|
Çözüm ya da Ortadoğu batağı…
|
2015-10-16 22:08
|
Kemal Burkay
|
|
Daha önce yazmıştım: Birçok gazete ve haber ajansı benimle yaptıkları söyleşileri fena halde çarpıttıkları, ya da görüşlerim hoşlarına gitmediği için tümden vermediklerinden, epeyce bir zamandır gazete ve ajanslara demeç vermiyorum, söyleşi yapmıyorum.
Bu söyleşilerden biri Sabah Gazetesi ile geçen Nisan ayında yapılmıştı ve yayınlanmadı. Daha sonra onu “Yayınlanmayan Bir Röportaj” adıyla, 10 Haziran’da, Dengê Kurdistan sitesindeki köşemde yayınlamıştım. Yine bu söyleşilerden biri de 7 Haziran Seçimleri’nin ardından Bugün Gazetesi Haber Müdürü Erkan Acar ile yapılmıştı; bu da yayınlanmadı. Aradan çokça zaman geçti. Şimdi, bu söyleşide dile getirdiğim bazı kaygılar, Türkiye’nin Ortadoğu batağına sürüklenme ihtimali gerçekleşiyor. En azından bu yönde küçümsenmeyecek gelişmeler var ve bizzat Türk politikacıları ve kanaat önderleri içinde birçok kişi bunu dile getiriyorlar. Bu nedenle arşivimde bir köşede duran ve aynı zamanda, HDP’ye ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin görüşlerimi içeren bu söyleşiyi de okurlara sunmayı uygun buldum:
ORTADOĞU BATAĞINI TÜRKİYE’YE TAŞIMAK
–Türkiye’nin Suriye sınırında Azez Cerablus hattının güvenliği için TSK’nın Suriye’ye girme seçeceğini nasıl değerlendiriyorsunuz. Bugün içeri girme olacağı söyleniyor. Ama fırtına toplarıyla müdahale edileceği söyleniyor. Bu neye yol açabilir?
Hükümet, Suriye krizinin başından beri yanlış bir politika izledi ve bu ülkedeki iç savaşa adeta taraf oldu. Diğer bir deyişle komşuda çıkan yangına körükle gitti. AK Parti hükümeti politikasını Esad’ın gitmesi üzerine odakladı ve rejime karşı savaşan cihatçılara açık destek verdi. Oysa Esad’ın yerine kimin geleceği de önemliydi. Nitekim süreç içinde El Nusra ve IŞİD gibi radikal İslamcı örgütler öne çıktılar ve bölgeyi kana ateşe boğdular. Bunu gören ABD ve öteki uluslararası güçler Suriye politikalarını değiştirdiler. Türk hükümeti ise bildiğinden şaşmadı.
Türk hükümetinin Suriye politikası bir yanıyla Esad’ı devirme üzerine odaklanmışsa, diğer yanıyla da Kürtlerin bu ülkede otonom veya başka türden bir statü elde etmelerini engellemeye yönelik. Başından beri Suriye’ye askeri müdahale ve sınırda güvenli bölge oluşturma isteğinin bir nedeni de bu. Nitekim sınıra IŞİD’in yerleşmiş olmasından hiç de tedirgin olmazken, Kürtlerin IŞİD’i sınır boyundan kovmasından büyük ölçüde tedirgin olmakta. Son operasyon girişimi de bu nedenledir.
Böyle bir müdahale son derece yanlış olur ve yaratabileceği sonuçlar bizzat Türkiye bakımından da son derece yıkıcı olabilir. Bu Ortadoğu batağına sürüklenmek ve bir bakıma batağı Türkiye’nin içlerine taşımaktır.
Hele hele genel seçim daha yeni yapılmış ve yeni hükümet daha kurulmamışken mevcut hükümetin, yangından mal kaçırır gibi böylesine riskli bir karar vermesini, bu aceleyi ve telaşı anlamak zordur.
Komşuda ve bölgede barış ve çözüm isteniyorsa yapılacak iş bu değil. Suriye iç savaşında taraf olmaktan vazgeçip, tarafların bir barış masasında bir araya gelmesine ve uzlaşmalarına yardımcı olmak, bunun için çaba göstermek gerekir.
