|
SOSYALİZME YÖNELİK BAZI ÇARPITMALAR
|
2021-09-12 11:19
|
Kemal Burkay
|
|
“Geçmişin kısa bir özeti” başlıklı son iki yazımda, Kürt sosyalistlerinin, özellikle de kamuoyunda “Özgürlük Yolu Hareketi” olarak tanınan Kürdistan Sosyalist Partisi’nin geçmişteki çalışmalarını anlatmıştım.
Bu yazımda, milliyetçilik perdesi altında bize ve sosyalist harekete yönelik olarak yapılan başka çarpıtmalardan söz etmek istiyorum.
Söz konusu baylar bir bütün olarak dünya sosyalist hareketini, Sovyetler Birliği’ni ve bir sistem olarak sosyalizmi, sosyalist dünya görüşünü hep suçladılar ve hala suçluyorlar. Nerdeyse gözü doymaz kapitalistler, toprak ağaları ve tarikat şeyhleri kadar sosyalizme düşmanlar. Sosyalist sistemle ilgili olarak 1980’li yılların sonunda yaşananlardan keyifle söz ediyorlar.
Oysa söylemeye gerek yok ki ulusal baskıya karşı çıkanlar ve ulusal soruna sağlıklı çözüm önerenler en başta Marksistlerdir. Marks, “başka bir ulusu ezen ulusun kendisi de özgür olamaz,” demişti. Lenin, ulusların kendi kaderini tayin hakkını savundu ve devrimin ardından Sovyetler Birliği’nde hayata geçirdi. Sovyetler Birliği 16 cumhuriyet ve yüze yakın otonom bölgeden ve eyaletten oluşuyordu. Tüm halklar kendi dillerinde eğitim görüyordu ve dilleri resmi dildi.
Bundan oradaki Kürt azınlığı da yararlandı. Kürt diliyle eğitim yapıldı; Moskova, Leningrad ve Erivan’da Kürt dili ve tarihi alanında enstitüler açıldı; böylece bir dizi Kürt yazarı, araştırmacısı, bilim adamı yetişti ve bunların eserleri basıldı. Daha sonra, Stalin döneminde ortadan kaldırılsa da, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Laçin bölgesinde otonom bir bölge olarak Kızıl Kürdistan oluşturuldu. Mahabad Kürt Cumhuriyeti, İkinci Danya Savaşı sırasında Sovyet desteği ile kuruldu (Savaş sonrası Sovyet ordusu İran’dan çekilince ise ne yazık ki yaşayamadı).
Bütün bunları bir türlü görmemek, görmek istememek nasıl bir duygu?..
Ne var ki Kürt milliyetçisi geçinip sosyalizm düşmanlığı yapanlar bu gerçeği de çarpıtmaktan geri kalmadılar. Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti İran ve emperyalist dostları eliyle yıkılmışken onlar suçu Sovyetlere yüklediler.
Kürt milliyetçiliği perdesi altında sosyalizm düşmanlığı yapanlar, Sovyetler’in, ülkesi dört devlet arasında bölünmüş ve ağır baskı altında olan Kürt halkına gereken desteği vermediğini ileri sürüyorlar. Bu konu bir yönüyle tartışılabilir elbet. Örneğin sosyalist ülkeler Kürt halkının durumunu uluslararası kuruluşlara taşımadılar. Saddam döneminde Irak’ta Kürtlere uygulanan soykırım karşısındaki tavırları da iyi değildi. Biz de geçmişte bu konuda onları eleştirdik. Buna ilişkin mektup ve açıklamalarım anılarımda yer alıyor. Ama sosyalist ülkelerin Kürt halkını özgürleştirmek için söz konusu dört devlete savaş açmaları da beklenemezdi herhalde. Devrim ihraç edilmez.
Öte yandan, Kürdistan’ın 1. Dünya Savaşı sırasında bir kez daha bölünmesi emperyalist devletler eliyle oldu. Kürt halkının bu duruma düşmesine ve ülkesinin bir daha bölünmesine ilişkin söz konusu sürecin de iyi değerlendirilmesi gerekir. Kürtlerin kendisi bu süreçte ne yaptılar?
