|
Çözüm yeni güvenlik paketinde değil, demokraside
|
2015-02-18 18:31
|
Kemal Burkay
|
|
Yeni güvenlik paketi tasarısı Parlamento’da. Hükümet paketin geçmesi için ısrarlı, muhalefet ise tersine engellemek için kararlı. Belli ki bu çekişme Parlamento’da ve dışarıda yeni gerginliklere yol açacak.
Bu konuda görüşümü daha önce çeşitli vesilelerle dile getirdim. Güvenliğe ilişkin yasaları ağırlaştırmakla güvenlik sağlanamaz. Yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamanın, şiddeti, suçu önlemenin yolu da bu değildir. Yapılması gereken demokratikleşmedir, insan hak ve özgürlüklerini genişletmedir, sorun çözmedir.
Hükümet yeni tasarıya gerekçe olarak gösteriler sırasında taş ve molotof kokteyli atanları, maske takıp eylemleri çığırından çıkaranları gösteriyor. Bunu ben de onaylamıyorum. Bu tür maskelilerin silah taşıdıkları da görüldü. Elbette böyle eylemlerin barışçı gösteri hakkıyla bir ilişkisi yoktur, onaylanamaz. Ama bu tür şiddet eylemleri zaten suçtur ve yasalarda bunu önlemeye yeter hükümler vardır. Devlete düşen bu tür cana ve mala zarar veren eylemleri önlemek ve yapanları cezalandırmaktır. Şu anda söz konusu yasa tasarısına karşı çıkan kimse de bunun aksini savunmuyor.
Ama eğer amaç şiddeti önlemek, yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamaksa bunun yolu güvenlik yasalarını ağırlaştırmak değil, gerilimi düşürmek ve sorun çözmektir.
Güvenlik yasalarını ağırlaştırma yöntemi iktidarlara kolay ve kestirme bir yol gibi görünür. Ne var ki bu tam tersi etki yapar, insan hak ve özgürlüklerini daha da sınırlar, gerilimi büyütür.
Polisin ve askerin artan yetkileri, kolayca silah kullanması geçmişte yeterince denendi ve ne acı sonuçlara yol açtığı görüldü. Bu bir fasit dairedir, bir batak gibi çektikçe çeker.
Ne yazık ki bugünkü hükümet de sorunları çözmeyi başaramadığı için daha ağır güvenlik tedbirleriyle sorunların üstesinden gelmeyi umut ediyor.
12 Eylül öncesinde Ecevit hükümeti, artan terör dalgası karşısında aynı fasit daireye yakalanmıştı. Ecevit, sorunlara doğru tanım koyup onların çözümü için gerekeni yapacağına, demokratikleşmeyi sağlayacağına, böylece kitlelerin, değişimci güçlerin desteğini arkasına alacağına, ağır güvenlik tedbirleriyle bu alanı daha da daralttı ve söz konusu güçleri karşısına aldı. O zaman bu yanlış gidişe işaret etmiş ve şunları yazmıştım:
“CHP ayrıca, dernekler ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin yasaları ağırlaştırarak idareye ve polise, sözde teröre karşı mücadelede daha çok yetki vermek ve “ihtisas mahkemeleri” adı altında olağanüstü mahkemeler kurmak için harekete geçti. İdareye ve polise verilen bu yeni yetkilerle dernek kurma ve gösteri yapma hakkı tümden olanaksız hale gelecektir. Sola karşı daha sert tedbirler isteyen ve daha önceleri Devlet Güvenlik Mahkemeleri adı altında olağanüstü mahkemeler kurmaya çalışıp bunu başaramamış olan MC partileri ve cümle gericiler bu öneriye dört elle sarıldılar, bu konuda CHP’ye destek verdiler. O zaman, Roja Welat’ın 12. sayısında (son sayı) yazdığım “Yeni Baskı Tedbirlerine Hayır” başlıklı yazıda CHP’nin bu çaba ve niyetleriyle ilgili olarak şöyle demiştim:
Ecevit ilginç bir yolda yürüyor. `Umudumuz Ecevit’ emekçi kitlelerden yana herhangi bir yasa getirmiyor, faşist odakların üstüne gitmiyor; ama var olan demokratik hakları da rafa kaldırmak için cesaretle yürüyor..
Bu talihsiz yol, diktatörlüğe giden bir yoldur.
