|
Yıldıray Oğur |
|
|
|
|
|
|
|
Yapmayın, tarih sizi affetmez!
|
2019-04-12 21:18
|
Yıldıray Oğur
|
|
Herşeyi baştan alalım.
Aslında bütün mesele basitti: 8.548.585 geçerli oyun kullanıldığı ülkenin en büyük şehrinde seçim başa baş bitmişti. Fakat bunu kabul etmek kolay olmadı.
31 Mart gecesi İstanbul’da sandıkların artık yüzde 98.8’i açılmıştı. Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki fark Yıldırım lehine bindelik oranlara kadar düşmüştü.
Fark gittikçe kapanırken saat: 23.20’de Anadolu Ajansı medyaya veri transferini kesiverdi.
23.25’de Binali Yıldırım, kameraların karşısına geçti ve seçimi kazandıklarını açıkladı. O sırada fark Yıldırım lehine 3870’di.
Ardından sabaha karşı 04.39’da bu kez AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak kameraların önüne çıktı ve yine seçimi kazandıklarını açıkladı. Fark hala 3870’di. Anadolu Ajansı hala veri geçmiyordu.
1 Nisan sabahı saat 10.35’de bu kez kameraların karşısına YSK Başkanı Sadi Güven çıktı. Anadolu Ajansı’nın geçtiği veri 11 saattir Yıldırım lehine 3870 farkta donmuştu.
YSK başkanı Güven, maddi hatalar yüzünden itiraz olan 84 sandık dışında sonucu açıkladı. Ekrem İmamoğlu 4.159.650, Binali Yıldırım 4.131.761 oy almıştı. Fark İmamoğlu lehine 27.844’tü.
1 Nisan günü bu 84 sandığın da sisteme yüklenmesinden sonra İmamoğlu lehine fark önce 24.408, ardından 24.057 oldu. Seçimin YSK tarafından açıklanan ilk resmi sonucu bu.
Ardından hem AK Parti hem de CHP’nin yaptığı yeni maddi hata itirazları da YSK sistemine eklendi ve aradaki fark yine İmamoğlu lehine 20.388 oldu.
Daha sonraki açıklamalardan öğrendiğimize göre ilk açıklanan 27.844’ten oy farkının 20.388’e düşmesinin sebebi maddi hatalar yüzünden AK Parti’ye 11.109, CHP’ye de 4000’e yakın oyun eklenmesi oldu.
Maddi hata deyince, kaydırmalar, matematik hatalarından bahsediliyor. 8.5 milyon oyun elle sayılıp, tasnif edildiği bir seçimde 15 bin oy yani binde 2’lik hata oranı insan yapımı bir iş için yüksek değil. Her seçimde benzer hatalar yapılıyor ve düzeltiliyor.
Fakat 1 Nisan akşamı önce internette, 2 Nisan gününden itibaren de iktidara yakın medyada, zaten o ana kadar YSK sisteminde düzeltilmiş, kaydırmaların, yanlış hesaplamaların olduğu birleştirme tutanakları, seçimde hile, şaibe olduğunun delili olarak dolaşıma sokuldu.
Bu tutanaklar delil gösterilerek “Sandıkta darbe” manşetleri atıldı.
İlk defa böyle yanlış tutanaklar görenler için şüphe çekici bir “delil”di bu.
Fakat her seçim görünen bu maddi hatalar, farkın az olduğu seçimlerde önem kazanıyor ve gündeme geliyor.
Sadece Google’da yapılacak bir aramada pek çok seçimden buna örnek bulmak mümkün.
Örneğin 2009 Adana Belediye Başkanlığı seçimlerinde tutanaklardaki kaydırma bir itiraz nedeni olmuştu. MHP’li Aytaç Durak’ın 2166 oy gibi küçük bir farkla kazandığı seçimde onu izleyen AK Parti ve CHP, seçim kuruluna itiraz etmiş, itirazlar sonucunda AK Parti’nin 600 oyunun SP ve BTP’ye yazıldığı, MHP’nin bazı oylarının ANAP’a ve CHP’nin bazı oylarının da yine kaydırmayla HAKPAR’a yazıldığı ortaya çıkmıştı. Düzeltmeler yapıldı ama fark kapanmadı ve Aytaç Durak belediye başkanı seçildi.
2014 Yerel seçimlerinde de pek çok ilde tutanaklarda insan hatası oy kaydırmalar tespit edildi. Örneğin İstanbul Kağıthane’de CHP’nin 3500 oyunun AK Parti’ye kaydırıldığı saptandı ve hata düzeltildi. Ankara seçiminde Melih Gökçek’le yarışan Mansur Yavaş da bazı tutanaklara itiraz attı ve CHP’ye giden ama başka partiye yazılan oylar düzeltildi.
