|
Bizans oyunlarından Amerikan oyunlarına - 1.Bölüm - Avcılar ve tuzaklar
|
2016-08-10 11:23
|
Kemal Burkay
|
|
Avcıları sevmem.
Avcılık bazıları için bir hobidir. Ama atalarımız için avcılık hobi değildi. Bir zamanlar insan toplulukları avcılıkla geçinirlerdi. Onlar için yaşam başka türlü mümkün değildi. Av peşinde koşar ve duruma göre yer değiştirirlerdi.
Sonradan insanlar toprağa yerleşmeyi, tarım yapmayı ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Avcılık artık kendisine eskisi gibi gerek kalmasa da, hem ek bir besin kaynağı olarak, hem yabani hayvanlardan korunmak için, hem de bir tür hobi olarak sürüp geldi.
Öte yandan, günümüzde daha çok bir hobiye dönüşmüş olsa bile, avcıdan avcıya fark var. Kimi avcı arada bir doğaya açılır, bir tavşan, bir-iki keklik vurur ve bununla yetinir. Kimisi ise aç gözlüdür. Doğadaki her hayvanı, her kuşu -yalnız eti, postu için değil- zevk için, öldürmeyi iş edindiği için vurur. Böyleleri doğadaki en yırtıcı, en vahşi hayvandan daha kötü bir canavardır.
Böylesine aç gözlü bir avcı hayvanlara tuzak kurup avlamayı iş edinmişti. Yalnızca kekliklere, tavşanlara değil, tilkilere, ayılara, kurtlara, kuşlara, doğadaki her şeye… Tuzaklarını en tenha kovuklara, orman içlerine, ağaç köklerine, dallara, dere boylarına, geçitlere kurardı. Ayı, tilki ve kartal postları; yaban keçisi, yabani koç ve kurt başları evinin duvarlarını süslerdi.
Öyle ki günü geldi, tuzakları öyle çoğaldı ki nereye tuzak kurduğunu hatırlayamaz oldu. Bu tuzaklara bazen tarlasına giden köylüler, ormana gezintiye çıkan insanlar, başka avcılar, hatta kendisi takılır oldu. Bir gün ağaç dalına kurduğu bir tuzağa takıldı ve bacaklarından ağaca asılı kaldı. Saatler sonra çığlıklarını duyan çevredeki insanlar koşup onu oradan indirdiler…
Günü geldi, bu açgözlü avcı ölüp gitti. Ama sağa sola kurduğu tuzaklara hayvanlar, hatta insanlar takılmaya devam etti. Bunlar arasında kendi köylüleri, hatta kendi çocukları vardı… Tuzağa takılan bazılarını ormandaki kurtlar, ayılar parçaladı, leşlerini kartallar, kuzgunlar yedi…
Öyle ki çevredeki köy ve kasabalar halkı bu tuzakları bulup yok etmek için seferberlik ilan ettiler…
* * *
İnsanların ve devletlerin ilişkileri de böyledir. Bazen bazıları diğerlerine öyle tuzak kurar ki bu tuzaklar çoğalır, yaşamı çekilmez hale getirir ve döner kendilerini vurur.
Bana bu avcı hikâyesini düşündüren de işte böylesine bir tuzağın şu günlerde yaşadığımız ürünleridir. Günümüzdeki moda deyimle şu “FETÖ” darbesidir.
Neden böyle bir darbe girişimi oldu? Onu açıklayabilmek, anlayabilmek için gerilere, ta 1950’li yıllara, hatta 20. yüzyılın başına kadar gitmek gerekir. Geçmişi bilmeyen, günümüzde olup bitenleri kavrayamaz ve gelecekte olabilecekleri doğru tahmin edemez.
20. yüzyıl büyük bir sosyalist devrimle başladı ve Sovyetler Birliği kuruldu. SSCB yeni bir sistemi, sosyalizmi inşa etmeye koyuldu. Bu devrim, kapitalist-emperyalist güçlerin dünya çapındaki ilk büyük kapışmasına, dünyayı bölüşüm kavgasına, 1. Dünya Savaşı’na denk gelmişti.
Emperyalistlerin dünyayı bölüşme kavgası bununla bitmedi, daha büyük bir kapışmaya, 2. Dünya Savaşı’na yol açtı. SSCB bu savaşta faşist kampa karşı taraf oldu, savaşın galipleri arasında yer aldı ve savaştan sonra sosyalist sistem daha da büyüyüp genişledi. Bunu dünyanın birçok yerindeki sosyalist devrimler ve dünya sömürgecilik sistemini çökerten ulusal kurtuluş hareketleri izledi.
Bu gelişme, kapitalist-emperyalist kampı bir bütün olarak paniğe uğrattı ve kavga bu kez sosyalist sistem, ulusal kurtuluş devrimleri ile kapitalist-emperyalist sistem arasında amansız bir çekişmeye dönüştü. Bu çekişme bazen Çin, Vietnam, Küba, Nikaragua devrimleri, Cezayir ulusal kurtuluş savaşı vb. sıcak savaşlara, ama aynı zamanda, 1990’ların başına kadar, yaklaşık 40 yıl süren bir “Soğuk Savaş” dönemine yol açtı.
Bu dönemde Kapitalist sistem, değişime ve devrimlere, sosyalist sisteme karşı NATO gibi bir savunma, aynı zamanda saldırı gücü oluştururken SSCB ve Doğu Avrupa ülkeleri de Varşova Paktı’nı oluşturdular. İstihbarat örgütleri karşılıklı olarak güçlendiler ve birbirlerine karşı türlü hile ve tuzaklara başvurdular.
Ben bu yazımda o büyük, aç gözlü avcı, ABD’nin bazı yaptıklarından söz edeceğim. CIA’nın yüzlerce kirli projesi arasında iki tanesi özellikle önemlidir ve bugün yaşadıklarımızı da etkilemiştir. Bunlardan biri, Fas’tan Pakistan’a kadar İslam dünyasında izlediği “Yeşil Kuşak” politikasıdır. Diğeri ise NATO ülkelerinde oluşturduğu Kontrgerilla Örgütü’dür.
10 Ağustos, 2016
(Devam edecek. 2. Bölümde Kontrgerilla ve Yeşil Kuşak Politikası üzerinde duracağım.)
|
|
|
|