–HDP’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında aldığı sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP % 13 oyla barajı aştı ve iyi bir sonuç aldı. Bu HDP için bir başarıdır elbet. Ama aynı zamanda AK Parti’ye tek başına hükümet kurma olanağı vermemek için seferber olup HDP’yi destekleyen AK Parti karşıtlarının başarısıdır. Bu olmasaydı HDP’nin salt kendi gücüyle barajı geçmesi zordu. Diğer bir deyişle, baraj bir engel olarak konmuşken HDP bakımından başarının nedeni oldu. Böylesine yüksek bir baraj demokrasi açısından ciddi ayıptır ve bir an önce kaldırılması gerekir.
MADEM KARDEŞİZ, EŞİTLİK TEMELİNDE BİR ÇÖZÜM BULALIM
–HDP’nin barajı aşması ile birlikte AKP’nin çözüm sürecine bakış açısında bir değişiklik olduğuna inanıyor musunuz? AKP’nin HDP’ye yönelik bakış açısındaki değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
AK Parti’nin “çözüm” sürecine bakışı şimdiye kadar neydi, öncelikle buna bakmak lazım. Bence ortada gerçek bir çözüm süreci yoktu, hükümet bununla PKK’ye silah bıraktırmaya çalışıyordu. Bunu ta başından beri dile getirdim. Bizce de PKK silah bıraksın, bu aşamadan sonra silahların kimseye, özellikle de Kürt halkına bir yararı yok, hatta yalnızca zararı var. Ama salt bununla Kürt sorunu çözülmüş olmaz. Kürt sorununun çözümü Kürt halkının tüm temel haklarının tanınmasıyla mümkündür ve bu da eşitlikçi bir çözümdür, bize göre federasyondur. Bundan böyle AK Parti-HDP ilişkileri nasıl olur, birbirlerine nasıl bakarlar, bilemem. Bence bu o kadar önemli de değil. Kürt sorununun çözümünü hükümetle HDP arasındaki dar alana sıkıştırmak doğru değil. Bu sorun ne HDP ile ne de Öcalan’la veya PKK ile çözülebilir. Çünkü Öcalan ve PKK’nin de bir çözüm projesi yok. Öcalan yakalanıp Türkiye’ye getirildiği günden beri Kürt halkının geçmişte savunur göründüğü tüm temel taleplerini terk etmiş ve devletin hizmetine girmiş durumda. Partisi de onu izliyor. Yapılan iş Kürtleri oyalamak ve Kürt hareketini tümüyle teslim almak, pasifize etmektir. HDP de bu işteki son halkadır. HDP programında Kürt halkıyla ilgili hiçbir talep yok. Böylece “Türkiyelileşiyormuş…” Hayırlı, uğurlu olsun! Ama böyle bir partiyi Kürt halkının temsilcisi saymak uyanıklığı da inandırıcı olmaz.
Kürt halkının gerçek taleplerini dile getirenler ancak onu temsil ederler. Partimiz HAK-PAR bugün parlamentoda temsil edilmese de böyle bir partidir. Bizim gerçekçi bir çözüm projemiz var; bu Kürt halkını özgürleştirir, Türkiye’ye barış ve demokrasi getirir. Devlet eski yanlış politikalara; baskıya, oyunlara, tuzaklara, oyalamaya son versin. Hükümet bizimle otursun. Hemen yarın oturup konuşalım ve pek çok uygar ülkenin yaptığı gibi federal çözümle bu işi bitirelim.
Çözüm projesini ve yararlarını Türklere, Kürtlere, ülkemizin tüm insanlarına TV ekranlarında ve meydanlarda açık açık anlatalım. Eminim ki halk bunu destekleyecektir. Madem kardeşiz, kardeşçe, eşitlik temelinde bir çözüm bulalım. Madem etle tırnak gibiyiz, et de var olsun, tırnak da; bir arada özgürce yaşasınlar.
Söyleşinin yapıldığı tarih: 29 Haziran 2015
|
|
|
|