|
İNSANLAR VE TARİH 2. Bölüm - İYİ BİR DÜZEN, ADİL, İLERİ GÖRÜŞLÜ BİR YÖNETİM YOKSA…
|
2021-08-06 13:54
|
Kemal Burkay
|
|
Kamyon güçlü bir motorlu araçtır, yük taşır. Ama onun için uygun yol, usta şoför, bakım gerekir.
Bunlar olmadığı zaman yüklü bir kamyon, kötü bir yolda, ya da acemi bir şoförün elinde, hele frenleri patladığı zaman yokuş aşağı hızla bir yerlere çarparak, uçurumdan aşağı yuvarlanarak, hem kendisi hurdaya dönebilir, hem şoförünü öldürebilir, hem de çarptığı diğer arabalara, evlere , insanlara çok zarar verebilir.
Modern çağda, iyi bir düzene, adil, ileri görüşlü iyi bir yönetime sahip olmayan bir ülkenin durumu da böylesi bir kamyona benzer. Böylesi bir yönetim, hem zaman zaman karşılaştığı doğal afetlerle başa çıkamaz, hem de kendisi, felakete dönüşebilecek bir dizi derde, belaya yol açar.
Dinozorlar Nasıl Yok oldu?
Dinozor denen devasa yapılı hayvanların dünyamızda yoğun biçimde yaşadıkları bir dönem vardır. Bu yaklaşık 100-200 milyon yıl öncesine ait bir dönemdir. Sonra nasıl olmuşsa dinozorlar kitle halinde kırılıp yok olmuşlar. Kimi nazariyelere göre dinozorların sonunu getiren dünyamıza isabet eden büyük bir göktaşıdır. Bu çarpma ile güneşin önünü kapatan ve aylarca süren büyük toz tabakası, ağaç ve bitkileri de kurutarak dinozorların sonunu getirmiştir. Kimi görüşlere göre ise dinozorların sonunu getiren büyük bir iklim değişikliğidir. Her iki durumda da büyük doğa olayları söz konusudur.
Ben, Kürtçe kaleme aldığım ve 1998 yılında yurt dışında, Roja Nû Yayınları arasında basılan “Cemali Li Welatê Qirokan” (Cemali Kargalar Ülkesi’nde) adlı uzun mizahi hikâyemde (*), dinozorların sonunu getiren süreci farklı anlatıyorum. Söz konusu hikâyeye göre kargalar Cemali’yi kaçırıp uzaydaki kendi ülkelerine götürürler. Cemali orada kargalarla birlikte iki gezegeni daha ziyaret eder. Bunlardan biri “Dinozorlar Ülkesi”, diğeri ise bir atom savaşı ile yok olmuş “Ölü Gezegen”dir.
Dinozorlar ülkesinde hayat henüz sürmektedir, ama bir zamanlar çayırlar ve gür ormanlarla yemyeşil ve sulak olan bu ülkede dinozorlar zamanla çoğalıp semirdikleri, ot ve yaprakları oburca tükettikleri için çayır ve ormanlar kurumaya yüz tutmuş. Dinozorlar da kendi aralarında kavgaya tutuymuş ve kitle halinde kırılmaktalar. Söz konusu ziyaret Dinozorlar çağının son dönemine denk gelmiş.
Bu mizahi öyküye göre dinozorlar kendi kendilerinin sonunu getirmişler. Yani onlar da kendi tarihlerini kendileri yapmışlar! Ama gerçekten böyle olması mümkün değil mi? Bence üstünde düşünmeye değer…
Ölü Gezegen
Cemali’nin uzayda kargalarla birlikte gezdiği “Ölü Gezegen”e gelince… Burada daha önce insanlar yaşarmış ve çok gelişkin bir uygarlık varmış. Ama onlar söz konusu gezegeni paylaşamamış ve bir atom savaşıyla hayatı tümden yok etmiş, kendileri de yok olmuşlar…
Sevgili okurlar, söz konusu insanların dinozorlardan daha akıllı oldukları söylenebilir mi? Gerçekten akıllı olsalar gezegenlerini hem kendi aralarında, hem diğer canlılarla paylaşmasını bilirlerdi. Akla göre davransalar atom silahlarına, bir bütün olarak silaha ve savaşa ihtiyaçları olmazdı. Ayrıca onların, bu halleriyle gerçekte uygar oldukları söylenebilir mi?..
Evet, ben söz konusu hikâyemle aslında dünyamızı anlatmaya çalıştım. Dinozorlar çağı geçti. İnsanlara gelince onlar şimdi atom çağında yaşıyorlar; ama henüz dünya ölçeğinde bir atom savaşını başlatmadılar ve umarım bu çılgınlığı yapmazlar. Ne var ki dünyamızda bir atom savaşına gerek kalmadan hayatı bir bütün olarak tehdit eden gelişmeler yaşanıyor: İklim değişikliği… Bunda ise yine insanların ciddi bir payı var. Onlar, gözü doymazlıkları, aç gözlülükleri, sorumsuzca tutumlarıyla doğayı aşırı biçimde kirletiyor ve doğal dengenin bozulmasına yol açıyorlar.
Bu olumsuz gelişme, özellikle nüfusun ve üretimin arttığı, bir tüketim çılgınlığının yaşandığı son yüzyıllarda yaşanıyor. Buna yol açan kapitalizmidir. Kapitalizmin bunca eşitsizliği, sömürüsü, bitmeyen savaşları ile dünyamızda adil bir düzen kurduğundan söz edilebilir mi? Kapitalist ülkelerin yöneticilerinin kendi ülkelerinin ve bir bütün olarak dünyanın geleceğini düşündüklerinden söz edilebilir mi? Bu bakımdan durum, ülkeden ülkeye fark etse bile, manzara bir bütün olarak hiç de hoş değil.
ABD’nin daha dünkü Başkanı Trump’ın, ülkesini Paris İklim Anlaşması’ndan bile çektiğini gördük. Neymiş efendim, “bu anlaşma ABD’nin ekonomik çıkarlarına zarar veriyormuş…” O ABD ki kişi başına düşen ortalama yıllık geliri 50. 000 dolar…
Ya diğer ülkelerin yöneticileri, onlar çok mu ileri görüşlü, onlar kendi toplumlarının ve dünyanın geleceği ile ilgili olarak çok mu sorumluluk duyuyorlar? Öyle olsa dünyamızı -suyu, toprağı, havayı- temiz tutmak için daha yıllar öncesinden tedbirler alırlardı. Silaha, savaşa bunca kaynak aktaracaklarına, atom silahları , füzeler yapacaklarına, depreme dayanıklı, sel ve fırtınalara karşı korunaklı evler yaparlardı. Jet uçakları yerine yangınlara en kısa zamanda müdahale edecek yeterince yangın söndürme uçağı ve aracı temin ederlerdi.
Ama yangınlar, fırtına ve seller yıllardır alarm verdiği halde, görüldüğü gibi, Kaliforniya’dan Sibirya’ya, Kanada’dan Avustralya’ya, İspanya’dan Türkiye’ye kadar mantar gibi ormanları, kentleri saran yangınlar karşısında çaresiz kaldılar.
Ne yazık ki insanlık şu anda freni patlamış ve acemi şoförün yönetimindeki baş aşağı giden kamyona benziyor.
Devam edecek.
-------------------------------------------------
(*)Bu öyküyü Türkçeye de çevirdim ve bu sonbaharda Özgürlük Yolu Vakfı Yayınları arasında basıma hazırlıyorum.
|
|
|
|