|
Yoldaşımız Fehmi Demir’in ardından
|
2015-10-29 19:37
|
Kemal Burkay
|
|
Acı olaylar peş peşe geldi. Önce 10 Ekim’de yüzü aşkın can alan ve yüzlerce insanımızı yaralayan acımasız bombalama olayı, ardından 25 Ekim günü değerli arkadaşım, HAK-PAR Genel Başkanı Fehmi Demir’in beklenmeyen biçimde, bir kaza sonrası ölümü.
18 Ekim’de kısa süreliğine yurt dışına çıkmıştım ve seçimde oyumu kullanmak üzere 31 Ekim’de dönecektim. Acı olayı duyar duymaz döndüm.
Kaza hem HAK-PAR camiasında, hem de tüm dost çevrelerde büyük üzüntü yarattı. Arkadaşlarımız, dostlarımız ülkenin dörtbir yanından ve yurt dışından koşup geldiler. Bir bölümü Parti Genel Merkezi önündeki törene katıldılar, büyük bir kitle ise Demir’in toprağa verildiği Konya-Yeniceoba’daki törene katıldı. Pek çok devlet, siyaset adamı ve dost kişi de mesajlarıyla acımızı paylaştı, dayanışma gösterdiler. Tümü de sağ olsunlar.
Fehmi Demir İç Anadolu Kürtlerindendi ve ilk gençlik döneminden bu yana siyasal mücadelenin içinde idi. Siyasete kardeşi Yılmaz Demir’le birlikte, o dönemde “Özgürlük Yolu” hareketi olarak bilinen Kürdistan Sosyalist Partisi’nin saflarında başladı. Yılmaz’ı da ne yazık ki, 12 Eylül döneminde, gencecik yaşında, Diyarbakır 5 Nolu’daki bir direnişte yitirmiştik.
Fehmi, kardeşinin anısını ara vermediği mücadelesinde sürdürdü. 1980 yılından itibaren ben yurt dışında, o yurt içinde olsa da, uzun yıllar Genel Sekreterliğini yaptığım Kürdistan Sosyalist Partisi’nin saflarında birlikte çalıştık. Bir dönem Merkez Komitemizde görev yaptı. 1990’dan itibaren yurt içinde kurulan legal partilerin, HEP, DEP, DDP, DBP ve son olarak HAK-PAR’ın kuruluş ve yönetimlerinde görev aldı, bu partilerin bazısında genel sekreter yardımcılığı ve genel sekreterlik, son olarak da HAK-PAR Genel Başkan Yardımcılığı yaptı ve geçen yıl, 26 Ekim 2014’te yapılan HAK-PAR 6. Kongresi’nde Genel başkanlığa seçildi.
Deneyimli, çalışkan, üretken bir yoldaşımızdı. Ne yazık ki bu beklenmeyen, talihsiz olay onu verimli olduğu bir dönemde aramızdan alıp götürdü. Acımız, üzüntümüz büyük.
50 yılı aşkın siyasi hayatım boyunca birçok yoldaşımı böylesine zamansız olarak, genç yaşlarında yitirdim. Kimi faşizan kurşunlara, teröre hedef oldu, kimi işkencede gitti, bazısı bir hastalıktan, bir hayli yoldaş ise beklenmeyen kazalarda, özellikle de bu ülkede kirli savaştan daha çok can alan trafik kazalarında hayata veda etti.
Böylesine yitirdiğim ilk arkadaşım, aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi’nde birlikte çalıştığım yoldaşım, Elazığ’lı genç Avukat İlhami Celiloğlu oldu. Onu 1966 yılındaki bir trafik kazasında yitirdik.
İkincisi Kürdistan Sosyalist Partili yoldaşım, Haymana’lı genç Avukat Vahit Başaran’dı. Onu da 1977 yılında, eşiyle birlikte Ankara-Haymana yolundaki bir trafik kazasında yitirdik.
Trafik kazalarında yitirdiğimiz seçkin kadrolardan biri Nurettin Basut, biri Yavuz Koçoğlu idi. Nurettin de Yavuz’da 12 Eylül’ün şu acımasız işkencelerinden canlı çıkmıştılar; deneyimli, birikimli, fedakâr ve çalışkan yoldaşlar idiler. 12 Eylül sonrası örgütümüzün yaralarını sarmasında önemli bir rol oynadılar. Onlarla PSK Merkez Komitesi’nde çalıştık. Nurettin bir dönem Genel Sekreter Yardımcısı olarak PSK yurt içi örgütünün 1. Dereceden yöneticiliğini yaptı. Yavuz bir otobüs kazasında, Nurettin ise kendi kullandığı bir aracın kaza yapmasıyla yaşamlarını yitirdiler.
