|
HAK-PAR tek doğru seçenek
|
2015-10-30 19:50
|
Kemal Burkay
|
|
1 Kasım seçimlerine bir gün kaldı.
7 Haziran seçimlerinden önce hangi partiye ve niçin oy verilmesi gerektiğini birkaç yazıda dile getirdim. Bu parti HAK-PAR’dır.
Çünkü yüz yüze olduğumuz tüm önemli sorunların çözümü konusunda doğru, çağdaş bir programı var.
Bunların başında Kürt sorunu, Alevi sorunu ve –elbet- ekonomik sorun geliyor.
Kürt ve Alevi sorunları çözülürse, ekonomik sorun da çözülür; çünkü ülkeye barış gelir, komşularla ilişkiler yumuşar, büyük bir ordu ve polis gücüne gerek kalmaz; kaynaklar silaha, savaşa, yıkıma değil, ekonomik ve toplumsal gelişmeye harcanır. Toplum çağ atlar.
Ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunudur ve şu anda seçime giren partiler içinde, HAK-PAR dışında hiçbir partinin bu sorunun çözümüne yönelik çağdaş, somut bir programı yok. Buna HDP de dahil.
HDP’nin “demokratik özerklik” dediği şeyin içi boş.
HDP “ortak vatan” diyor ve bunu “Türkiye” olarak gösteriyor. Türkiye elbet var; ama Kürtlerin yurdu olarak Kürdistan da var.
HDP “demokratik ulus” diyor ve Kürtleri de Türklerle birlikte bunun bir parçası gibi göstermeye çalışıyor. Oysa ne teoride ne pratikte “demokratik ulus” diye bir kavram yok, bu da uydurmacadır.
Doğrusu şu: Türkler bir ulustur; ama Kürtler de bir ulustur.
Öcalan’ın İmralı’dan piyasaya sürdüğü, aslında devlet menşeli bu teoriye “Türkiyelileşme” deniyor… Bu da sözüm ona, Kürt sorununun çözümü oluyormuş!
Oysa bu, eski inkâr ve asimilasyon politikasını daha kurnazca yöntemlerle hayata geçirme projesidir.
Oysa Kürt sorununun çözümü için birkaç bin yıllık Kürdistan’ın Türkiye olması ve birkaç bin yıllık Kürt halkının Türkleşmesi gerekmiyor.
Kürt sorunun çözümü bize göre eşitlik temelinde mümkündür ve bunun biçimi de federasyondur; yani bir Kürt-Türk federasyonu. İki halk birlikte, barış içinde yaşayacaksa biçimi budur. Dünyada bunun pek çok örneği var.
Biz HAK-PAR işte bunu istiyoruz.
Bunun için de Kürt halkının özgür olmasını isteyen -bunun yanı sıra barış ve demokrasi isteyen- insanlar HAK-PAR’a oy vermeli. O, gerek duyduğumuz değişimci, çağdaş partidir.
Çözüm HAK-PAR’dadır.
Bazıları, yana yakıla: “HDP’ye oy verin ki barajı aşsın” diyorlar. Neden? Aşsa ne olacak?
Bazılarının derdi böylece AKP’nin tek başına iktidar olamaması…
AK Parti karşıtlarının, onunla kozu olanların tümünün ortak özlemi ve çabası bu.
Evet, bu mümkün; 7 Haziran seçimlerinde böyle oldu. Oldu da ne oldu, hangi sorun çözüldü? CHP, MHP ve HDP bir araya gelip koalisyon bile kuramadılar. 7 Haziran’dan bu yana meclisi bile çalıştıramadılar.
Peki AKP-CHP koalisyonu kurulsa Kürt sorunu, hatta Alevi sorunu çözülür müydü, ülkeye barış gelir miydi?
Ya AKP-MHP koalisyonu kurulsa, bu Kürtler ve Aleviler için daha mı iyi olur?.. Bugünleri aramaz mıyız?
Ne ilginçtir, ambleminde “Türkiye Türklerindir” sloganını on yıllardır inatla sürdüren gazete ve Doğan medyası bir bütün olarak bir kez daha var gücüyle HDP’ye destek veriyor.
Nazlı Ilıcak “oyum HDP”ye diyor. (Nazlı Hanım cesur, Türkiye ölçülerine göre demokrat biri, bunu da belirtmeliyim; ama Kürt sorununun çözümünde bizim gibi düşünmediği, solla barışık olmadığı da açık.)
Hatta hatta, Sözcü Yazarı Çölaşan Kemalistleri HDP’ye oy vermeye çağırıyor!
Bütün bunlar, birçoklarının “Kürt siyasi hareketi” olarak niteledikleri PKK-BDP kesiminin ve ona eklemlenerek HDP’yi oluşturan marjinal solun dostları mı? Böylece Kürtlere destek veriyor, Kürt sorununun çözümünü mü istiyorlar? Yoksa solun mu güçlenmesini istiyorlar?..
Demek ki bugün, bu rüzgâra kapılıp, “oyumuz boşa gitmesin” diyen, bu gerekçeyle HDP’ye oy verecek olan Kürt yurtseverlerinin, Kürt halkının dostu ilerici, demokrat insanların da oyları asıl bu şekilde boşa gidecektir.
Dostlar, oylarınızın boşa gitmesini istemiyorsanız HAK-PAR’a oy verin.
Güçlü ama yanlış olanın yanında değil, doğrunun yanında olun, onu güçlendirin.
Bazıları da sözde Kürt yurtseverliği adına seçimleri boykot ediyorlar. Bu tutum da yanlıştır, sadece doğru ile yanlış arasında tarafsız rolü oynamaktır.
HAK-PAR gibi değişimci, gerçek çözüm ve barış öneren bir partiyi yalnız bırakmak doğru değil. Sorumluluk duyan herkes üstüne düşeni yapmalı.
30 Ekim 2015
|
|
|
|