PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Burkay'la Kürt dili üzerine söyleşi

“Apo’nun Kürtçesine 10 üzerinden 5 veririm”

Nuriye AKMAN

Geçenlerde Bedrettin Dalan, “Kürtçe topu topu 600 kelime. Çoban eğitemezsiniz bu dille.” deyince, farklı dillerin yaratılışını, insanların birbirlerini tanıması arzusuyla açıklayan ayeti hatırladım.

Kürtçenin zihnimdeki yerini, etrafında odaklanan siyasi tartışmalardan arındırarak, yeniden yapılandırmaya karar verdim. Üzerinde daha önce hiç düşünmemiştim; nasıl bir dildi Kürtçe? Bilinçaltımdaki korkuları yatıştıran siyasi gelişimler de oldu son bir hafta içinde. Kürtçe yayın öngören tasarı yakında MGK’ya sunulacak. Öyle anlaşılıyor ki, AB sürecinin Türkiye’yi getireceği son nokta şöyle olacak: Türkçenin Anayasa’daki “anadil” tanımı, “resmi dil” olarak değişecek ve devlet TRT eliyle günde bir saat Kürtçe yayın yapacak.

Tv kanallarını zaplarken TRT GAP ekranlarındaki Kürtçe konuşmalar önümüze geldiğinde, hiç değilse zihinsel olarak bir hazırlığımız olsun diye önce kendimi eğitmek için, 600 kelimeden daha fazlasını bilen bir Kürtçe uzmanı aradım. Karşıma Kemal Burkay çıktı. Kendisi İsveç’te yaşadığı için röportajı telefonla yaptım. Konuşmamızın özetini yorumsuz sunuyorum.

Şiirlerinizden bazılarını Grup Yorum ve Yeni Türkü de besteledi; ama ben sizi öncelikle Sezen Aksu’nun söylediği o şahane şarkının yazarı olarak tanıyorum; “Gülümse” başlıklı şiirin, o güzelim “Bir kedim bile yok” dizeleriyle... Özel bir hikayesi var mı bu şiirin?

1963 yılında Ankara’da avukatlık stajı yaptığım ve Ulus’ta Posta Caddesi’nde, bir hanın çatı katındaki küçük bir odada kaldığım günlerde yazılmış bir şiir. Bende bir hikayesi olsa bile, onu anlatıp okurun düş dünyasına karışmak istemem. Bir şiiri seven, onu kendince algılar ve yorumlar.

 “Bir kedim bile yok” Kürtçe nasıl söylenir?

Şöyle: “Psikek mın ji tune.” Benim Prangalar ve Dersim adlı kitaplarımda çıkan şiirlerin bir bölümünü daha sonra Kürtçeye de çevirdim ve “Özgürlük ve Yaşam” (Azadi û Jiyan) adıyla yayınladım. Bu kitabım Eylül 1993’te İstanbul’da Deng Yayınları arasında da basıldı. “Gülümse” şiirinin Kürtçesi o kitapta da var.

Kürtçe bilginiz akademik mi, doğuştan mı?

Ben aslında dilci değilim; ama bir aydın olarak Kürtçe dili üzerinde de çalıştım. Şiirin dışında hikayeler, çocuk kitapları da yazdım. Türkçenin yardımıyla Kürtçeyi öğreten bir kitabım var. Kürt alfabesini 1960’lı yıllarda öğrenmeye çalıştım. 12 Mart yıllarında iki yıl kaldığım Avrupa’da bol kaynak buldum ve o metinler üzerinde çalıştım. Kürtçe olarak politik yazılar da yazdım, edebi ve tarihi yazılar da.

Türkçeleri de var mı bunların?

Bazılarının var. Mesela 1970’li yıllarda yazdığım Dawiya Dehak diye küçük bir piyes var. ‘Dehak’ın Sonu’ demek. İstanbul’da basılan kitaplarım arasında rubailer var. Sonradan bir kısmını Türkçeye de çevirdim. Berf Fedi Dıke yani. ‘Kar Utanır’ demek, Türkiye’de basılan bir başka şiir kitabım.

Kürtçe nasıl bir dil?