Bu savaş sırasında Araplar, Osmanlı imparatorluğu dağılırken fırsattan istifade, şeyh ve emirlerinin öncülüğünde kendi devletlerini kurarken. Kürt ağa ve şeyhleri Mustafa Kemal’in çağrısına uyup Sivas ve Erzurum kongrelerinde yer aldılar, tüm cephelerde Fransızlara, İngilizlere, Ruslara, Yunanlılara karşı savaştılar, kaderlerini Türklerle birleştirdiler. Ankara Büyük Millet Meclisi’nde yer aldılar ve “İsmet Paşa bizi de temsil ediyor” deyip Lozan’a tel çektiler… Farklı düşünen, Kürtlere statü isteyen kimi Kürt aydınları etkisiz kaldılar. Kürt halkı o dönemde ciddi bir ulusal örgüte sahip değildi, Kürt köylüsü ağa ve şeyhlerin kontrolünde idi ve onların tutumu böyle oldu.
Sonunda işgalci güçler püskürtüldü, Anadolu’da Mustafa Kemal’in öncülüğünde bir devlet kuruldu, ama Kürtler hava aldılar. Kendilerine bir statü tanınmadığı gibi, yok sayıldılar, dilleri bile yasaklandı. Daha sonraki gelişmeler ise biliniyor, herhalde onları anlatmam gerekmez.
Şimdi Kürt sosyalistlerini suçlamakla vakit geçirenler ve Kürt feodallerine övgü düzen baylar acaba geçmişteki bu olup bitenler üzerinde hiç düşündüler mi?
Şunu da eklemeliyim ki feodalite, doğası gereği uluslaşmaya karşıdır. Ülke çapında ulusal bir yönetim, ülkeyi bir bakıma kendi aralarında bölüşmüş ve kendi başına buyruk feodallerin işine gelmez. Batı Avrupa’da ilk ulusal devletler ancak feodaliteye karşı mücadele ile mümkün olmuştur. İtalya’da Garibaldi’nin liderliğindeki ulusal hareket, ülkenin kuzeyine kadar yürüyüp feodal beylere ve site devletlerine baş eğdirerek bunu başardı. İspanya’da iki feodal beyliğin başındaki Ferdinand ve İzabella, birleşerek ve diğer beylere zorla baş eğdirerek İspanya’nın birliğini sağladılar.
Elbet feodal sınıfın saflarında da ulusal harekete katılanlar, hatta başı çekenler çıkar. Bu durum Kürt ulusal hareketlerinde de görülür. Ama bu tür örnekler feodalitenin genel olarak sınıf karakterini değiştirmez. (Uluslaşma süreci, ezilen ulus milliyetçiliği vb. konulardaki geniş bilgi için benim 1970’li yıllarda yayınlanan “Türkiye Şartlarında Kürt Halkının Kurtuluş Mücadelesi” ile “Doğuda Feodalite ve Aşiret” ve “Kürdistan’ın Sömürgeleşmesi ve Kürt Ulusal Hareketleri” adlı eserlerime bakılabilir.)
Öte yandan, sosyalizmi sadece ulusal soruna ilişkin bakış açısı ve tutumuyla değil (bu bakış açısı ve tutumun olumlu olduğuna, demokratik olduğuna yukarda değindim), bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Sosyalizm her türlü sömürüye ve eşitsizliğe son vermeyi, insanı her bakımdan özgür kılmayı öngören bir dünya görüşüdür. Sosyalist ülkelerdeki, ne yazık ki sistemin yıkılışıyla uzun süreli olamayan uygulama, bunu somut olarak gösteriyor. (Sistemin yıkılışının nedenleri ise ayrı bir konudur, biz bunu geçmişte tartıştık ve sonuçlar çıkardık.)
Sosyalist ülkelerde işsizlik, açlık yoktu, evsiz insan yoktu. Bir dilenci göremezdiniz. Eğitim ve sağlık hizmetleri parasızdı. Ulaşım hizmetleri bedava denecek kadar ucuzdu. Herkes deniz kıyısında ya da dağlardaki sayfiye yerlerinde tatil yapabiliyordu.
Sosyalist ülkelerde toprak ağalığı yoktu, köylüler kooperatifler halinde örgütlenmişlerdi. Kooperatifler modern tarım araçlarıyla donanmış, ayrıca sinema, tiyatro gibi kültürel hizmetlere kavuşmuştu.
Sosyalist ülkelerde insanların beynini yıkayan, onları bir müride çeviren tarikatlar yoktu…
Ama sistem yıkıldıktan sonra kapitalizmle birlikte, onun ikizleri olan işsizlik ve yoksulluk ile mafya ve fuhuş da geri geldi. Bilinçli emekçiler şimdi o günleri mumla arıyorlar.
12 Eylül 2021
Devam edecek
|
|
|
|