|
Kürdistan Başbakanı'nı Ziyaret
|
2014-09-19 15:16
|
Kemal Burkay
|
|
Sevgili okurlar, aşağıdaki yazı 1992 yazında Güney Kürdistan’a yaptığım gezi sırasında kaleme aldığım notlardan bir bölüm. Kürtçe olarak kaleme alınan bu gezi notları önce İstanbul’da çıkan haftalık Azadi gazetesinde yayınlanmış, daha sonra ”Gav Bi Gav Kurdistana Azad” adıyla Roja Nu Yayınları arasında kitap halinde basılmış, ardından Türkçeye çevrilip ”Adım Adım Özgür Kürdistan” adıyla Türkçe olarak da yayınlanmıştı. (kitabın Türkçesi Deng Yayınları arasında bulunabilir.)
Bu bölüm Birinci Körfez Savaşı’nın ardından Hewlêr’de oluşan Kürdistan Hükümeti’nin Başbakanı’nı ziyaretimizi anlatıyor. Geçende Irak Cumhurbaşkanlığı’na seçilen Fuat Mehsun o zaman başbakandı ve bize yüz yüze oldukları sorunları açık bir dille anlatmıştı. Ben de sorunların çözümüne ilişkin görüşlerimi bu yazıda dile getirmiştim. Şimdi, 22 yıl sonra bölgede yaşananlar nedeniyle bu bölümü okurlarla paylaşmak gereğini duydum.
Yorumu bir sonraki yazıya bırakarak, yazıyı şimdilik yorumsuz veriyorum.
19 Eylül 2014
Kürdistan tarihinde bir Kürt hükümetinin kuruluşu ilk değil
İlk kez böyle bir hükümet, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yine bu bölgede, Şeyh Mahmut Barzenci tarafından kuruldu. Şeyh Mahmut, Kürdistan yönetimi adına posta pulları da bastırmıştı. İkincisi, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Doğu Kürdistan’da, Kadı Muhammed’in önderliğinde, 1946 yılında kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’dir. Bu da ancak bir yıl sürebildi. Üçüncüsü 1960’lı yıllarda ve 70’li yılların başında, Molla Mustafa’nın liderliğindeki partizan savaşı sırasında kurulan hükümettir. Bu da ne yazık ki 1975 yenilgisiyle sona erdi.
Şimdi, Hewlêr’de Fuat Mehsun’un başkanlığında kurulan bu hükümet dördüncüsüdür. Acaba onun ömrü ne kadar olacak? Bu kez nelerle karşılaşacağız? Şu anda tüm Kürtlerin içinden geçen soru budur. Ama umutluyuz. Bu kez Kürt yönetiminin ömrü uzun olacak, kalıcı olacak. Kürt halkı bugün geçmişe oranla çok daha bilinçli ve örgütlü. O, bu kez kazandığı özgürlüğü zorbalara çiğnetmeyecek. Dünya durumu da artık eskisinden çok farklı.
Kürdistan Başbakanı’nı ziyaret için yan yana olan parlamento ve hükümet binalarına doğru yürürken yüreğimiz coşkuyla çarpıyor. Bu bizim için büyük bir onur, bir mutluluk. O bizden bir parça. O, biz Kürtler için özgürlük sembolü.
Mesut ve Newroz’la birlikte üç kişiyiz.
Parlamento’nun ve Başbakanlık binalarının önünde iyi bir koruma düzeni var. Peşmergeler ve Kürdistan polisi sıkı tedbir almışlar.
Binanın ikinci katına çıkıyoruz. Dr. Fuat Mehsun kapıda güler yüzle, dostça karşılıyor bizi. Önceden tanışıyoruz. 55-60 yaşlarında. El-Ezher’de ilahiyat eğitimi görmüş; ama sarıklı, sakallı filan değil; öteden beri modern giyimli, aydın bir kişi. Yaşamını halkının özgürlüğü uğrunda siyasal mücadeleyle geçirmiş. KYB’nin önde gelen kadrolarından, politik büro üyesi. Çalışkan, becerikli, deneyimli bir kişi.
Ziyaret partimiz adına; ama arkadaşlarımız görüşme sırasında kendisiyle haftalık Azadi Gazetesi adına bir söyleşi de yapıyorlar.
