|
EKONOMİK KRİZ – NEDENİ VE ÇÖZÜMÜ - 2. Bölüm
|
2023-04-20 20:40
|
Kemal Burkay
|
|
2. Bölüm
Bir önceki bölümde Türkiye’nin Kürt sorununda izlediği yanlış politikadan söz etmiş, Türk derin devletinin bizzat örgütlediği PKK eliyle, barışçı Kürt hareketini terörize ettiğini söylemiş ve “terörle mücadele” dediği bu kirli savaşa son 40 yıl içinde 3 trilyon doları aşan bir kaynak harcadığını söylemiştim.
Türkiye’nin 2022 bütçesi 189 milyar dolar kadardır. Buna göre 40 yılda “terörle mücadele” adı altında yürütülen bu kirli savaşa yaklaşık Türkiye’nin 15 yıllık bütçesinden daha fazlası harcanmıştır.
Bu kadar paranın silaha ve savaşa değil de ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesi için harcandığını düşünün, şimdi bu krizler yaşanır mıydı? Bunca işsizlik, açlık, yoksulluk olur muydu? Ülke şimdi çok ileri bir refah seviyesini yakalamış olmaz mıydı?
Ama ülkenin bunca kaynağı ekonomik-sosyal gelişmeye değil, savaşa ve yıkıma harcandı. Kürdistan yanıp yıkıldı; böylece Türkiye’nin yanı sıra, Şam’ı, Halep’i, Bağdat’ı besleyen hayvan sürüleri; et, peynir, yağ deposu kurutuldu. (Türkiye’nin bu alanda içine düştüğü durumu bir düşünün…)
Bunun yanı sıra, 50 binin üstünde Kürt genci ve binlerce Türk genci bu çatışmada hayatını yitirdi, milyonlarca Kürt köylüsü ve kentlisi yaşam alanlarını terk etti, göçtü. Söz konusu can kayıpları ve çekilen acılar ise parayla ölçülemez. Bu durum Türkiye’nin sorunlarına yeni sorunlar eklendi.
Şiddet toplumu bir ağ gibi sardı. Her yıl yaşanan yüzlerce kadın cinayeti, intiharlar, bir can pazarına dönüşen trafik kazaları boşuna değil. Toplum bir cinnet geçiriyor gibi.
Kürtlerin meşru temel hakları tanınarak Kürt sorunu barışçı biçimde çözülseydi bütün bunlar yaşanmazdı.
Kaynaklar ekonomik ve sosyal gelişmeye giderdi, ülke refaha ulaşırdı.
Ülkede barış ve demokrasi egemen olurdu.
İşte çözülmemiş ve çözmemekte ısrar edilen Kürt sorunu ile ekonomik ve sosyal sorunların, barış ve demokrasinin ilişkisi budur.
Kürt sorunu bir kara deliktir.
O çözülmedikçe ülke barışa ulaşamaz. Yalnız içerde değil, dışarda da başı dertten beladan kurtulamaz. Türkiye’nin komşularıyla bu kadar kavgalı olmasının nedeni de budur.
Ülkenin kaynaklarını yutan kara delik ancak Kürt sorununun barışçı ve adil yöntemlerle çözümü ile kapanır.
Kürt halkına haklarının tanınması ve eşitlikçi bir çözüm Türk halkına zarar vermez. Aksine onun ayağındaki prangaları da çözer. Çünkü başka bir ulusu baskı altında tutan ulusun kendisi de özgür olamaz.
Ama yeni ve önemli bir seçime yaklaştığımız şu günlerde ne iktidar, ne de muhalefet blokları bundan söz etmiyorlar.
Onları bırakın, komünist geçinenler bile… TKP’nin başındaki adam partisinin konferansında, ulusların kendi kaderini tayin hakkının modasının geçtiğini, iki yüzyıl önceye ait bir söylem olduğunu söylüyor ve alkışlanıyor!
Yani söz konusu baylara- bayanlara göre Kürt halkına otonom ve federe bir statü bile gerekli değil! 25 milyonluk bir halkın anadilinde eğitim hakkına sahip olmaması, bu eşi görülmemiş zulüm bile onlar için bir sorun değil.
Seçime giren 24 parti içinde, Hak ve Özgürlükler Partisi’nin (HAK-PAR) dışında bu gerçeği dile getiren yok.
İşte HAK-PAR’ın farkı ve önemi buradadır.
HAK-PAR çözümün ve değişimin partisidir.
HAK-PAR Kürt sorununun eşitlik temelinde çözümünü istiyor, bu federasyondur.
Türkiye iki cumhuriyetli bir federasyona dönüşmelidir.
Kürtçe Türkçenin yanı sıra resmi dil olmalı.
İlkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim olmalı.
Diğer etnik gruplar da kültürel haklarını edinmeliler.
Uygar ülkeler milliyetler meselesini böyle çözmüşler.
İsviçre federal bir ülkedir; her biri kendi parlamentosu ve kendi hükümetine sahip 26 kantondan oluşuyor (Almanca, Fransızca, İtalyanca konuşan kantonlar.)
Belçika üç cumhuriyetli bir federasyondur (Fransızca konuşan Valon bölgesi, Hollandaca konuşan Flaman bölgesi ve Başkent Bürüksel).
Sovyetler Birliği 16 cumhuriyet ile yüze yakın otonom bölge ve eyaletten oluşuyordu. Her birimin dili resmi dil ve eğitim dili idi. (Şimdiki Rusya Federasyonu da 20 federe cumhuriyet ile yine yüze yakın otonom bölge ve eyaletten oluşuyor)
Dünyada, ABD ve Almanya dahil, daha onlarca federe ülke var.
Özetle söylersek, federasyon bölünme değil, birarada yaşamanın uygarca biçimidir.
Bunun yanı sıra, Türkiye’nin lafta değil, gerçek bir laikleşmeye ihtiyacı var. Başta 15-20 milyonluk Alevi kitlesi olmak üzere farklı tüm inanç grupları üzerindeki ayrımcılık ve baskıya da son verilmeli.
HAK-PAR kadın hakları, işçi hakları, çevre sorunları, çağdaş bir kentleşme gibi tüm önemli sorunlarda da ileri ve yeterli bir programa sahip.
Ülkemize ve halklarımıza barışı, demokrasiyi ve refahı getirecek olan HAK-PAR’ın programında belirlenen bu politikalardır.
Tüm bu nedenlerle özgürlük, barış ve demokrasi isteyenler HAK-PAR’a oy vermeli.
Değişim isteyenler Parlamento seçimlerinde, şu anda güçlü görünen, ama sorunları çözmeyecek olanlara değil, HAK-PAR’a oy verip onu güçlendirmeli.
“Oyun boşa gitmemesi” yanlışa değil, doğruya oy vermektir.
21 Nissan 2023
|
|
|
|