|
İNSANLAR VE TARİH 5. Bölüm
|
2022-03-30 19:24
|
Kemal Burkay
|
|
Değer arkadaşlar, dostlar,
Geçen yıl (2021) Ağustos ayında, face sayfamda ve “Dengê Kurdistan” sitesinde “İnsanlar ve Tarih” başlıklı dört bölümlük bir yazı dizisi yayınlamıştım. Yazının 5. Bölümünü de yazdığım halde, sanırım başka acil konular gündeme girdiği için, yayınlananları yeterli bulup durdurmuştum. Arşivime bakarken yayınlanmamış o bölümü de gördüm ve yayınlamayı uygun buldum. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının (aslında Rusya ile ABD liderliğindeki batılı kampın savaşı desek daha doğru olur) yaşandığı şu günlerde ilginizi çeker diye düşünüyorum.
30 Mart 2022
* * *
Daha önceki bölümlerde insanlığın bir bütün olarak yüz yüze olduğu ciddi sorunlardan, bunun yanı sıra ülkemize özgü sorunlardan ve bunların çözüm yollarından özetle söz etmiştim. Bunlar besbelli büyük ölçüde insanların kendi yanlış ve hatalarından kaynaklanıyor ve bu işin başlıca sorumlusunun yönetenler, egemen güçler olduğuna kuşku yok. İnsanlık tarihinde sınıflı topluma geçişle birlikte birlikte egemen azınlığın çoğunluk üzerindeki baskı ve sömürüsü gündeme girdi ve kapitalist dönemde doruğa çıktı.
Öte yandan söz konusu eşitsizliğe, baskı ve sömürüye karşı sessiz kalan, ya gerekli tepkiyi göstermeyen toplum kesimlerinin de bunda payı yok mu?
Egemenlerin baskı ve sömürü düzenini sürdürmek için şiddete başvurmalarının yanı sıra hile ve aldatma yöntemlerine de bolca başvurdukları söylenebilir. Köleci dönemin egemenleri, firavunlar, nemrutlar çoğu zaman kendilerini tanrının yeryüzündeki temsilcileri olarak gösterdiler. Feodal dönemin güçlüleri, kral ve sultanları da aynı şeyi yaptılar. Örneğin Emeviler ve Osmanlılar aynı zamanda İslam Halifesi idiler.
Kapitalizm de dini söylemi sermayenin gücüne ekledi. Sömürgecilerin bir elinde kılıç, diğer elinde İncil vardı. Müslüman toplumlarda da tarikatlar benzer bir rol oynamaktalar? Bu bir beyin yıkama sistemidir ki insanları bir koyun sürüsüne çevirir.
Öte yandan kapitalizm, insanlardaki tüketim arzusunu kışkırtmak için çok daha etkili reklam sanatını akıl almaz bir ustalıkla kullanmakta ve bu tam bir tüketim çılgınlığına varmakta.
Bütün bunlara bakarak baskı ve sömürü karşısında sessiz kalan, boyun eğen insanların durumunu salt şiddet ve hile yöntemlerine bağlayabilir miyiz? Oysa insanlar zor, hile ve aldatmaca karşısında bu kadar çaresiz sayılamazlar. Onların buna karşı seçenekleri de var ve tarihte bunları zaman zaman kullandılar. Spartaküs isyanı kölelerin böylesine onurlu bir başkaldırısıydı. Tarihte serflerin, toprak beylerinin, feodallerin zulmüne karşı direndikleri, başkaldırdıkları nice olay var. Fransız devrimi, Paris komünü, 1917 Ekim Devrimi ve onu izleyen nice devrimci mücadele var. Sömürgeciliğe karşı verilen ulusal kurtuluş savaşları örneği var.
Öte yandan baskı görenler ve sömürülenler cephesinde olumlunun yanında olumsuz da tarih içinde süregeldi.
Örneğin Sovyetler Birliği halkları Ekim devriminin kendilerine sunduğu altın fırsatı sonun kadar götürüp taçlandıramadılar. Tam tersine, devrimden 70 yıl kadar sonra sosyalist sistemden yüzgeri ederek kapitalizme döndüler. 2. Dünya Savaşı’nın ardından sosyalist sisteme geçen Doğu Avrupa ülkeleri de öyle. Bir bakıma kapitalizmin reklam furyasına, naylon kadın çorabına, çikolatasına ve sakızına yenik düştüler. Kapitalizme dönüşle birlikte onun mafyası, fuhşu, işsizliği ve dilenciliği de geri geldi. Bunun yanı sıra, sosyalist dönemde uluslar arasında yaratılmış olan barış da sona erdi. Gürcüler ve Abazalar, Azeriler ve Ermeniler, Ukraynalılar ve oradaki Rus asıllı Dombas halkı; Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar yeniden boğaz boğaza geldiler.
Tarihte ezilenlerin ve baskı görenlerin önlerine çıkan fırsat ve seçenekleri kullanmadığının pek çok örneği gösterilebilir.
Örneğin İran’da 1970’li yılların sonlarında Şahlık rejimi yıkıldıktan sonra yaşananlar… Kitleler bu kez de kendilerine bir Ortaçağ yaşamı sunan Ayetullahların peşine takıldılar. Oysa Şahlığa karşı mücadele eden güçler arasında solcu Tudeh partisi, Halkın Mücahitleri gibi örgütler vardı. Kitleler bu türden sol örgütlere yönelselerdi bugün İran’da böylesine çağ dışı, ilkel bir rejim değil, insan haklarına değer veren, ilerici, demokratik bir düzen görebilirdik. Doğu Kürdistan’da Kürt halkı çağdaş, ilerici bir parti olan Kürdistan Demokrat Partisi’ne destek verdi ve özerk bir yönetim talebini yükseltti. Ne yazı ki Azeriler, Beluciler ve Huzistan Arapları bunu yapamadılar. Onlar da Özerklik istemini yükseltseler ve bu uğurda Kürtler gibi mücadele etseler, belki de şimdi Farklı bir İran’la yüz yüze olurduk.
10 Ağustos 2021
|
|
|
|