Urfalı Yoldaşımız Dr. Bozan Erdem’i, ki o da 12 Eylül döneminde Diyarbakır 5 nolu cezaevinden sağ çıkmıştı, yine bir trafik kazasında eşi ve küçük çocuğuyla birlikte yitirdik.
İngiltere KOMKAR derneğimizin yöneticilerinden Enis Eren ve Vedat Sevin adlı yoldaşlarımızı 2001 yılında, Almanya’daki bir parti toplantısından dönerken, Belçika’da geçirdikleri kazada yitirdik.
Geçen yıl, Dersimli yoldaşımız Ali Hıdır Seyrek Ankara’da yaşanan kazada hayatını yitirmişti. Son olarak Genel Başkanımız Fehmi Demir, seçim çalışmaları sırasında, Mersin’e giderken geçirdiği kazada aramızdan ayrılıp gitti.
Evet, trafik kazalarına böylesine çok kurban verdik. Bunlar tümü de zor yetişir, deneyimli, uzun yılların zorlu mücadelesinden başarıyla çıkmış, iyi sınav vermiş dirençli yoldaşlardı. Böyle insanların yeri kolay dolmuyor. Gidenler hem yakınlarını, hem biz yoldaş ve arkadaşlarını, dostlarını acıya boğdular. Onların eksikliğini hep duyduk, duyacağız.
Bu nedenle yoldaşlarım bir toplantı ya da görev için yola çıktıklarında hep derin bir kaygı duyarım. Araç kendilerininse dikkatli gitmelerini, hız yapmamalarını öneririm. Ne var ki ne denli dikkatli olsanız da bazen kaza gelip sizi bulabilir. Hele böylesine bir Ortadoğu ülkesi siyasiler, aydınlar için tekin değildir. Üstelik sol siyasetin, Kürt yurtsever hareketinin içinde olanlar; yani sistemin baskılarına, zulmüne, sömürüsüne karşı çıkan, hak ve özgürlük isteyen insanlar bakımından…
Bu yoldaşlarımız da diğer birçokları gibi mücadele içinde yaşamlarını yitirdiler. Hayatları kısa da sürse, inandıkları dava uğrunda geçti ve bu onurlu bir yaşamdır.
Hayat böylesine sürprizlerle dolu. Onun bir gerçeği doğumsa, bir gerçeği de ölüm. Hayat ne denli güzel olsa da ölümden kaçılmaz. Kısa ya da uzun, önemli olan hayatın hakkını vermek, onu işle, ürünle, güzel şeylerle bezemek.
İlkeli, dürüst dava adamları için mutluluk, aynı zamanda inandıkları değerlere uygun yaşamaktır, kendi vicdanları ile barışık olmaktır, söz ve eylemlerinin bir olmasıdır.
Evet, bu yıl da sonbaharda, yaprakların olgunlaşıp sarardığı, savrulduğu şu Ekim ayında, önce Ankara Garı önünde 104 barışsever ve iyi yürekli insanımızı acımasızca bir saldırının sonucu olarak, bundan 15 gün sonra da sevdiğimiz bir dostu, seçkin bir yoldaşı, Fehmi Demir’i yitirdik. Bu nedenle ne denli acı duysak da yapacağımız iş özgürlük ve barış için mücadele ederken bu yolda yaşamlarını yitirmiş olan yoldaşlarımızın ve dostlarımızın mücadelesini sürdürmek, böylece aynı zamanda onların anısını yaşatmaktır.
Yıllar önce yazdığım bir rubaide şöyle demiştim:
Günler göçmen kuşlar gibi gitti, ama dönmezler Meyveli-meyvesiz, hayat ağaçları yaprak dökmekteler Yüklerini taşıyıp türkülerini söylemiş olanlar Gözyaşıyla geldiler dünyaya, gülerek gitsinler (*)
(*) Rubainin Kürtçe orijinali:
Roj wek çivîkên payîzê çûn, lê venagerin Darên emr xezal dibin, çi bi ber, çi bê ber in Yên ku barê xwe kişandin, kilama xwe gotin Bi gîrî hatin dinyayê, bila dilşad herin
29 Ekim 2015
|
|
|
|