Diğer yandan, Ecevit iktidarının getireceği bu baskı tedbirlerini bizzat kendisinin uygulamaya koymaya zaman bulup bulamayacağı da kuşkuludur. Onun durumu zaten sağlam değildir ve ip üstünde oynayan bu hükümetin yarın gidip yeni bir MC’nin, belki de daha berbatının gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Bay Ecevit kendi eliyle Demirel gibilerine silah hazırlayan biri durumuna düşebilir...
Bu tahminimizde haklı çıktık. Bizzat devlet içinde yuvalanmış kontrgerilla ve öteki odakların güdümündeki terör öylesine hızla tırmandı ki, ihtisas mahkemelerine ve öteki tedbirlere hiç gerek kalmadı. Maraş olaylarının ardından doğrudan sıkıyönetim mahkemeleri devreye girdi, bunu 12 Eylül darbesi, işkence ve terör çarkı izledi. Daha sonra da, sıkıyönetim mahkemelerinin işlevi biterken bu kez de DGM’ler rahatlıkla devreye kondu.“ (*)
Böylece, Ecevit’in güvenliği sağlama adına devreye soktuğu bu baskı tedbirleri, diğer bir deyişle döşediği kaldırım taşları, onun beklediği sonuçları vermediği gibi, bu tedbirlere alkış çalan Demirel’e ve Türkeş‘e bile yaramadı. Çok geçmeden Evren ve şürekası yönetime el koydu ve onların topu birden kendilerini Zincirbozan’da buldular.
Başbakan Davutoğlu şimdi, söz konusu güvenlik paketini savunmaya yönelik konuşmalarında sık sık geçmişten ders almaktan söz ediyor. Biz de aynı görüşteyiz. Bu ülkenin özellikle sorumlu politikacıları, iktidarı ve muhalefetiyle geçmişten ders çıkarmalı. Çok denenmiş ve yanlış olduğu görülmüş bir yolda ısrarla yürümek için neden yoktur. Eğer barışçı bir gelecek istiyorsak yapılması gereken demokrasinin yolundan yürümektir, çağdaş bir anlayışla sorunları uygarca çözmektir.
Aslında reçete basit: Kürt halkının meşru haklarını tanıyarak eşitlik temelinde Kürt sorununu çözmek. Dünyada bu tür sorunlar nasıl çözüldüyse öyle çözmek. Gerçek bir laiklikle Alevi sorununu çözmek. AB standartlarında bir demokrasi için gerekeni yapmak ve AB ile bütünleşmek…
Bu olduğu zaman Kürtler dağdan inecekler ve Kürt gençlerinin sokaklara dökülüp taş ve molotof kokteyli atmaları için bir neden kalmayacak. Bu yapıldığı zaman Alevi gençler sokağa dökülmeyecekler ve gaz kapsüllerine, mermilere hedef olmayacaklar. Bunlar yapıldığı zaman provokatörlere, darbecilere ekmek kalmayacak.
Bu olduğu zaman ülkeye barış gelecek, kaynaklar savaşa, tanka topa, biber gazına, kalekollara harcanmayacak, üretime, eğitime, sağlığa yönelecek. İşsizliğin önü alınacak, işçilerin hayat seviyesi yükselecek. Hem emekçiler, hem kadınlar için hayat daha yaşanılır olacak.
Böylece günümüzdeki şiddet furyasını toplum yaşamından çıkarabileceğiz. Her gün 5 kadın katledilmeyecek. Her gün 4-5 işçi iş kazalarında hayatını yitirmeyecek, onlarcası yaralanmayacak. Trafik sorununu bir düzene sokup yolları bir kan deryası olmaktan çıkarabileceğiz. Çocuklar, gençler daha sağlıklı büyüyecek; birbirlerini ve doğayı seven nesiller yetişecek.
Evet, sorunlarımızın çözüm yolu işte bu kadar açık, bu kadar basit. Yeter ki önyargılarımızdan, takıntılarımızdan, yani yüzyılların bize ördüğü zincirlerden kurtulup o yolda yürümesini başaralım.
Bunu başaramazsak, bir kez daha yanlış yolda yürürsek, o yol bizi sadece yeni bir batağa götürür. Ve yeni baskı yasalarını getirenlerin, Ecevit hükümeti örneğinde olduğu gibi, belki de getirdikleri bu yasaları uygulamaya vakti olmaz, doğacak kargaşadan yararlanıp devlet dümenini ellerine geçirecek birileri, bu yasaları hepimize ve bizzat onu getiren hükümete ve partiye karşı kullanırlar.
18 Şubat 2015
--------------------------------------------------------
(*) Bakınız: Kemal Burkay, Anılar Cilt 2; sayfa 121-122
|
|
|
|