|
M U T L U Y U M
|
2017-09-26 11:43
|
Kemal Burkay
|
|
Kemal Burkay
Güney Kürdistan referandumu, tüm baskılara, tehditlere ve bizzat içerden gelen kimi engellere rağmen, kararlı bir tutumla yapıldı. Bölge halkı büyük bir coşkuyla sandık başına giderek oyunu kullandı. Katılımın % 75 dolayında, bağımsızlık için evet oranının ise yüzde 90’ın üzerinde (yüzde 93 dolayında) olduğu anlaşılıyor. Bu şimdiye kadar herhalde eşi az görülür, belki de eşi olmayan yüksek bir orandır. Başından beri referanduma öfkeyle karşı çıkan çevrelerin endişesi de bundandı; onlar Kürdistan halkının ezici bir çoğunlukla bağımsızlığı onaylayacaklarını biliyorlardı. Goran kesiminin olumsuz ve KYB’nin başlangıçtaki ikircimli tavrından medet umdular, Bölgedeki Türkmen ve Arapları kışkırttılar; ama bunlar tutmadı. Şimdi de Türkmenler ve Araplar referandumu boykot ettiler diye yürek soğutuyor ve sonuçları küçümsemeye, çarpıtmaya çalışıyorlar. Ama bu da nafile; herkes Türkmenlerin de Arapların da büyük bölümünün referanduma destek verdiğini gördü. Örneğin Kerkük’te katılım yüzde 80, yani ortalamanın üstünde oldu. Böylece Güney Kürdistan halkımız iradesini dosta düşmana gösterdi ve şimdi bu başarıyı coşkuyla kutluyor. İnsanlar, yaşlısı-genci, kadını-erkeği ile sokaklarda; halay çekiyor, türküler söylüyorlar. Biz diğer parçalardaki ve tüm dünyadaki Kürtler de mutluyuz, sevinçliyiz. Kürt halkının dostları, iyi insanlar da bu sevinci paylaşıyorlar. Şimdi sıra bağımsız Kürdistan’ın nasıl olacağına geldi. Güney yönetiminden gelen ilk açıklamalar bu bakımdan da sevindirici, onur verici. Güney Kürdistan halkımız bölge bakımından örnek demokratik bir devlet kurmaya hazırlanıyor: tüm etnik grupların, farklı dil ve inançlara sahip azınlıkların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri federal bir cumhuriyet. Federal birimlerin kendi seçimle gelen parlamentosu ve hükümeti olacak. Beş resmi dil olacak; Kürtçenin yanı sıra –azınlık dili olduklarına bakılmaksızın- Arapça, Türkçe, Süryanice ve Ermenice. Tüm farklı din ve mezhepler kendi kurumlarını özgürce oluşturacak ve inançlarını özgürce yaşayacaklar. Bu bazı yönleriyle Almanya’daki, daha çok da İsviçre’deki sisteme benzeyen bir federalizmdir, örnek bir demokrasidir. İnanıyoruz ki Güney Kürdistan halkımız, geçişten gelen nice acı deneyimin verdiği birikimle, özgürlüğün ve demokrasinin değerini bilerek bunu başaracaktır. Komşu devletlere ve tüm dünyaya düşen ise Kürt halkının iradesine saygı göstermektir. Birleşmiş Milletler Örgütü, hiç değilse bu saatten sonra Kürt halkına karşı yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Yine komşu devletlere, Bağdat’a, Ankara’ya, Tahran’a düşen, özgür ve demokratik bir Kürdistan’ın inşasına engel olmak değil, onunla iyi komşu olmaktır. Ayrıca kendi ülkelerinde kendi insanları için özgürlük ve demokrasiyi hayata geçirip onları mutlu etmek ve barışa ulaşmaktır. Kendi Kürt sorunlarının çözümü de bunlar arasındadır. Bu devletler, Kürt halkının haklı özgürlük ve eşitlik taleplerini karşılamayarak, halkımızı zorla, baskıyla sindirip asimile etmeye çalışarak bugüne kadar izledikleri çağdışı politikayı artık terk etmeliler. Bu yanlış politika ile hem Kürt halkına, hem de bizzat kendi halklarına çok zarar verdiler, çok acı yaşattılar. Bundan böyle artık kavga dövüş bitmeli, sorunlar barışçı ve uygarca yöntemlerle çözülmeli. Gençler, çocuklar ölmemeli; köyler, kentler yıkılmamalı; insanlar göçmen durumuna düşmemeli; kaynaklar yıkıma gitmemeli. İran’ın Ortaçağlara özgü rejimi geçmişten pek ders almış görünmüyor; belli ki eski yanlış politikaları sürdürecek, uluslar arası kamuoyunu daha da karşısına alacak ve bunun bedelini ödeyecek. Ama hiç değilse uygar dünya ile bütünleşmeye çalışan Türkiye bunun için gerekli olan çağdaş, uygarca politikaları benimsemeli, İran ve uydularının yanına düşmemeli. Evet, 25 Eylül 2017 günü, yani dün yapılan referandumla bağımsız Kürdistan Cumhuriyeti sahneye çıkıyor. Bu Güney Kürdistan’da yaşayan herkese ve tüm Kürtlere kutlu olsun. Bu Kürdistan tarihinde büyük bir gündür. Her onurlu Kürt gibi buna tanık olmaktan mutluyum. 26 Eylül 2017
|
|
|
|