2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Kemal Burkay
 
Tek Telliler ve Orkestra
2017-11-29 09:33
Kemal Burkay
Nazım Hikmet “Orkestra” adlı şiirinde, çok sesli değil diye, üç telli saz ve onu çalanla ilgili şöyle der :

Bana bak!
Hey!
Avanak!
Elinden o zırıltıyı bıraksana!
Sana,
üç telinde üç sıska bülbül öten
üç telli saz
yaramaz!


Ona göre devrime uygun düşen üç telli saz değil, çok sesli orkestradır, ancak o kitleleri harekete geçirebilir.

Nazım bunda haklı mı? Bir dereceye kadar, ama tümüyle değil… Çünkü üç telli sazla da pekâlâ iyi müzik yapılabiliyor. Gitarla yapıldığı gibi. Bunun gibi telli, yaylı, üflemeli birçok çalgı ile; kemanla, flütle, trombonla, piyanoyla, davulla vb. iyi müzik yapılabiliyor.

Zaten orkestra da bunların bir araya gelmesinden oluşuyor. Yani tek tek çalgılar olmasa orkestra da olmazdı. Ormanın tek tek ağaçlardan oluşması gibi…

Nazım’ın bakış açısını da anlıyoruz elbet. O çok sesliliğin, kitlenin ve kitle hareketinin önemini anlatmak istiyor. Ayrıca o bu şiiri gençlik yıllarında, Sovyet Devrimi ile tanıştığı bir dönemde (1921) yazmıştır. Böylesi bir gençlik coşkusuyla tek yönlü bakış anlaşılır bir şey.

Nazım –haklı ya da haksız- üç telli sazdan yakınmıştı. Oysa günümüzdeki kimi adamlara ve kimi anlayışlara bakınca üç telli saza şükür! Bunlar tek telliler…

Tek telliler her toplumda, her kesimde var. Sağcılar arasında da solcular arasında da, Türkler arasında da Kürtler arasında da.

Örneğin, bu ülkeyi uzunca bir dönem etkisi altına alan –ki bu etki hâlâ da sürüyor- bir Türkçülük anlayışı, toplumun çok renkliliğini görmezden geldi; binyıllar boyu bu coğrafyada var olmuş farklı etnik grupları, kültürleri yok saydı; her kesi Türk göstermeye ve Türk yapmaya çalıştı.

Öyle ki diğer etnik gruplara karşı zoraki asimilasyon uygulamalarının yanı sıra, kıyım ve soykırım gibi, insanlık suçu teşkil eden eylem ve uygulamalar bile devreye kondu.

Bir dönem Kürt ve Kürdistan sözcükleri yasaklıydı. Yıllar boyu Kürt sorunu ancak “Doğu sorunu” diye dillendirilebildi.

Bugün bile bu toplumda “Türkçülük” adına Kürt ve Kürdistan kelimelerinden rahatsız olan, bunlara tepki gösteren ırkçı-şovenler az değildir.

Bu anlayış, kaçınılmaz olarak kendi karşıtını da yarattı. Örneğin Kürt milliyetçiliği içinde de, Kürt halkının üzerindeki baskıya karşı çıkma, eşit haklar talep etme gibi haklı bir tutumun ötesinde, sekter ve uç anlayışlar boy verdi. Tüm Türkleri, Tüm Arapları, Farsları ırkçı görmek gibi… “Türklerden demokrat olmaz!” anlayışları gibi…

Bu anlayış yanlıştır. Bir kere bizzat gerçeğe ters düşmektedir. Çünkü Türk halkı içinde de Araplarda da, Farslarda da Kürt halkına dost insanlar her dönemde vardı, bugün de var. Bunlar bu yüzden bir bedel ödediler, çeşitli baskılara uğradılar. 17 yılını hapiste geçiren, ama doğru bildiği yoldan şaşmayan Beşikçi bunun örneğidir. Güney Kürdistan’da Hewlêr’deki (Erbil) büyük parkta Kürt dostu ünlü bir Arap şairinin, Cevahiri’nin heykeli var.

