2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Kemal Burkay
 
Suriye Kürt Bölgesi’nde Olup Biten Ne?
2012-07-31 12:07
Kemal Burkay
Suriye’deki son gelişmelerle ve özellikle Kuzey’deki Kürt bölgesinde olup bitenlerle ilgili olarak Türkiye medyasında çıkan haberler ve yapılan yorumlar oldukça ilginç. Bu haber ve yorumların en azından bir bölümüne bakılırsa Suriye’nin kuzeyinde, hem de PKK’nin denetiminde yeni bir Kürdistan ve Kürt devleti ortaya çıkmakta. Bu da hükümetin izlediği Suriye politikasının ürünü... Bu tür yorumların sahipleri bundan yola çıkarak Türkiye için de bir felaket tablosu çiziyor ve kamuoyuna akıl almaz bir korku pompalıyorlar.

Oluşan havada sınıra yeni askeri birlikler yığıldığı görülüyor. Başbakan Erdoğan’ın son açıklamasında sınır ötesinde PKK denetiminde bir oluşuma izin vermeyeceklerini belirtmesi ve bir tampon bölge yaratma seçeneğinden söz etmesi de Türkiye’nin sınır bölgesindeki son gelişmelerden tedirginliğini ve müdahale olasılığını gündeme getiriyor.

Gerçekte sınır ötesindeki, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı, resmi dilde “Kuzey Suriye” diye nitelenen, biz Kürtlerin ise “Batı Kürdistan” diye adlandırdığımız bu bölgede olan biten nedir?

Bilindiği üzere, Arap baharının Suriye’deki rejimin kapısını çaldığı dönemin daha başından itibaren, doğal olarak bu ülkedeki Kürt nüfus da etkilendi, süreç içinde yer yer rejim karşıtı gösteriler oldu; ama Kürtler gerçekçi davrandılar ve rejimin şiddetini Kendi bölgelerine çekmemek için silaha ve şiddete yönelmediler. Bunda Kürt bölgesinde etkili olan Kürt partilerinin tutumunun payı vardı. Söz konusu irili ufaklı 15 parti, süreç içinde Suriye Kürtleri Ulusal Encümeni’ni (ENKS) oluşturdular. Bu birlik rejime muhalefet eden Suriye Ulusal Meclisi ile ortak hareket etmek için bir dizi görüşme yaptı ve toplantılara katıldı; ama Kürtlerin hakları, onlara tanınacak statü konusunda görüş birliği sağlanamadığı için ilişkiler koptu.

PKK yanlısı PYD ise söz konusu bu birliğin (ENKS) içinde değil. PYD’nin tavrı uzunca bir süre oldukça farklı oldu. Yıllar önce Öcalan’ı sınır dışı edip Türkiye ile uzlaşan Esat rejimi, Suriye halkının direnişi karşısında sıkışınca, hem Türkiye’nin muhalefete verdiği desteğe bir tepki olarak hem de kendi Kürt bölgesini denetim altında tutmak için PKK kartını yeniden oynamaya gerek duydu. Bu amaçla PYD’ye çeşitli olanaklar tanıdı. Orijin olarak Suriyeli olan PKK güçlerinin bir bölümü Kandil yöresinden Kürt bölgesine geçirildi ve onlar Suriye ordusu ve istihbaratının denetimi ve desteğinde Kürt muhalefetini denetleme ve engelleme işine geriştiler. Kürt liderlerden Meşal Temo’ya ve diğer bazı Kürt yurtseverlerine karşı işlenen cinayetler de bu kapsamda bir işbirliğinin sonucu idi.

PYD’nin Suriye Kürt bölgesindeki kitle desteği nedir? Bu destek bir bölüm medyaya yansıdığı gibi büyük değil. Üstelik PKK ve uzantısı parti burada, daha düne kadar rejimle birlikte hareket ettiği için bu bölgedeki Kürt toplumu içinde oldukça kötü bir imaja sahip. Ama diğer Kürt partileri, PKK ve PYD’nin tüm kışkırtmalarına rağmen, Kürtler arası bir çatışmaya yol vermemek için oldukça soğukkanlı ve sabırlı davrandılar. Doğrusu da buydu. Kürtler ancak rejime karşı birlik halinde davranarak bu olumlu fırsatı değerlendirebilir, hak ve özgürlüklerine kavuşabilirler.

