|
DÜNYAYI BİTİRDİK, YENİ GEZEGEN ARANIYOR!..
|
2022-06-02 18:27
|
Kemal Burkay
|
|
Bir televizyon haberi: “Çinliler yeni bir gezegen arıyorlar...”
Habere göre Çinliler uzayda Dünya benzeri hayata uygun bir gezegen bulup orada koloni kurmak istiyorlarmış.
Amerikalılar ve Ruslar zaten çoktandır bunun için çalışıyorlar.
Gözünü sevdiğimin insanları! Güzelim Dünyayı benzettikten, yaşanmaz hale getirdikten sonra şimdi yerleşecek yeni gezegen arıyorlar!
Ararlar tabi! Dünyamız, insanların çıkardığı savaşlarla cehenneme çevrilerek; havası, suyu-toprağı, ırmakları ve denizleri kirletilerek, bu yüzden iklimi, dengesi bozulup seller, fırtınalar, yangınlarla harap edilerek, çölleştirilerek yaşanmaz hale getirildi.
Zaman zaman yazdığım gibi, dünyada hayatı toplan sona erdirmek için nükleer silah depolarını harekete geçirmeye bile gerek yok, söz konusu kirlenme zaten bu işi yapmakta. Ünlü fizikçi Stephan Hawking’in dediği gibi, bu yolda son çıkışı da geçmek üzereyiz. Belki de geçtik!
İnsan soyu Dünyamızdaki canlılardan, hayvan türlerinden biriydi. Dendiğine göre “Tanrının verdiği akılla” (vermez olaydı!), diğer maymun türlerinden ayrıştı, doğaya egemen olmak için alet yaptı, böylece sözde uygarlaştı…
Uygarlık derken, üretimin yanı sıra savaş için, yani ölmek ve öldürmek, yıkmak-yakmak için, durmadan yeni ve daha gelişkin silahlar yaptı.
Plansızca çoğaldı, nüfusu milyonları, milyarları buldu. Köyler, kasabalar derken milyonları barındıran, beton yığınlarından oluşan dev kentler yaptı. Maden, enerji, altın-gümüş, petrol-elektrik derken doğayı sorumsuzca harap etti; kazdı, deldi, kelleştirdi.
Önce komün halinde toplu ve nispeten eşitlikçi bir yaşam kurmuşken, sonradan sınıflaştı, bir bölümü bizzat kendi soydaşlarından ayrıştı. Yalnız ekilip biçilen toprakları, ehlileştirilen hayvanları sahiplenmekle kalmadı, insanların da bir bölümünü köleleştirip işe koştu.
Sınıflı toplum devleti, askeri, zindanı ve bu düzene göre oluşturulan kanunları ile insanın insan üzerindeki baskısının; zulmün, sömürünün yaratıcısı, uygulayıcısı oldu.
Köleciliği feodal toplum izledi. Krallar, şahlar, padişahlar, beyler, tarikat şefleri ve topraksız köylüler, emekçiler…
Feodalizmi kapitalizm izledi. Sermaye sahipleri ve ücretli işçiler, diğer bir deyişle patronlar ve modern köleler…
Bununla da yetinmediler, emperyalist dönemde dünyanın paylaşımına, yağmasına giriştiler, pek çok ülkeyi sömürgeleştirdiler, halkları köleleştirdiler, kıyımdan geçirdiler.
Kapitalistlerin gözü bir türlü doymadı, oburluğun sınırı olmadı.
Sömürülenler ve emekçiler bu kısır döngüyü kırmak, sömürüye ve zulme son vermek, eşitliği ve adaleti sağlamak, bu plansız gidişin yerine planlı, barışçı bir düzen kurmak için Marks, Engels, Lenin gibi seçkin düşün ve eylem adamlarının öncülüğünde girişimde bulundular. Geçtiğimiz yüzyılın başlarında büyük bir devrimi, 1917 Ekim Devrimi’ni başardılar. Ardından sosyalist devrimler ve ulusal kurtuluş devrimleri birbirini izledi, dünyamızda sömürücü kapitalistlerin ve cümle sömürgecilerin ödünü koparan sosyalist bir sistem oluştu.
Ne yazık ki bu dalga kalıcı olamadı. Emperyalistlerin kuşatması ve bizzat sosyalist ülkelerdeki yöneticilerin beceriksizliği, yozlaşması ve kapitalizme özenen, geçmişin bağlarından kurtulamayan kesimlerin ahmaklığı sayesinde sistem çöktü. Böylece insanlığın bu ilk büyük umudu kalıcı olamadı, geçmişin dev gibi birikmiş kirini pisliğin yok edemedi.
Kapitalistler yeni raundu kazandılar ve bayram yaptılar. Ama insanlık ve tüm canlılar; tüm hayvanlar, bitkiler, bir bütün olarak doğa, güzelim dünyamız kaybetti.
Bu nedenle gezegenimiz giderek yaşanmaz hale gelmekte. Bunun için de kapitalistlerimiz, para babaları, dünyanın içine sıçtıktan sonra yeni bir gezegen bulup orayı kolonileştirmenin peşindeler.
Ahmed Arif’in deyişiyle bunlar hayatın ve umudun düşmanları…
Peki, obur, gözü doymaz, çılgın kapitalistlerimiz artık tümden kazandılar mı? Bazılarının sandığı ve kendileri kapitalist olmayan bazılarının da ahmakça alkış çaldıkları gibi biz tümden kaybettik mi?
Buna ilişkin olarak da, sosyalist sistemin yaşadığı söz konusu büyük depremin ardından yazdığım “Deterjan” adlı şiirimin bir bölümünde şöyle diyorum:
DETERJAN
…………………………
Yirminci Yüzyıl’ın gür bir ışıkla açılan kapısı Karanlıkla kapanıyor Devrim dalgası dindi Acemiydik yenildik Marks çarmıha giderken İsa dönüyor Güngörmüş bir Yahudi kılığında Hanımlar beyler mutlu şimdi Zafer sarhoşluğu içinde Roma Ama Sevinciniz boşunadır, baylar! Daha çok perdesi var bu oyunun Ve devamı gelecek yüzyılda…
1991
“Yakılan Şiirin Türküsü” adlı kitabımdan, sayfa: 35 Ayrıca, “Toplu Şiirler”, Kırmızı Yayınları, sayfa 198.
|
|
|
|