|
Bizans oyunlarından Amerikan oyunlarına - 3. Bölüm - Sonuç ne?
|
2016-08-14 11:16
|
Kemal Burkay
|
|
Malum, Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı mirası üzerine kuruldu, bu mirasın tamamını koruyamasa, büyük bölümü Balkan savaşlarında ve 1. Dünya Savaşı’nda kopup gitse de. “Osmanlı’da oyun çoktur” lafı ünlüdür. Osmanlı da ayrıca Bizans’ın mirasını devraldı. “Bizans oyunları” ise dünyaca ünlüdür. Yani Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda bu zengin mirası devralmıştır. O buna, 1950’lerden itibaren Amerikan oyunlarını da ekledi. CIA eliyle sahnelenen bu oyunlar da ötekilerden aşağı kalmaz ve entrika ve tuzaklar bakımından oldukça zengindir.
Peki tüm bu oyunbazlık tarihsel bakımdan ne işe yaradı? Bizans ve mirasçısı Osmanlı, buna rağmen batıp gitmekten kurtuldu mu? Ya son 60-70 yılda CIA’nın da zengin katkılarıyla sahnelenen bu oyunlar ne kadar işe yaradı, ne sonuç verdi?
Sonuçlar ortada: ABD ve ortakları SSCB’ye ve sosyalist sisteme güç yetirdiler, onunla birlikte Afganistan’daki devrimci hükümeti de yıktılar; ama bu yıkıntı ve batağa saplanıp kaldılar. Orada türeyen çağdışı yaratıklar, bir akrep ve zehirli yılan sürüsü gibi dünyayı sardı. Şimdi panik halinde bu yaratıklardan kurtulmaya çalışıyorlar.
Ya Türkiye’de son 60-70 yılda sosyalizm ve demokrasi güçlerine, Kürt hareketine karşı sahnelenen oyunlar, kurulan tuzaklar? Sonuçlar yine ortada: Bu tuzaklar zamanla bizzat sahiplerinin, onu kuranların oğullarının, torunlarının ayağına dolaştı.
PKK eliyle çıkarılan yangın Kürt halkına büyük zararlar verdi, ama çok geçmeden Türk devletinin eteklerini de tutuşturdu, Türk halkına da büyük zararlar verdi ve bu yangın bugün de söndürülemiyor.
Kontrgerilla eliyle sahnelenen provokasyonların, kışkırtılan, örgütlenen Türk milliyetçiliği ve ırkçılığının yol açtığı terör ortamı ve bunu izleyen darbeler, bütün bunların yol açtığı yaralar…
Ajan provokatörler ve güdümlü örgütler eliyle genleriyle oynanan solun, Yeşil Kuşak politikalarıyla çarpıtılan İslamcı hareketin vardığı yer ve yol açtığı sonuçlar da ortada.
Demek ki hileyle, tuzakla, provokasyonla toplumu dizayn etmek pek de iyi sonuçlar vermiyor ve bu şekilde sorunlardan kurtulmak mümkün değil. Sorunlar ancak akılla, çağdaş ve uygarca bir yaklaşımla, diyalogla ve adalet temelinde çözülebilir. Sorunlar kitlelerin haklı talepleri karşılanarak, demokrasi içinde çözülebilir.
Bu gün gelinen durum söz konusu yanlış politikaların ürünüdür. Büyücü çıraklarının şişeden çıkardığı ve denetlenemeyen cinler birbirleriyle hesaplaşmakta… Önce AK Parti ve onunla aynı cephedeki Gülen Cemaati Ergenekoncularla hesaplaştılar, Silivri, Ergenekoncu denen asker ve sivillerle doldu. Ardından AK Parti ve Gülen grubu bozuştular, bu kez dost-düşman safları değişti; Silivri bir önceki sakinlerinden boşalırken yerini Gülen Cemaati’nin mensubu olduğu söylenenler doldurdu.
Son darbe girişimi böylesi bir ortamda gerçekleşti. Belli ki onu düzenleyen merkezde Cemaat örgütü var ve darbenin başarısızlığı ile birlikte Cemaat’e çok pahalıya mal oldu. Buna karşılık bu olay –iki TIR’ın burun buruna hızla çarpışması gibi, AK Parti’nin yanı sıra devlete, onun kurumlarına –ordu, polis ve bir bütün olarak bürokrasiye- çok pahalıya mal oldu, sistem büyük yara aldı.
Şimdi yapılması gereken bu tuzakları tümden temizlemek, yani tuzaksız, hilesiz yaşamak mı, yoksa bu yöntemi rakiplerimize karşı kullanmaya devam etmek mi?
Tuzaksız, hilesiz sistem demokrasidir, herkesin hak ve özgürlüklerini tanımaktır. Bunun aksi aynen geçmişteki akılsızların, tezgâhçıların tuzağına düşmektir.
Dünyayı yönetenler bunu yapabilecekler mi? Onlar tüm bu olup bitenlerden ders çıkarırlar mı? Kapitalist ve emperyalistlerin doymak bilmez hırslarını dizginleyip dünyamızda adaletin ve barışın yolunu açmaları mümkün mü? Zor. Bunu ancak örgütlü emekçiler, sömürüsüz, barışçı bir dünya isteyen geniş halk yığınları yapabilir, o bilinç ve örgütlenme düzeyine vardıkları zaman…
Türkiye’yi yönetenler bunu yapabilecekler mi, ülkede özgürlüklerin, demokrasinin ve barışın yolunu açacaklar mı? Bir kez daha ortalığı saran hamaset edebiyatına, Alpaslan nutuklarına Fatih kükremelerine bakarsanız, o da ne yazık ki pek kolay görünmüyor.
Değişim, geniş kitlelerin yeni, çağdaş, değişimci bir siyasi hareketin çevresinde toplanması, diğer bir deyişle, bu tür siyasi hareketlerin ortaya çıkması veya var olanların güçlenmesi ile mümkündür.
10 Ağustos, 2016
|
|
|
|