Dr. Mehsun yüz yüze oldukları üç temel sorundan söz ediyor: Ülkenin ve halkın savunması, yönetimin işlerlik kazanması ve asayişin sağlanması, ekonomik durumun iyileştirilmesi.
Ülkenin ve mevcut kazanımların savunulması için düzenli bir orduya gerek olduğunu belirtiyor. Peşmerge bir partizan gücüdür ve tek başına bu görevi üstlenemez.
Peşmerge, gücü bugün sayıca yüzbinlere ulaşsa da nitelik bakımından zayıf. Çoğu iyi bir eğitim görmemiş, partizan savaşında yer almamış, deneyimsiz. Birçok yerde aşiret usulü partilerin çevresinde toplanmışlar, bazı aşiretlerin tüm erkekleri peşmerge olmuşlar! Bazı yerlerde eski işbirlikçi, ya da korucular, toptan gelip partilere katılmışlar.. Onların hem silahları, hem oyları var; bu yüzden partiler onları küstürmek istemiyor ve kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.
Ne var ki bu durum, aynı zamanda ciddi bir risk oluşturuyor. Bu kişiler çıkarları için olumsuz işler de yapıyorlar.
Görüldüğü gibi peşmerge gücü, merkezi bir komuta altında olan, disiplinli bir güç değil. Her parti kendi ihtiyaçlarına göre bir silahlı güç oluşturup bununla kadrolarının, binalarının ve denetlediği bölgenin güvenliğini sağlıyor. Bunun yanısıra, halk tümden silahlı. Her köylünün, her çobanın omuzunda bir klaşinkof var. Bu da bir risk. Böyle bir durumda asayişi sağlamak kolay olmaz.
Ülkenin savunulması için hükümetin denetimi altında düzenli bir askeri güç olmalı. O zaman peşmerge gücü de dağıtılmalı.
Kentlerde ve kasabalarda asayişin korunması içinse polis örgütü gerekli. Başbakan Fuat Mehsun, 5000 kişiden oluşan bir polis örgütü kurmak için hazırlık yaptıklarını söyledi.
Dr. Fuat Mehsun yine, şu anda Partilerin elkoydukları tüm resmi binaların Kürdistan hükümetinin tasarrufuna bırakılması gerektiğini söyledi.
Ekonomik sorun en ağırı
Daha önce de değindiğim gibi, ekonomik durum en ağır sorunu oluşturuyor. Hükümetin bu konuda tüm gücünü, olanaklarını seferber etmesi gerekiyor.
Dr. Mehsun, şu anda Özgür Kürdistan’da en önemli gelirin gümrüklerden geldiğini söylüyor. Yalnızca Habur kapısından günde 2 milyon dinar sağlanıyor. Bir o kadar da diğer kapılardan, 4 milyonu buluyor. Ama bu gelirin tümü partiler arasında dağılıyormuş.
Doğrudan siyasi partilerden öğrendiğimize göre bu kazancın dağıtımı şöyle: Yüzde 30’u KDP’ye, yüzde 30’u KYB’ye, geriye kalanı da diğer partilere… Seçimlerde her biri yüzde 43–44 oranında oy alan KDP ve KYB bu dağıtımı adil bulmuyorlar. Hükümet ise bu gelirin tümünü kendi tasarrufuna almak istiyor.
Yalnızca söz konusu gümrük geliri ayda 100-120 milyon dinara ulaşıyor. Hükümetin bugün ödeyemediği memur maaşları ise ayda 36 milyon…
Bu gelir hükümetin kasasına, yani kamu bütçesine girdiği zaman, kamu işlerinin yürümesi kolaylaşacak. Hükümet ağırlıkla bu iki büyük partiye, KDP ve KYB’ye dayandığı, onların bir koalisyonu olduğu için, bu ikisinin istemesi durumunda bu sorunu çözmek zor olmaz.
Dr. Fuat Mehsun, şu anda kimsenin vergi, harç filan ödemediğini söyledi. Ne gelir vergisi, ne arazi vergisi, ne de kullanılan elektrik ve su için bir ücret… Kürdistan bu bakımdan vergi borçluları ve öteki mükellefler, yani kamu hizmetlerinin bedelini ödemekle yükümlü olanlar için, tam bir cennet.. Ama bu vergi ve harçların, bedellerin toplanması şart, başka türlü hükümetin kamu hizmetlerini ve öteki görevlerini yapması mümkün olmaz.