Yaşayan bir dil. Ortadoğu’da kırk milyona yakın Kürt var. En az otuz milyonu kendi anadillerini çok rahat konuşuyorlar. Kürtçe Irak Kürdistan’ında ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili. Süleymaniye, Hewlêr (Erbil) ve Dıhok kentlerinde üniversite var. Salt Erbil’deki Selahaddin Üniversitesi’nde 11 bin öğrenci okuyor. Irak’ta Bağdat Radyosu ve televizyonu 50 yıla yakın bir süredir Kürtçe yayın yapıyor. Erivan ve Kirmanşah radyoları da öyle. Amerika’nın Sesi, Avustralya ve İsveç radyoları, Almanya’da da bazı eyaletlerde Kürtçe yayın yapılıyor. Ortadoğu ülkelerinde ve Avrupa’da, dergi ve gazete olarak yüzlerce periyodik yayın var ve her yıl Kürt dilinde yüzlerce kitap yayınlanıyor. Paris’te, Moskova’da, Leningrad’da üniversitelerde Kürtçe üzerine kürsüler var.

Kürtçenin lehçeleri var, hangisi öğretiliyor?

Kürtçenin dört büyük lehçesi var. Kürtlerin yarıdan fazlası, Türkiye’dekilerin yüzde 90’ı, toplam olarak yaklaşık 20–25 milyon kişi Kurmançi lehçesini konuşuyor. Ben de onu konuşuyorum. Türkiye Kürtlerinin yüzde onu Zazaca konuşur. İran Kürtlerinin bir bölümü, Irak Kürtlerinin Türkiye sınırına yakın olanları da Kurmançi konuşurlar. Doğaldır ki Adana’yla Ankara’nın ya da İzmir’le Elazığ’ın Türkçe farkı gibi farkları var tabii Kurmançi’de de. Ama bunlar anlaşmaya engel değil. Zazaca biraz daha farklı. Kurmançiye nazaran kolay olmayabilir; ama çok sorun değil.

Bedrettin Dalan’la konuşulmuş. Diyor ki “Kürtçe ne ki, topu topu altı yüz kelime. Altı yüz kelimeyle ancak çoban eğitilir.”

Bakın bunlar gerçekten çok komik. Kürtçe çok eski çok zengin bir dil. Kısa süre önce 75 bin kelimelik bir Kürtçe–İngilizce sözlük yayınlandı. “İzoli”nin İstanbul’da, Deng Yayınları arasında basılan sözlüğü 30 bini aşkın kelimeyi kapsıyor. Sovyetler Birliği’nde, Irak’ta basılmış 30–40 bin kelimeyi kapsayan sözlükler var.

Kürtçe de Türkçe gibi Arapça ve Farsçadan kelimeler aldı mı?

Kürtçe, yazı dili olarak bin sene önce, Türkler daha Anadolu’da yayılmadan önce ortaya çıkmış bir dil. Eskiden Arap harfleri kullanılmış. Şimdi Latince de kullanılıyor. İran, Irak, Suriye Kürtleri Arap yazısını kullanıyorlar. Türkler de Arap alfabesini kullandılar biliyorsunuz. 1928’de Latin alfabesine geçildi. 1930’lardan itibaren Kürtler de kendilerine Latince alfabe yaptılar; kolay yazılsın, kolay anlaşılsın diye.

Yani Atatürk’ün devrimleri Kürt dilini de bir şekilde etkilemiş oldu.

Böyle de denilebilir tabii.

Kürtçe hangi dil grubuna giriyor?

Kürtçe, Hint–Avrupa dil grubundan. Bunlar dört gruba ayrılırlar. İran, Slav, Cermen ve Latin grubu. Kürtçe, Farsça, Afganca, Taci dili İran grubundandır. Akraba dillerdir. Kürtçe, Arapça ve Türkçeden uzaktır, Farsçayla çok kelimesi ortaktır. Kürtler İran tarihinde Farslardan çok daha önce etkili olmuşlar. Kürtçenin kökeni Med diline kadar uzanır.

Medler, Perslerle akraba mıydı?

İran imparatorluğunu kuranlar Medlerdi. İmparatorluk sonra Perslere geçti. Bunlar birbirlerine akraba kavimler. Türklerle Özbekler ne derece akrabaysa, bu da öyle. Kürtçenin 600 kelime olduğu iddiası o kadar komik ki. Bu söylem ya cahillikten kaynaklanıyor ya da önyargılardan. Kürt yazılı edebiyatının ilk ürünleri bin yıl öncesinden başlıyor. O dönemin ilk Kürt ozanları, Hayyam’ın çağdaşı olan, rubaileriyle ünlü Baba Tahir ile Eli Heriri’dir. Onları izleyen bir dizi klasik Kürt ozanı ve yazarı var. Bunların en ünlüleri Feqiyê Teyran, Melayê Cıziri ve Ehmedê Hani’dir.