Sayın Mesut Barzani de son olarak PYD’yi ikna edip Suriye Kürt bölgesindeki siyasi örgütlerin tamamını bir araya getiren bir konsey oluşturdu. Ancak PYD’nin üzerinde uzlaşılan prensiplere uymadığı (ki bu hiç şaşırtıcı değil), daha birliğin ilanının üzerinden iki-üç gün geçmeden ortaya çıktı. PYD Kobani, Afrin, Amude gibi bir dizi Kürt kentinin rejimin güçlerinden arındırılarak özgürleştirildiğini ileri sürdü. Oraya buraya kendi sembollerini astı.

Türkiye’deki bir bölüm medyanın ve bazı siyasi çevrelerin “Güneyimizde yeni bir Kürdistan oluşuyor, PKK devlet kuruyor” tarzındaki şamatalarına yol açan da işte budur.

Oysa bunun gerçeklerle bir ilgisi yok. Kürt bölgesindeki herhangi bir kent henüz özgürleştirilmiş değil. Gerek Suriye KDP’nin Genel Sekreteri ve ENKS’nin dış politika sözcüsü Ebdulhakim Beşar’ın, gerek öteki Kürt partilerinin lider ve sözcülerinin, aynı zamanda Suriye Ulusal Meclisi Başkanı Ebdulbasıt Seyda’nın açıklamalarına yansıdığı üzere, Suriye ordusu ve istihbaratı bu kentlerden çekilmiş değil. Rejim bazı kentlerde PYD’ye belli roller vermiştir, yani dün olduğu gibi bugün de Kürt bölgesini PYD’nin katkı ve desteğiyle kontrol etmeye çalışmaktadır.

PYD bu durumu, “Bölgeyi biz kontrol ediyoruz, Özgür Suriye Ordusu’nun buraya girmesine gerek yok” diye izah ediyor. Öte yandan Suriye’deki olaylar nedeniyle ordudan kaçıp Güney Kürdistan’a sığınmış olan Kürt gençlerinin dönüşüne de “peşmergeye gerek yok” diyerek karşı çıkmakta. Görülen o ki PKK-PYD hem Esat rejimine desteğini sürdürmekte, hem de rejimin çökmesi durumunda bölgede yönetim tekelini kendi eline geçirmek istemektedir. Bölge için istediği ise “demokratik özerklik” türünden ne idüğü belirsiz bir şeydir. Kürtlerin birliği ve bu birlik sayesinde elde edilebilecek federatif ya da gerçek anlamda özerk bir statü umurunda bile değil.

Peki PKK bunu sağlayabilir mi? Suriye’de rejim çöksün ya da çökmesin, PKK-PYD’nin bu şansı yoktur. Rejim ayakta kalırsa PKK-PYD’ye, ancak kendisine bağlı bir milis gücü olarak göz yumar. Çökmesi durumunda ise (ki öyle görünüyor) oluşacak yeni dengelerde, bölgedeki Kürt halkı dahil, hiç kimse ona böyle bir fırsat vermeyecektir. Ya PYD bölgede çoğulcu demokratik bir yapıya evet diyecek, bunu diğer partilerle paylaşacak ya da Baas rejimiyle birlikte sahneyi terk edecektir.

PYD rejimin güdümünden çıkar mı, ENKS ile oluşan birliğin kurallarına gerçekten uyar mı, demokratik bir çoğulculuğa evet der mi? Bu oldukça zor. Ama bölgedeki değişimin ve alt üst oluşun, onu buna mecbur etmesi de bir ihtimal olarak var. Böyle bir şey olursa elbet sevinmek ve PYD’yi buna teşvik etmek gerekir.

