"Yüce
Meclis"in Cüce İşleri..
Türk Parlamentosu'nun adında "büyük"
sıfatı var: "Türkiye Büyük Millet Meclisi.."
Geçenlerde gazeteci Mine Kırıkkanat
buna dikkat çekmiş, hiçbir parlamentonun adında
"büyük" sıfatına veya bir benzerine rastlanmadını
söylemiş ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyadan
pekçok örnek vermişti.
Bizim de bildiğimiz kadarıyla
Türkiye'den başka parlamentosuna bu sıfatı
yakıştıran yok. Sizin bildiğiniz böyle
bir ülke ve meclis var mı sevgili okurlar?
Kimbilir, belki Patangonya'da veya
bilip tanımıdağımız bazı Afrika
ülkelerinin, Pasifik adalarının aşiret demokrasilerinde
böyle alengirli adlar taşıyan parlamentolar vardır.
"Ulu Lulu Millet Meclisi"
falan gibi... Ya da:
"Yüce Tutu Parlemontosu",
"Büyük Patagonya Millet Asamblesi" filan gibi...
Dr. Kasımlo'nun hoş bir sözü
vardı: "Komele çıqas pıçûk e, şiar
ewqas mezın e!" (Dernek ne kadar küçükse, sloganları
da o kadar büyük!)
Herhalde bu parlamentolar için de geçerli:
Demokrasi ne kadar iğreti ise, parlamentoları da
o kadar şatafatlı!. Adıyla ve yapısıyla..
Türkiye Parlamentosu da, hakkını
vermek lazım, yalnız adıyla değil, binası,
içerinin tezyinatı, ceylan derisinden kırmızı
koltuklarıyla da öylesine muhteşem!..
Zaten Türk siyaset adamları kendi
parlamentolarından söz ederken "büyük"le de
yetinmeyip "Yüce Meclis" derler hep..
Ne var ki, 12 Eylül 1980 darbesinden
bu yana ülkeyi, önce "Cunta", sonra ise MGK olarak
generaller yönettikleri, tüm temel politikaları ve çıkarılacak
yasaları onlar belirledikleri için, adına "hükümet"
denen kuruluşlar gibi, bu "büyük" ve "yüce
meclis"in de hangi işleri yaptığı,
ne işe yaradığı pek de malum değildir.
Buna rağmen tümüyle işsiz
sayılmaz! En azından, MGK'dan, IMF'den ve ABD'den
gelen emir ve önerilere yasa biçiminde kılıf uydurur..
Son zamanlarda bu yasaların birçoğu,
bir hukuk adamı olan Sezer'in duvarına çarparak
geri döndüler. Ama "Yüce Meclis" her keresinde,
yasayı aynen geçirerek bu duvarın üzerinden de aşmasını
bildi.
Bunlardan sonuncusu, adına Devlet
Güvenlik Mahkemeleri denen ucubeyle ilgili. "Yüce Meclis"
cunta ürünü olan bu faşist kuruma yıllardır
dokunmadı. Son olarak, yalnızca çete suçlarını
onun kapsamından çıkardı. Böylece uyuşturucu
ve cinayet çeteleri, banka hortumcuları, hayali ihracatçılar,
ülkeyi soyup soğana çevirerek yüklerini tutan, her biri
yüzmilyonlarca, milyarlarca doları aşıran şebekeler,
hırsız-uğursuz takımı rahat bir soluk
aldı.
Sezer bu yasayı geri çevirdi.
Ama "yüce meclis" aynen kabul ederek bir kez daha
Sezer`in duvarından aştı.
DGM'ler bundan böyle yalnızca
siyasileri yargılayacak! Yani Türk solcularını,
Kürt yurtseverlerini, düşünen ve konuşan insanları..
Elbet, hırsızlar ve zorbalar
düzeni için tehlikeli olan da budur: söz ve düşünce!
Yani adamlar kendilerine gerekli olanı
yapıyorlar: Hırsızlar ve katiller dışarı,
düşünce içeri!
|