Türkçe mi Kürtçe mi daha zengin?

Cumhuriyet öncesini ölçü olarak alırsak, Kürtler açısından koşullar eşit olmasa bile, Kürtçe Türkçeden, eğer daha zengin değilse, daha yoksul da değildir. Osmanlı döneminde Kürtçe, resmi okullarda ve Darülfünun’da okutulmasa bile, Kürt medreselerinde okunmaktaydı ve bu medreseler hemen her kent ve kasabada ve pek çok köyde vardı. Kürt medreselerinde birçok ünlü bilgin ve edip yetişmiştir. Türkçe, Cumhuriyet döneminde devletin tüm olanaklarıyla gelişen bir dil. Kürtçe ise aksine, yasaklanmış, gelişmesi engellenmiş bir dil. Bu nedenle bilim, felsefe ve benzeri alanlarda Türkçe bir hayli gelişirken Kürtçenin bu şansı olmadı. Buna rağmen Kürt aydınları, daha 1898 yılından başlayarak çıkardıkları periyodik yayınlarla Kürtçe yazı dilini geliştirdiler. Kürtçe özellikle Irak’ta ve Sovyetler Birliği’nde gelişti. Son dönemde Kürt edebiyatı, bir milyon dolayında bir Kürt göçmen kitlesinin yaşadığı Avrupa’da çiçeklendi. Salt İsveç’te Kürt dilinde birçok dergi ve yayınevi var.

Türkçede kelimelerin cinsiyeti yok, Kürtçede var mı?

 Kürtçede, insan, hayvan ve nesnelerle ilgili olarak (işaret sıfatlarında, isim çekimlerinde vb.) eril–dişil farkı vardır. Örneğin “wi” erkek için, “wê” kız ya da kadın için “o” anlamında kullanılır. “Mala Mın” (evim, ailem anlamında) dişildir. “Malê mın” ise, eşyalarım, malım mülküm, demektir ve erildir. Diğer bir deyişle “mal” sözcüğü duruma göre eril ya da dişil takısı almaktadır.

 Kürtçenin, söz dizimi bakımından Türkçeden farkı ne?

 Türkçede fiil cümle sonuna gelirken, Kürtçede birçok durumda ortaya gelir. Örneğin “Ez çûm bajêr” (Kente gittim). Türkçe olumsuzluk edatı sondadır, yani nesneyi, sıfatı veya fiili izler. Örneğin: “Hasan evde değil.” Veya “Rengi sarı değil.” Kürtçede ise nesneden, sıfattan veya fiilden önce gelir: “Hesen ne lı mal e.” veya “Ev reng ne zer e.” Aynı şey fiiller için de geçerlidir. Örneğin: “Ez ne çüm bajêr” (Kente gitmedim).

Hangi sesler birbirinden farklı?

Kürtçede olan bazı sesler Türkçede yoktur: Örneğin ê, û, j, q, yine “x” (Almanca’nın “ch”sı), İngiliz “v”si. Buna karşılık Türkçede olan “ü” ve “ö” sesleri de Kürtçede yok. Her dil doğal olarak başka dillerden pek çok kelime almıştır. Türkçede örneğin “m” harfi ile başlayan binlerce sözcüğün bir tanesi bile Türkçe değildir. “Mutlu” sözcüğü sonradan türetildi.

Kürtçeden Türkçeye geçmiş sözcükler var mı?

Pek çok. Türk diline Kürtçeden geçmiş sözcüklerin tümü Farsçaya mal edilir. Örneğin “çoban”. Kürtçe “çovan”dan gelir. “Ço”dan (deynek) türetilmiştir. Kürtçede çobanın karşılığı ise “şıvan”dır. “Şıv” çubuk anlamına gelir. Yani çubukla süren adam. Kürtçede bunun türleri de var: Gavan; sığırtmaç. Gollıkvan; dana güden. Berxvan; kuzu güden. “Parça” sözcüğü Kürtçe “par”dan gelir. “Par” Kürtçede hem parça–bölüm, hem hisse anlamındadır. “Bağ”, “bahçe” Kürtçe “bax” (bağ gibi okunur) ve “baxçe”den gelir. “Çarmıh”; Kürtçe “çar–mıx” yani “dört çivi”den gelir. Bunun gibi yüzlerce, hatta binlerce sözcükten söz edilebilir.