Dr. Fuat Mehsun, ekonomik sorunların çözümü için öncelikle Kürdistan üzerindeki ambargonun kaldırılması gerektiğini belirtiyor. ”Ambargoya neden olan Saddam ve Bağdat yönetimidir, bizim suçumuz ne? Kürt halkının kendisi yıllardır bu zorba rejimin baskı ve zulmünün hedefi olmadı mı?” diyor.
Daha önce de değindiğim gibi, dış dünyanın ambargosuna ek olarak, ondan da önemlisi Saddam’ın Kürdistan’a koyduğu ikinci ambargo. O Kürdistan’ın petrolüne el koymuş ve bunu Kürtlerden esirgiyor. Öncelikle buna bir çare bulunmalı. Kürdistan’ın şu anda Saddam zorbasının denetiminde olan öteki kesimleri de bir an önce Özgür Kürdistan’a dahil olmalı. En başta da Kürtlere yaşam kaynağı oluşturacak Kerkük.
Kürdistan’da, yaraların sarılması, işlerin bir düzene girmesi için dış yardıma da büyük gerek var. Ülkemiz zengin; ama yıllardır zorba rejim tarafından yakılıp yıkılmış, altüst edilmiş. Şu aşamada özellikle parasal ve teknik yardıma gerek var. Öyle ki köyler yeniden inşa edilebilsin, tarım ve hayvancılık, ticaret canlansın, mevcut fabrikalar yeniden çalıştırılsın ve yenileri yapılabilsin, acil olan açlık ve işsizlik sorununa bir çözüm bulunsun.
Kürt liderler, siyasi partiler ve hükümet bu sorunların farkındalar. Bence, bu sorunların çözümü için onlara üç önemli görev düşüyor:
Birincisi, ambargonun sona erdirilmesi, teknik ve parasal dış yardım alabilmek için uluslararası planda yapılması gereken çalışmadır.
İkincisi, özerk yönetim altında Güney Kürdistan’ın birliğinin sağlanmasıdır. Bunun için de yurt içinde ve uluslararası planda iyi bir çalışma yapılmalı; öyle ki Kerkük, Musul, Hanikin ve öteki Kürt bölgeleri zorba rejimin elinden kurtarılabilsin. Bu alanda tüm Kürtlere önemli bir görev düşüyor. Biz, Kürdistan’ın diğer parçalarından Kürtler de, Irak Kürdistanı’ndaki kardeşlerimize sıkı bir dayanışma göstermeli, onların istemlerini uluslararası planda yansıtmalıyız.
Tam bir seferberlik gerekiyor
Üçüncü görev de şu: Kürt siyasi liderliği, tüm bu sorunların çözümü için halka iyi bir öncülük yapmalı. Sorunlar nedir, nasıl çözülebilir, her şey kitlelerle açıkça konuşmalı, çözüm yönünde onları seferber etmeli, katkılarını sağlamalı.
Bu yeni bir savaştır, 30 yıllık savaştan belki daha da ağır. Bu bavaş da liderlerden, siyasi partilerden güçlü bir enerji ve uzakgörüşlülük istiyor.
Bu alanda en büyük sorumluluk iki büyük partinin, KDP ve KYB’nin omuzlarına düşüyor. Onlar bunun için gereken çabayı göstermeli. Kürdistan hükümetinin ve cephesinin birliğini korumalılar. Kendi aralarındaki sorunları demokratik yol ve yöntemlerle çözmeliler. Kürt halkının düşmanlarının ve onların uşaklarının oyun ve kışkırtmaları karşısında uyanık olmalılar. Düşman bir değil, iki değil, çok… Onlar yurtsever güçleri birbirine düşürmek, aralarındaki birliği bozmak için fırsat kolluyor, ellerinden geleni yapıyorlar.
Bugün bu parçada Kürt halkının eline iyi bir fırsat geçmiş bulunuyor. Bu tarihi bir fırsattır, altın değerindedir ve her zaman ele geçmez. Kürt liderler ve sorumlu herkes bu güzel fırsatın değerini bilmeli. Bundan böyle başarı da başarısızlık da bizim tutumumuza bağlı.
Temmuz - 1992
|
|
|
|