Bu tutum başka bir açıdan, Kürt halkına baskı yapan egemen güçlerle halk kitlelerini ayırmadığı için de yanlıştır. Oysa Kürtlere baskı yapan söz konusu devletler, bizzat kendi halklarına da çeşitli baskılar yapıyorlar. Sömürü ve baskı mekanizması salt Kürtlere yönelik değil.

Doğru politika, egemen güçlerin yaptığına bakıp bu halkları tümden hasım görmek, karşıya almak değil, onlara haklı sorunumuzu anlatmak, onlar içindeki dost güçleri büyütmektir.

Oysa egemen güçlerin söz konusu baskısı bir bölüm Kürtler arasında öylesine bir tepki ve öfke yaratmış ki, bunları Kürt sorununun dışında hiçbir şey ilgilendirmiyor. Bunları ne demokrasi sorunu ilgilendiriyor, ne emekçi hakları, ne kadın hakları, ne çevre sorunları…

Böyleleri de “Kürt” ve “Kürdistan” adından başka bir şey duymak istemiyorlar. Başka sorunlardan -Alevi sorunundan, kadın sorunundan, emekçi haklarından, genel olarak demokrasiden söz edenlere öfkeleniyorlar.

Bu da Kürt cephesinde boy gösteren bir tek tellilik, bir kendi içine kapanma durumu…

Aynı şeyi başka gruplarda da görmek mümkün: Örneğin Alevilerde…

Bu ülkenin elbet bir Alevi sorunu var ve biz bunu her zaman dile getiriyor, Alevilerin haklı taleplerinin karşılanmasını, böylece bu sorunun da çözülmesini istiyoruz.

Öte yandan bazı Alevileri, Alevi sorunundan başkası ilgilendirmiyor. Onlar için de varsa yoksa Alevi sorunu! Kürt Alevilerin bile bir bölümlü bu anlayışta. Onları sadece mezhepsel haklar ilgilendiriyor, Kürt sorunundan söz edenlere ise öfke duyuyorlar…

Böyleleri, baskılara karşı çıkarken dengelerini yitirip karşıtlarına benzeyenlerdir. Oysa mağdur olmak kimseye yanlış yapma hakkını vermez. Kişiyi baskıdan kurtaracak, özgürleştirecek olan doğru bakış açılarıdır.

İster Türk ister Kürt, ister sağcı ister solcu, ister Alevi ister Sünni olsunlar, bunlar dünyaya tek pencereden bakanlar. Pencere güneye bakıyorsa, onlar için ne kuzey var, ne doğu-batı…

Böyleleri dünyayı ve insanı tek renge boyamaya çalışan türler. Tek sorunları var, onun dışında ülkede ve dünyada sorun yok.

Böyleleri insanları tek tür görmek isteyenler; tek renk, tek dil, tek din, tek mezhep… Tek tek tek!..

Bu anlayış, hangi etnik gruptan, hangi ulustan, hangi dinden ve mezhepten olurlarsa olsunlar, kimseye yarar sağlamaz.

Bu anlayışta olanlarla yola gidilmez. Kötü avukat haklı bir davayı kaybettirir, derler. Bu anlayışta olanlar da haklı davalarına ancak zarar verirler.

Doğru olan, farklarımızla bir arada yaşamayı, birbirimizin varlığına saygı göstermeyi bilmektir.

Doğru olan, kendi hak ve özgürlüklerimizin yanı sıra, başkalarınınkini de savunabilmektir.

Ancak bu şekilde, ele ele vererek, güçlerimizi birleştirerek özgür ve uygar bir yaşamı kurabiliriz.

Ancak bu şekilde mevcut sorunları çözer, barışa ulaşırız.

Özetle, bize gerekli olan tek telli saz değil, orkestradır.

29 Kasım 2017


Print