|
Bir bayrağın altında dört çocuk
|
2013-09-18 22:17
|
Yıldıray Oğur
|
|
Gökçeada Rum Okulu’nda 48 yıl sonra ziller çaldı. Okulun açılış töreninden ajanslara düşen bir fotoğraf karesi yarım asrın özetiydi aslında. Onlarca kamera, gazeteci, bu tarihî anı izlemek üzere gelmiş kalabalığın etraflarında çember oluşturduğu, boylarından epey büyük bir bayrağın altında duran dört küçük çocuk.
Halbuki bundan 50 yıl önce Gökçeada’daki Dereköy Türkiye’nin en büyük köyüydü. Peki ne oldu da geriye dört küçük çocuk kaldı?
Biraz daha geriye sarmak gerek. İmroz (Gökçeada) ve Tenedos (Bozcaada) Lozan Anlaşması ile Türkiye’ye bırakıldı. Bir şartla adalardaki Rumların özerkliğine karışmayacaksın. Ama Cumhuriyet verdiği sözü ancak üç yıl tutabilir. 1927’de çıkarılan 1151 sayılı Mahalli İdareler Kanunu ile adadaki Rumların imtiyazları da, okulları da ellerinden alınır. İkinci darbe Varlık Vergisi olur. Hemen ardından adadaki Rumların mal alması yasaklanır, adaya gönderilen yerleşimcilerle arazi ve sermayenin el değiştirmesi teşvik edilir.
İmroz’daki Rumların kaderi 14 Mayıs 1950’de Beyaz Devrim’le değişir. (CHP’nin tek parti diktatörlüğünden çok çekmiş azınlıkların Demokrat Parti’ye desteğini uzun yıllar CHP diline dolar.) Türkiye’nin NATO üyeliği, Yunanistan’la kurulan yeni ilişkilerin de katkısıyla 1951’de 27’deki kanun iptal edilip, Rumca okullar yeniden açılır.
1958’de Kıbrıs meselesindeki tansiyonun yükselmesi sonucu İmroz ve Tenedos güvenlik bölgesi ilan edilir.
İmroz’daki Rumlar için sonun başlangıcı 27 Mayıs 1960 darbesi olur. 1961 yılında “Adadaki Rumlar Yunanlıların desteğiyle Türklerin arazilerini satın alıyor, plebisit yoluyla Yunanistan’a katılacaklar" haberleri üzerine Rumlara yeniden mal satımı yasaklanır. Çocuğuna düşük not verdi diye bir Rum babanın bir Türk öğretmeni dövmesi Meclis’te öfkeli tartışmalara neden olur.
Ve İnönü hükümeti Türkiye’deki Rumları göçe zorlayan 64 yasasıyla esas büyük darbeyi vurur. 27 Mart 1964 günkü MGK toplantısında kabul edilen Eritme Programı ile adaların Rumsuzlaştırılması için düğmeye basılır. 1951’de Demokrat Parti’nin iptal ettiği Mahalli İdareler Kanunu’ndaki hüküm yeniden yürürlüğe konarak Gökçeada’daki Rum Okulu kapatılır. Okulun kapatılması adadaki Rumlara çok net “burada size gelecek yok” mesajıdır.
Tacizler devam eder. Adada kalmakta direnen 30 Rum doğrudan ihanetle suçlanıp vatandaşlıktan çıkarılır. 300 Rum ise “Türklere has sanat ve meslekleri terk etmeleri” için uyarılır. Devlet yetinmez, Dereköy’ün hemen aşağısında Yarı Açık Cezaevi kurar. Adaya önce mahkûmlar sonra aileleri getirilir. Adada serbest dolaşan mahkûmlar tecavüz, darp, hırsızlık suçlarına karışır. Adadan göç eden Rumlara göre mahkûmlar altı da cinayet işler. Devlet kararlıdır. TİGEM vasıtasıyla adada üretim çiftlikleri kurmak bahanesiyle Rumları adaya bağlayan son bağ zeytinlikler kamulaştırılır. Hem de yumurtanın tanesinin 25 kuruşa satıldığı yıllarda metrekaresine sekiz lira vererek.
Rumların terk ettiği adaya Türkiye’nin her yerinden insanlar yerleştirilir. 1973’teki Trabzon’da selzede 61 aile 1400 km ötedeki adaya yerleştirilir.
MGK kararlarıyla yönetilen adanın kaderi Türkiye’nin sivilleşmesiyle değişmeye başlar. Hikâye uzun. 52 yıl önce bir manga askerin arasında idama gönderilen bir Başbakan’la değişen bir adanın kaderi ve 48 yıl sonra bir bayrağın altında bekleyen dört küçük çocukla yeniden yeşeren umutlar…
----------------------------------------------------
Türkiye-18 Eylül
|
|
|
|