Peki ya Türkçeden Kürtçeye geçen sözcükler?

Türkçeden Kürtçeye geçen kelimeler de bir hayli. Anadillerini iyi bilip kullanmayanlar, okulda, sokakta, televizyon karşısında Türkçe ile karşılaşan insanlar, Kürtçede karşılığı olan sözcükler yerine Türkçesini kullanabiliyorlar. “Ez fıkırim” yerine “düşünmüş bûm” (düşündüm) gibi.

Her iki dilde de eser verdiniz. Hangisini kullanmayı daha çok seviyorsunuz?

Her iki dilde de hem konuşmayı, hem yazmayı seviyorum. Eğer iyi kullanırsanız her iki dilin de kendi ahengi, müziği, güzellikleri var. Kürtçe anadilimdi. Ama onunla eğitim göremedim. Yazı dilini kendi çabamla ve geç tanıdım; ancak 35’imden sonra yazmaya başladım. Oysa ilk Türkçe romanımı yazdığımda 23 yaşımda idim. Geç başlamama rağmen Kürtçeyi iyi yazdığım kanısındayım. Rubailerimin tümünü Kürtçe yazdım. Denemelerimi Kürtçe yazmayı seviyorum. Nedeni Kürtçenin şiire daha uygun, daha melodik bir dil olması. Kürtçe sözcüklerin çoğunun tek ya da iki heceli olması, size şiirde ölçü ve kafiye tutturmakta, sözcükleri yer değiştirmekte, onlarla oynamakta kolaylık sağlıyor. Ayrıca Kürtçe fiillerin çoğunun sesli harflerle, isimlerin ise yumuşak ve yankı yapan sessizlerle, örneğin “an” veya “in” takısıyla bitmesi. Bu anlatıma yumuşaklık ve ses zenginliği katıyor.

Türkçe ile Kürtçeyi karıştırdığınız oluyor mu?

Günlük yaşamda bazen karışıklıklar oluyor. Stockholm’de Kürtler aralarında Kürtçe konuşurlar. Ama Türkçe televizyonu izlediğim bir anda bazen dönüp Türkçe seslendiğim olur. Bazen de bunun tersi, yani Kürtçe bilmeyen birine Kürtçe seslendiğim olur. Farkına varınca da “Program değişmişti!” derim. Yazı dilinde de benzer şeyler olur. Örneğin bazen Türkçedeki “v” yerine Kürtçedeki “w”yi yazmak gibi...

Kürtçe öğretmeni olsanız, Apo da sizin öğrenciniz olsa, on üzerinden kaç verirsiniz?

Beş.

Kemal Burkay kimdir?

Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Burkay, 1980 Nisan’ında Türkiye’den ayrıldı, PKK’nın aksine silahlı eylemi reddeden bir siyasi tavrın sahibi oldu. Bugün İsveç’te yaşıyor.

Öğrenimini Ankara’da, öğretmen okulu ve hukuk fakültesinde yaptı. Türk ve Kürt dillerinde pek çok roman, hikaye, piyes, şiir ve tarih kitabı yazdı. Şiirlerinin bir bölümü bestelendi ve çok sevilen şarkılar olarak belleklere kazındı. “Size hâlâ‚’yoldaş’ diye seslenilmesinden mutlu musunuz?” sorusuna “Yoldaşlık, ortak amacın yanı sıra, acıları ve sevinçleri kardeşçe paylaşmak ve birbirimize karşı dürüstlük ve güven anlamına gelir. Ama bana ille de “yoldaş” densin diye bir kompleksim yok. Arkadaşlarım bana çoğu zaman “kekê” derler (“kekê” Kürtçe ağabey demektir) ya da “Kemal Abi” diye söz ederler. Bu da bana pekala yeter!” karşılığını veriyor.

 

-------------------------------------------------

(*) Zaman gazetesinden Nuriye Akman’ın yaptığı bu söyleşi 17 Mart tarihli Zaman’da tam sayfa ve resimli olarak yayınlandı.

 

 
PSK Bulten © 2002