|
Yayınlanmayan bir söyleşi
|
2012-06-09 18:47
|
Kemal Burkay
|
|
Sevgili okurlar, aşağıdaki söyleşi iki hafta kadar önce Star Gazetesi’nden Erdinç Akkoyunlu ile yapıldı, ancak yayınlanmadı. Bunun nedeni sanırım verilen cevapların gazete bakımından pek de hoşa gider türden olmaması, hükümetin Uludere konusunda izlediği politikaların eleştirilmesidir. Son dönemde hükümetin kendisine yönelik eleştirilere karşı hırçınlaştığı ve bunun bir bölüm medyanın tutumunu da etkilediği görülüyor. Buna ilişkin fazlaca yorum yapmak istemiyor, söyleşiyi aşağıda okurların değerlendirmesine sunuyorum.
Star Gazetesinden
Sayın Erdinç Akkoyonlu’nun sorularına cevaplar:
- Uludere olayı gerçekte size göre nedir? Komplo mudur; kime karşı yapılmıştır?
Bence Uludere olayı şu nedenlerle bir hata ya da kaza değil, bile bile tertiplenen ve hayata geçirilen bir katliamdır. Bombalanıp öldürülen 34 köylü bir korucu aşiretine mensupturlar. Sınır ötesi ticaret veya kaçakçılık da dense, bu işi öteden beri yapmaktadırlar. Bundan köy karakolunun haberi vardır, yani kendilerine göz yumulmaktadır. Üst birimlerin de bu işten haberdar olduklarına kuşku olamaz. O gün de karakolun bundan haberdar olduğu, hatta köylülerin gelişlerini ve konumlarını bombalamadan kısa süre önce karakola ilettikleri biliniyor. Yerdeki sigara izmaritini bile tespit etmekle övünen heronların, toplu halde, katırlarıyla ve yoldan ilerlemekte olan köylüleri fark etmemesi, onlarla gerillaları ayıramaması olanaksızdır. Bölgede predatörlerle keşif yapan Amerikalıların bu konudaki uyarıları ise cabası…
Olaydan günler öncesi “milli kaynaklardan” (bu herhalde MİT kaynaklarıdır) alınan istihbarattan söz edilmektedir. Bu durumda iki ihtimal söz konusudur. Ya söz konusu kaynaklar bilerek askeri birimleri aldattılar, ya da bu birimlerde, bombalamaya karar veren konumdaki bazı kişiler bunu bile bile yaptılar. Yani akla bir komplo, bir tertip geliyor. Sınır yöresinde yıllardan beri bu tür şike operasyonların yaşandığı, bunların sonucu askerlerin ve PKK’lıların öldüğü bilinen bir şey. Bu tertiplerden amaç gerginlik yaratmak, diyalog ortamını ve çözümü engellemek, aynı zamanda hükümeti köşeye sıkıştırmaktır. Bu kez de yapılan aynı şey olabilir ve kurban seçilenler köylülerdir. Eğer öyleyse bu olay onu tertipleyenlerin beklediği yankıyı fazlasıyla yapmıştır.
- Saldırıyı Suriye’deki olaylardan bağımsız düşünmek mümkün müdür?
Suriye olaylarının Türkiye ile Esad yönetimini, aynı zamanda İran’ı karşı karşıya getirdiği ve Suriye’nin yeniden PKK kartını oynadığı bir sır değil.
- Uludere sonrasında PKK’nın yaz aylarında, Anayasa da yapılırken kendi istediği düzenlemeleri görmezse, yoğun çatışma başlatacağı dile getiriliyor. Geçen yıl özellikle Siirtt’te Batman’da masum kadınlar kızlar da PKK tarafından öldürülmüş, bu bölge halkında da tepkiye neden olmuştu. Şimdi Uludere olayı ile birlikte PKK’nın saldırıları da meşru bir nitelik mi kazanır bölge halkına göre?
PKK’nın yeni anayasadan neler beklediği tartışılır. Kanımca PKK Kürt halkı için hiç de fazla bir şey istemiyor. Öcalan yakalandıktan sonra yıllardır “Ne bağımsızlık, ne federasyon, ne otonomi” diyenler onlar. Üniter devleti ve Kemalizmi savunanlar onlar. “Demokratik özerklik” dedikleri şeyin bile içi boş. Öyle olunca bu konu abartılıyor. PKK’nın Kürt halkı için pek bir şey istemediği halde neden bu savaşı tazelediği ise (çünkü 5-6 yıl süreyle tek kurşun sıkmadı) düşündürücüdür. Belli ki savaşın nedenleri başka; PKK içinde ve dışında birileri çatışmanın durmasını, siyasal ortamın normalleşmesini, diyalogu, çözümü ve barışı istemiyor. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümünü PKK’ya endekslemek en büyük yanlış olur. Kürt halkının hak talepleri meşrudur, bunlar herhangi bir pazarlığa girişilmeden, suyu yokuşa sürmeden tanınmalıdır. PKK’ya silah bıraktırmak için ayrıca yapılması gerekenler elbet var ve bunlar da yapılmalıdır.
- Hükümetin izlediği yol, bölgeyi ziyaret – tazminat tatmin edici oldu mu? Yapılması gereken başka neler var?
Hükümetin Uludere olayındaki tutumu hiç de tatmin edici olmadı. Hükümet maalesef krizi iyi yönetemedi. Sivillerin bombalanması komplo olmasa bile, en başta da hükümeti güç duruma düşürecek büyük bir beceriksizlikti. Olayın ardından yapılacak iş bunu yapanlara teşekkür etmek ve giden onca can için bir miktar para ödeyip meseleyi kapamaya çalışmak değil, bu işin üzerine ciddi biçimde gitmek, açıkça özür dilemek, sorumluları –ister komplo, ister beceriksizlik- açığa çıkarıp cezalandırmaktı. Kamuoyu ancak böyle tatmin olur ve bu olayı sömürmek isteyenler varsa –ki vardır- onların sevinci de kursaklarında kalırdı.
- Diğer düşünceleriniz nelerdir?
Bence sorunun bir de diğer yanı var. Bu acı olaya yol açan temel neden süregelen çatışma ortamıdır. Kürt sorununu çağdaş örneklerine uygun olarak eşitlik temelinde çözüp silahları susturmadan benzer acılı olaylar devam edecektir. Yani asıl bu temel nedeni ortadan kaldırmak gerekir. İkincisi de bölgede, aynı zamanda yıllardır süregelen bu çatışma ortamının yol açtığı işsizlik ve yoksulluktur. Kaçakçılığa yol açan da budur. Sınır ticaretini yasal ve güvenilir bir biçime kavuşturmak gerekir. Bu olmadan da benzer olaylar yaşanabilir.
Kemal Burkay
25 Mayıs 2012
|
|
|
|