Öte yandan, Kürt bölgesinin özgürleşmesi ve Kürtlerin burada özerk bir yönetim kurmaya hakları yok mu? Elbette var. Ayrıca yeni durum böyle bir değişimin gerçekleşmesine uygun. Yeter ki birileri kendine yontup bu durumu provake etmesin… Suriye Kürtleri Ulusal Encümeni’nin (ENKS) talepleri bakımından da ağır basan eğilim, Suriye’nin ademi merkeziyetçi biçimde yeniden yapılanması ve bu kapsamda Kürt bölgesi için özerkliktir. ENKS Sözcüsü ve PDPKS Genel Sekreteri Ebdulhemit Dewrêş de kısa süre önceki bir açıklamasında bunu dile getirdi.

Bir ay kadar önceki bir yazımda, bu aşamadan sonra Suriye’nin ancak bu ülkedeki önemli etnik gruplara (Sünni Arap, Nusayri Arap ve Kürtler) dayalı bir federatif yapıyla birliğini koruyabileceğini yazmıştım. Ayrıca Güney’deki sınır yöresinde, nüfusun yüzde 8’ini oluşturan Dürzi bölgesini de hesaba katmak gerek. Başka türlüsü, tüm olup bitenlerden sonra bu kesimler bir arada yaşayamaz ve Suriye, nereye varacağı kestirilemeyecek olan kanlı bir iç savaşı yaşamaya devam eder, belki de tümden un ufak olarak tarih sahnesinden silinir. Suriye sorununu çözmek ve bu ülkeye barış getirmek isteyen uluslararası güçler ve bu arada Suriye’nin komşuları bu gerçeği görmeli ve hiç değilse bu aşamadan sonra bir uzlaşma ve yumuşak bir geçiş sağlanması için çaba göstermeliler.

Türkiye’nin ise şu anda medyanın kopardığı panik ve korku havasına kapılarak sınır ötesine yönelik bir askeri operasyona girişmesi her bakımdan haksız ve tümüyle macera olur. Böyle bir şey sınırın ötesindeki Kürt halkını –aynı zamanda bu yandakini- bir bütün olarak karşıya almak demektir ve bugünden kestirilemeyecek kanlı, acılı gelişmelere yol açabilir.

Paniğe gerek yok. Bölgedeki değişim dalgası elbet Kürt halkının da özgürleşmesine yol açacaktır. Birinci Dünya Savaşı’nın bölgede oluşturduğu statüko yıkılıyor, cetvelle çizilmiş yapay sınırlar, yapay devletler altüst oluyor; en azından, coğrafi ve etnik gerçeklere uygun olarak yeniden yapılanıyor. Bundan kaçış yok. Kimse de Kürtleri ve Kürdistan’ı ebede kadar yok sayamaz, Kürt halkını haklarından yoksun tutamaz. Özgürlük bizim de hakkımızdır ve eğer bir arada yaşayacaksak, bu eşitlik temelinde, onurlu bir birlikle mümkündür.

Türkiye’nin izlemesi gereken doğru politika, kendi içindeki Kürt sorunundan duyduğu korkuyla sınırının ötesindeki Kürtlerin özgürleşmesini engellemeye kalkışmak olmamalı. Yapılması gereken, aklı başında bir dizi yorumcunun da dediği gibi, içerde kendi Kürt sorununu eşitlik temelinde, yani adil biçimde çözmektir. Bu ülkeye barışın gelmesinin yolu budur. O kadar çok vurgusu yapılan “kardeşlik”in de gereği budur.

28 Temmuz 2012

--------------------------------------

Bu arada değerli Kürt yurtseveri, 1960’ların başından, 49’lar Davası’ndan beri tanıdığım, dostum, arkadaşım Yavuz Çamlıbel’in ölüm haberini aldım. Böylece bizim kuşaktan bir emektarı, bir aydını daha yitirdik. Eşine, çocuklarına ve tüm yakınlarına başsağlığı dilerim.
Print