|
Doğu Ergil |
|
|
|
|
|
|
|
İnanç kayması
|
2015-01-25 20:09
|
Doğu Ergil
|
|
İnsan inanmak eğilimindedir. Hatta inanmak ihtiyacındadır. Eğer bunu yapmazsa kendisini çok yalnız ve güçsüz hisseder. Dinlerin en önemli işlevlerinden biri insanlara derli toplu bir inanç sistemi sunmalarıdır.
Ancak dini, inancın ve ibadetin (kutsalla olan iletişimin) dışında hayatın her alanında yol gösterici, ahlakın ve hukukun temeli haline getirince günlük hayat, insan iradesinin ve insanlar-arası anlaşmanın (mukavelenin) dışına çıkar. Yapılan her şey, ilahi sözün/hükmün, doğru olanın ne olduğunu söylemeye yetkili olduğunu iddia edenlerin buyruğu haline gelir.
Eğer ilahi hükmün veya doğru’nun, sırf dini temsil ettiği için kendi tekelinde olduğunu iddia eden otorite (ki her zaman dünyevidir) ahlak, insaf ve adalet dışına çıkarsa ne olur? İnsanlar bir süre şaşırır, bocalar. Ondan sonra inanmamaya başlarlar. İşte cehennemin yeryüzüne inmesi budur: İnancını kaybetmek!
İnanç büsbütün kaybolmaz, kayar. Yeni anlamlar ve güvenli limanlar arar. İşte bu dönemde radikalleşme -inancın en saf hali olduğu varsayılan “ideal dönemlerin” yeniden inşası- ya da kuşku hali baş gösterir.
Ülkemiz, 2002-2012 arasında, eskiden kalma siyasi-idari tabuların yıkıldığı, dünya, demokrasi ve hukuk standartlarının dışında yaşanılan dönemi bitirip AB’ye üyelik ve yoksulluk zincirini kırmak çabalarıyla kendine güvenini, geleceğe inancını tazelemişti. Bu güven ve enerji ile çok şey yapmaya adaydı.
Ama ne olduysa son iki yılda bu güven azaldı. Toplumsal enerji iç çekişmeler ve dış dünya ile uyumsuzluklarla heba edilmeye başlandı. Ekonomik olarak da durağanlığa girdik. Kadir Has Üniversitesi her yıl yaptığı araştırma ile bu inanç kaymasını tespit etti (Aralık 2014) ve bu ay yayımladığı sonuçları toplumla paylaştı. Ekonomik sorunlar Ülke nüfusunu temsil eden topluluğa hâlihazırdaki en önemli sorunların ne olduğu sorulduğunda %35’i “işsizlik” yanıtını vermiştir. Toplumun %57’si ekonominin sorunlu olduğu kanısındadır. Katılımcıların %45,3’ü eskisine oranla ekonomik açıdan daha kötü durumda olduklarını belirtmişlerdir. Oysa ekonomik durumlarından şikâyet edenlerin oranı 2012’de %1,6; 2013’te %2,5 idi.
Bugün itibariyle halkın %34,8’i hükümetin ekonomik politikalarını başarılı, %43,7’si ise başarısız bulmaktadır. Halkın %31,3’ü “ekonomide bir değişiklik yok” derken, %5,8’i ailelerini geçindiremediklerini ifade etmişlerdir. Oysa ekonomi, temel hizmetlerle birlikte mevcut iktidarın en övündüğü ve başarılı bulunduğu alandı.
Ekonomi alanındaki güven duygusunun aşınmasına rağmen toplum, ekonomik zorluklarla yolsuzluk arasında doğrudan bir bağ kurmamaktadır. Geçen sene yolsuzluğu önemli bir sorun olarak görenlerin oranı %14,2 iken, bu yıl oran %0,7’ye düşmüştür. Bu tuhaf durumun üç izahı olabilir: Yolsuzluk ile yönetim artık birbirinden ayrılmaz gerçekler olarak görülüp “sıradanlaşmıştır.” Ya da insanlar ahlak-ötesi (amoral) bir hesap yapmakta, işbaşındaki yönetimin kendilerine kazandırdıkları ile yokluğunda kaybedecekleri arasında fırsatçı bir kıyaslama yapıp sonuçlara göre karar vermektedir. Hele yolsuzluk iddiası, beğenip, inandıkları bir kişi veya grupla ilintiliyse bu hesapta onlar lehine bir hoşgörü payını esirgememektedirler. Siyasi sorunlar Bir diğer sorun alanı da parlamenter sistemin iktidar partisi tarafından ısrarla başkanlık sistemine geçiş için zorlanmasıdır. Araştırmanın verilerine göre halkın %79’u bu değişikliğe karşıdır. Parlamenter sistemin korunmasını isteyenlerin oranı geçen sene %66 iken bu sene %13 artış göstermiştir. Özetle Türkiye halkı başkanlık sistemine ezici çoğunluğuyla karşıdır ve rejimin bu doğrultuda sıkıştırılması ciddi siyasi bunalımlara gebedir.
Toplumun bir bölümüyle yönetim arasındaki gerilimin kaynaklarından biri yargıyla, daha doğrusu adalet düzeniyle fazlaca oynanmış olmasıdır. Halkın %58,7’si yargının siyasallaştığına inanmaktadır. Toplumun sadece % 24,2’ü yargının siyasallaşmadığı kanısındadır.
Vurgulanması gereken son sorun alanı dış politikada his edilmeye başlayan patinaj halidir. “Küresel aktör, bölgesel lider” hedefinden hızla geriye kayıp, ülkenin kendi bölgesinde etkisini, Avrupa ile entegrasyonda şansını kaybetmesi duygusu, toplumda yaygınlık kazanmaktadır. Bunun göstergesi, toplumun sadece %32,5’inin hükümetin dış politikasını başarılı bulmasıdır.
Bir dış politika konusu olarak Suriye ile ilişkileri eleştirenlerin oranı %53.7’dir. Halkın %51,6’sı Kobani olayında hükümetin hatalı davrandığını ileri sürmekte ve bu Suriye kasabasını ele geçirmek isteyen IŞİD’in terörist bir örgüt olduğuna (%93,2) inanmaktadır.
--------------------------------------------
Bugün-25 Ocak
|
|
|
|
|
|
|