de görevli subay ve erlerin Süleymaniye'de
suçüstü yakalanmaları, yani meşhur
başa torba geçirme olayı, Kerkük'de
YNK ve PDK binalarına yapılan saldırıların
failleri olarak 4 Türk'ün tutuklanması,
vb. Hepsinden önemlisi, Abdullah Gül'ün ağzından
kaçırdığı ABD, Kuzey
Irak'da bulunan askeri güçlerimizi bazı
gizli operasyonlarda kullandığımızı
biliyordu gafı...
Ve nihayet, 31 Aralık günü yaşananlar.
Türkmen Cephesiyle BAAS kalıntısı
bazı grupların çağrısı
üzerine Kerkük'de yapılan Kürt karşıtı
gösteri sonrasında, silahlı bir grubun
Kürt partileriyle kendilerinden olmayan Türkmen
partilerine ait binalarına yönelik saldırılarıyla
başlayan olaylar, faili meçhul cinayetler,
sokaklarda, köprü altlarında bulunan Kürtlere
ait cesetler... Yani yapılması gerekli olanlar!...
Jitemiyle, Özel Timiyle Türk Kontrgerillası
Kerkük'de işbaşı yapmışa
benziyor.
Türk Kontrgerillası bu işte yanlız
değil. Katliam ve imhada deneyimli BAAS rejimi kalıntısı
benzer örgütlerle işbirliği yapıyor.
31 Aralık günkü eylemin, BAAS tarafından
getirtilip Kerkük'e yerleştirilen Saddam yanlısı
Araplarla, Türkiye'nin güdümündeki Türkmen
örgütlerinin çağrısıyla
yapılması, mitinge katılanların
savaşa gider gibi silah taşımaları
ve miting sonrasında bazı binalara saldırmaları
başka türlü nasıl izah edilir? Kürtlerin,
Türkmenlerin topraklarına yerleştirilen
Araplarla, evinden yurdundan edilen bir kısım
Türkmenleri ortak bir cephede buluşturan ne olmalı?
Bu, tarihin bir cilvesi mi, yoksa Kürt düşmanlığının
insanı nereye sürükleyeceğini gösteren
ibret belgesi mi?
Kerkük'ün demokratik yapısını
bozulmasına müsaade etmeyiz diyerek Kerkük'de
demokrasinin tesis edildiğini itiraf eden Abdullah Gül'ün,
bundan Türkiye'ye pay çıkartması
haksızlıktır. Çünkü
Kerkük'de demokratik yapının oluşması
için çaba sarfetmek bir yana, Türk devletinin
bölgede barış ve huzur ortamının
bozulması için elinden gelen herşeyi
yaptığını, bu amaçla gizli-açık
bazı operasyonlar gerçekleştirdiğini,
Mısır'ın ötesindeki sağır
sultanlar bile duydular.
Başta Türk devleti olmak üzere Kerkük'de
huzur ve güven ortamını bozanlar, ABD
ve müttefikleri ne yapıyorlar, niye Kürtlere
engel olmuyorlar diyerek ortalığı
velveleye veriyorlar. şehit Dr. Qasımlo sık
sık Ecem e, him lêdide, him jî
dike hewar derdi. Yani yavuz hırsız
ev sahibini bastırır. Kerkük'de
huzur ve güveni bozanlar, sağa sola saldıranlar,
utanmadan çıkan olaylardan Kürtleri sorumlu
tutuyorlar, ABD ve müttefiklerini Kürtleri engellemeye
çağırıyorlar. Türk kamuoyunun
Çuvalcı albay diye tanıdığı
ABD'nin Kerkük sorumlusu Albay William Mayville'nin,
yürüyüşünün ardından
Saddam yandaşlarının sabotaj eylemlerine
başladığını belirtmesini,
göstericilerin Kürt güçler üzerine
ateş açtığını söylemesini
görmezlikten geliyorlar. Tam bir Türk klasiği!...
