|
FACE’TEKİ BAZI MODALAR ÜZERİNE
|
2021-08-31 16:22
|
Kemal Burkay
|
|
Çok seyrek de olsa zaman zaman değinirim: Herkesin özgürce yazabildiği (ki bu elbet herkesin hakkıdır) facebook sayfaları, sokaklar gibidir; herkes oradan gelip geçebilir. Orhan Veli’nin dediği gibi:
“Mademki bu elbiseler ve ayakkabılar benim Ve madem ki sokaklar kimsenin değil…”
Ama birileri aynı zamanda facebook’ta canlarının istediği gibi küfrediyorlar. İşte bu onların hakkı değil; çünkü edepsizlik bir hak değil.
Bazıları da, konu hakkında bilgileri olsun olmasın, akıllarına eseni yazıp çiziyorlar. Eh, “cahil cesur olur,” diye bir söz var. Face’te bunun örneklerine bol miktarda rastlarsınız.
Bazen bu cesur ama cahilce söylemler bir modaya dönüşür. Face’te bu tür modalara sıkça rastlarım. Örneğin sözde Kürt davası adına sosyalizm düşmanlığı, demokrasi düşmanlığı,,, Halkların kardeş olduğundan söz edenlere ateş püskürmek…
Kürt olsun, başka bir halktan olsun, ilerici, aydın bir insana yakışmayan bu yanlış söylemlerin bizim yakın çevremizi bile etkileyecek bir moda derecesine dönüştüğünü zaman zaman gözlüyorum ve bu durum beni son derece üzüyor. Geçmişte, Kürt milliyetçiliği adına piyasaya sürülen bu tezlere karşı ciddi ideolojik bir mücadele verip onları bozguna uğrattık. Bunun milli davayı savunma olmadığını, dünyaya dar bir pencereden bakmak olduğunu söyledik.
Şimdi bütün bu yaşananlardan ve bu yaştan sonra tekrar oturup aynı konulara el mi atmalıyım?
Sosyalist olmanın Kürt davasına bir zarar vermeyeceğini, aksine sosyalistlerin herkesten çok ulusal baskıya karşı olduklarını, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunduklarını, Marks’tan ve Engels’ten örnekler vererek yeniden mi anlatmalı mıyım?
Ya demokrasiyi savunmanın Kürt davasına bir zararı olmadığını, aksine Kürt halkının da en az Türkler, Araplar, Farslar kadar demokrasiye ihtiyaçları olduğunu mu yazmalıyım?
Bu bana abesle iştigal gibi görünüyor.
Ama birilerine göre, ne Kürt emekçilerinin de sömürüsüz bir toplum biçimine, ne de Kürt halkının demokratik hak ve özgürlüklere ihtiyacı var! Ne kadın hakları, ne doğayı koruma çabası…
Günde bin kere “Kürt Kürt!” (hatta öyle de değil, “Kürd Kürd!”)diye haykırmak, “bir devletimiz olsun!” demek yetiyor.
Oysa dünyamızda bir devletleri olduğu halde o devletin sınırları içindeki emekçilerin, yani o devletin vatandaşlarının acımasızca sömürüldüğü, baskıya, zulme uğradığı pek çok devlet var. Hitler döneminde de bir Alman devleti vardı. Saddam dönemindeki Irak, Mollalar yönetimindeki İran… Bütün bunlar devlet işte. Peki halklarına özgürlük ve mutluluk getirdiler mi?..
Demek ki bir devleti olmak yetmiyor. O devlet aynı zamanda demokratik olmalı. Orada emekçilerin, kadınların hakları çağdaş standartlarda var olmalı. Orada sömürü ilişkileri tümden son bulmalı.
Bunu söylemek elbette Kürtlerin de kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkını savunmaya engel değil. Bağımsız bir Kürt devleti olmakla dünya yıkılmaz. Kürt sosyalistleri başından bu yana –bağımsız devlet dahil- Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını kararlıca savundular ve bu mücadeleye öncülük ettiler.
Kürt feodalleri, burjuvaları ise, şu son iki yüzyıllık tarihimizde görüldüğü gibi, çoğu zaman sömürgeci güçlerle işbirliği içinde oldular. (Bugün de düzen partileri içinde, parlamentoda ve hükümette milletvekilliklerini ve bakanlıkları paylaşıyorlar.) Elbet bunlar arasında Mir Bedirhan, Şeyh Ubeydullah, Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi yurtsever harekete katılanlar, hatta başı çekenler oldu ve biz bunları işbirlikçi kesimden ayırdık, hep saygı ile andık, anıyoruz.
Öte yandan biz Kürt sosyalistleri, başından beri aşiret, mezhep sınırlarını aştık, ağalık, şeyhlik gibi feodal biçimlere karşı olduk, ulusal bilince ulaşmanın yanı sıra, her türlü sömürü ve baskının olmayacağı daha ileri bir toplum düzenini, sosyalizmi savunduk. Dünyanın her yanındaki sömürüye, baskıya ve ulusal kurtuluşa yönelik mücadeleleri destekledik; bu da enternasyonalist bir tavırdı.
Ben kendi payıma bundan hep onur duydum. Ve abesle iştigal gibi de olsa, modacılara bir kez daha duyurmakta da yarar görüyorum.
31 Ağustos 2021
|
|
|
|