YÖK'ün
Marifetleri Devam Ediyor
BİLİM ADINA
YÜZ KARASI
Daha kısa süre önce
"Türk üniversiteleri Kütçe Eğitime Karşı"
diye bir haber-yorum yayınlamıştık. Üniversiteler
Arası Kurul'un, Kürtçe eğitim istemine karşı
çıktığını ve Türkiye'de resmi dilin
Türkçe olduğu, Türkiye`nin "üniter" bir devlet
olduğu ve benzer safsatalarla "Kürtçe eğitimin
kabul edilemez" olduğunu ileri sürdüğünü yazmıştık.
YÖK'ün marifetleri devam
ediyor. Basına yansıyan son haberlere göre YÖK Yürütme
Kurulu bu konuya ilişkin yeni bir karar almış.
YÖK Başkanı Kemal Gürüz imzasıyla rektörlüklere
gönderilen bu kararda, verdikleri dilekçelerle Kürtçe eğitim
isteyen veya buna yönelik gösteriler yapan öğrencilerin
üniversitelerden atılması isteniyor! Sözkonusu kararda
şöyle deniyor:
"Yüksek öğrenim
kurumlarımızda `Kürt kimliğini öne çıkarma;
Kürtçe eğitim öğretim yapılması için dilekçeler
verme; derslerde Kürtçe konuşma, yazma; sınavlarda
Kürtçe cevaplar verme; Kürtçe panel, konferans ve tiyatro
oyunları sahneleme; afiş ve pankart asma' gibi eylemlerin
planlandığı ve bu plan gereğince son günlerde
bazı üniversitelerimizde toplu dilekçeler verildiği,
afiş ve pankart asma gibi eylemlerin yapıldığı
görülmüştür."
Yazıda "Kürtçe
eğitim talebinde bulunmanın masum bireysel hareketler
olmadığı" ileri sürülüyor ve bu öğrencilere
bir veya iki yıl süreyle üniversiteden uzaklaştırma
veya tümüyle üniversiteden atma cezası verilmesi isteniyor.
Bu olay, Türk üniversitesinin
bilim adına yüz karası uygulamalarının
yeni bir örneğidir. Bu adamlar baskı rejiminin polisinden
farksız.
Bunlara göre Kürtçe eğitim
istemek, bu amaçla dilekçe vermek, aynı amaçla demokratik
bir gösteriye katılmak bile suç! Bunu yapan öğrenci
okuldan atılmalı!
Bu kararı veren sözde
bilim adamları, "prof"lar, Avrupa Birliği'nin
Türkiye'nin önüne koyduğu "Katılım Ortaklığı
Belgesi"nde yazılı koşullardan birinin
de "Türkçe dışındaki dillerde eğitim
hakkı" olduğunu ve Türkiye`nin buna ve bir
bütün olarak Kopenhag Kriterleri’ne lafta da olsa evet dediğini
bilmezden geliyorlar.
Evet, Türk devleti AB'ye
girmek için kagıt üzerinde bu hakka evet diyor, ama gereğini
yapmayı düşünmüyor bile. Üstelik hakkın sahipleri
onun hayata geçirilmesini isteyince, bunun için dilekçe verince,
bir de onları suçlu sayıyor, cezalandırıyor!
Bunu yapanlar da sözde
bilim adamları, üniversite hocaları... Onlar böyle
yaptıktan sonra sen gel de uzatmalı çavuştan,
karakol polisinden hak hukuka saygı bekle.. Sen gel de
bu ülkeye demokrasinin geleceğine, ya da bu ülkenin AB'ye
katılacağına inan!.
Anlaşılan bu
adamların böyle bir niyeti yok. Kıbrıs'ta suyu
yokuşa sürüyorlar. Kürt sorununda aynı şeyi
yapıyorlar. Düşünce özgürlüğüne evet diyemiyorlar.
İşkence, zulüm ise berdevam..
Baylar karar verin! Değişmeye,
adam olmaya niyetiniz var mı yok mu?
Bu kararı verirken
şunu da unutmayın: Dünya öyle bir çağa giriyor
ki, Avrupa kapısından pişman olup dönseniz,
hatta, gerisin geri Orta Asya'ya gitseniz bile, bu globalleşen
dünyada değişime direnmekten bir sonuç alamazsınız,
sonunda sizi de değiştirirler!
Afganistan'a bir bakın,
anlarsınız!.
Kıbrıs'ta 100
bin Türk için federasyonu bile az bulup konfederasyon isterken
20 milyon Kürdün anadilinde radyo-TV yayınına ve
eğitime bile karşı çıkmanız pek gülünç
değil mi?
Biraz mantıklı
olun! Kürtlere vermeniz gereken hakların yanında
böyle şeyler devede kulaktır.
Ya eşitlik temelinde
Kürtlerle birlikte yaşamayı öğrenin, ya da
Kürtlerin sizden ayrılmasına saygı gösterin.
Çünkü bu eşitliği tanımadığınız
sürece ayrılma isteği Kürt halkının saflarında
daha da güçlenecektir.
Üstelik korktuğunuz
bir gün başınıza gelecek, bundan kuşkunuz
olmasın! Bu işi iyilikle yapsanız daha iyi
değil mi?.
|