Kasımpaşalı Recep geri kalır
mı? O da etnik temele dayalı federasyonların
başarılı oldukları görülmemiştir
diye bir demeç patlatıyor. 15 kasım
günü, Lefkoş'de, sayıları
200 bini aşmayan kıbrıs Türkleri
için, ''dili, dini ayrı hemen her açıdan
eşit iki halk, iki ayrı demokratik düzen
ve iki ayrı devlet vardır ve Kıbrıs'ta
çözüm çabaları da bu gerçeklere
dayandırılmalıdır'' deyip bağımsız
devlet isterken, sayıları 4 milyonu aşan
Güneyli Kürtler'e etnik temele dayalı
federasyon sonuç vermez demek racona sığar
mı be ağam? Hani biz yaradılanı
yaradandan ötürü severdik. Kürtlerin
yaradanı, Türklerin, Türkmenlerin, Arapların
yaradanından farklı mıdır, ki
taleplerine karşı çıkıyorsun?
Bu ayrımcılık kitabın hangi
sayfasında yazılı be paşam?
Kürtlerin federasyon talebinden sadece Türk devleti
ve şurekası rahatsız olmuyor. Hiç
kuşku yok ki ıran ve Suriye de enaz Türk
devleti kadar rahatsızlar. Rahatsız olan bir
kişi daha var: Arap Birliği Başkanı
Amr Musa. Amr Musa Irak Türkmen Cephesi Başkanı
Faruk Abdullah'ın kendisiyle yaptığı
görüşmeden sonra Irak'da asla federasyon
olamaz, Kerkük Irak kentidir diye buyurmuş.
Gel de Amr Musa'nın Filistinliler, Lübnanlılar
için söylediklerine inan. Öyle anlaşılıyor
ki çifte standart, etnik kökeni ne olursa olsun
tüm şovenlerin ortak özelliği. Kasımpaşalı
Receple Mısırlı Amr Musa'nın
söylemleri nasıl da birbirine benziyor.
Biz Kürtlere düşen ise, sömürgeciler
ve şurekasını kudurtan, çileden
çıkartıp çin çarpmışa
döndüren kelimeleri federasyon ve birlik
sözcüklerini bıkmadan, usanmadan telefuz
etmek, Güney Kürdistan'daki kazanımlara
yönelik saldırılara karşı
sesimizi yükseltmek...
Türk sömürgecilerinin Güney'deki kazanımlara
yönelik saldırılarını engellemek,
en başta barış yanlısı,
devrimci ve demokrat Türklerle kuzeyli Kürtlerin,
onların siyasi örgütlerinin görevidir.
Türkiye'nin öteki devrimci ve demokratik güçleriyle
işbirliği yapan ve Kürt toplumunun tüm
kesimlerini biraraya getiren ulusal, demokratik bir Kürt
hareketi, Türk hükümetinin bölgeye yönelik
planlarını hayata geçirmesinin önündeki
en büyük engeli oluşturacaktır. Kuzeyli
Kürt örgütleri, kurum ve kuruluşları,
tek tek Kürt şahsiyetleri tarihin kendilerine
yüklediği bu görevi yerine getirmek için
çaba içinde olmalı, varolan birlikleri
güçlendirip kararlı bir biçimde
hayata geçirmelidirler.
Bir de PKK-KADEK'in ya da yeni adıyla Kongra Gel'in
yerine getirmesi gereken önemli bir görev var:
Güney'de yaşanan kardeş kavgasının
en acı ürünlerinden biri de bu kavga sürecinde
Türk askeri birliklerinin bölgeye yerleşmesidir.
şu anda kardeş kavgası yok. Türk
devleti bu kez de Güney Kürdistan'daki askeri
varlığına, PKK-KADEK'e bağlı
gerillaların Güney Kürdistan'da üslenmiş
olmalarını bahane olarak kullanıyor.
Türk devletinin elinden bu bahaneyi almak sözkonusu
örgütün görevi. PKK-KADEK Güneyli
Kürtlere ilk iyiliğini yapmalı, sömürgecilerin
elinden bu silahı alacak girişimlerde bulunmalııir.
Kuşkusuz değişik çözüm
yolları bulunabilir ama bizce bunun en iyi yolu,
silahları Güneyli Kürtlere emaneten teslim
edip siyasi ve sasyal yaşama dahil olmaktır.