En son 24 Haziran 2018 seçimlerinde Türkiye genelinde 250 sandıkta 14 bine yakın oyun kaydırma sonucunda sisteme yanlış girdiği tespit edilmişti.
İstanbul seçimlerinde bu maddi hataların eklenmesinden sonraki fark ise hala İmamoğlu lehine 20.388’di.
Bu arada AK Parti, medyasındaki haberlerden farklı olarak sadece maddi hataların düzeltilmesi için itirazlarda bulundu, resmi itirazlarında bu maddi hatalarda bir şaibe, hile, organize iş olduğunu iddia etmedi.
Zaten 8.5 milyon oyun kullanıldığı bir seçimde, risk alıp oy hırsızlığı şebekesi kuranların sadece 15 bin oyla yetinmesi, hırsızlığın aynı zarfa konan ilçe belediye başkanlığı ve belediye meclis seçimlerinde değil, sadece büyükşehir seçiminde yaşanması akla mantığa aykırı bir iddiaydı.
Fakat maddi hataların düzeltilmesi de farkı kapatmayınca bu kez AK Parti ikinci aşamaya geçti. Geçersiz oyların yeniden sayılması için ilçe seçim kurullarına başvurdu.
Az farkla biten seçimlerde alttan gelen partilerin başvurduğu bir hukuki hak bu.
Fakat YSK’nın mevzuatına göre partiler, seçimin ardından ancak sandıkta, sandık kurulu tarafından oyların geçersiz olup olmadığına karar verirken itiraz şerhi düştükleri oyların yeniden sayımı için itiraz edebiliyorlardı. Ama bu kez YSK içtihadını genişletti. İlçe sayıları sürekli itirazlarla arttı. Sonunda İstanbul’un bütün ilçelerinde geçersiz oyların yeniden sayımına, dört ilçe de ise bütün oyların yeniden sayımına karar verildi.
Halbuki ortada diğer seçimlerle karşılaştırıldığında olağanüstü denecek bir geçersiz oy sayısı bulunmamaktaydı.
2014 yerel seçimlerinde İstanbul’da geçersiz oy sayısı yüzde 4.3’le 422.667 iken, 2019 yerel seçimlerinde geçersiz oy sayısı yüzde 3.6 ile 319. 558 olmuştu.
Bir hafta boyunca zaten seçim günü bütün partilerin temsilcilerinin olduğu sandık kurulu kararıyla geçersiz kabul edilmiş oylar yeniden değerlendirildi. Sayımlarda her iki partinin de geçersiz sayılan bazı oyları geçerli hale geldi.
En sık rastlanan geçersizden geçerliye döndürülen oy tipi, AK Parti logosundaki ampule vurulduğu için, sandık sayımında fark edilmemiş oylardı. Geçersiz oyları geçerli hale getirmekte daha istekli ve ısrarlı olan AK Parti’ye eklenen oy sayısı CHP’den fazla oldu. Fakat bu da farkı kapatmaya yetmedi. Dün akşam itibarıyla neredeyse tamamı biten geçersiz oy sayımında oy farkı İmamoğlu lehine hala 14.594’tü.
Geçersiz oyların sayımıyla da farkın kapanmayacağı ortaya çıkınca AK Parti bu kez, İstanbul’daki bütün oyların yeniden sayımını istedi. Hatta bunu isterken “oyların henüz yüzde 5’i sayıldı, yüzde 95’i sayılsa bu fark kapanır” gibi bir gerekçe ileri sürüldü.
Halbuki geçerli oyların yeniden sayımında, oyların geçersiz yapılarak düşme ihtimali, yükselme ihtimalinden daha yüksek.
Nitekim YSK, AK Parti’nin bu başvurusunu reddetti. Ama İstanbul’un farklı ilçelerindeki önce 51 daha sonra da 57 sandıkta oyların yeniden sayımına karar verdi. Bir nevi oylar yeniden sayılırsa sonuç etkilenir mi sondajıydı bu.
Fakat dün akşam itibarıyla 51’inin sayımı tamamlanan bu sandıklarda da değişen oylar da çok cüzi kaldı. İmamoğlu farkı 16 oy daha açmış oldu.
Bütün oyların yeniden sayımdan da sonuç çıkmayacağını anlayan AK Parti bu kez son kartını açtı ve seçimin iptal edilip, yenilenmesini istedi.
Buna gerekçe olarak da bir haftadır yüksek sesle bahsetmedikleri Büyükçekmece’de yaşanan seçmen taşınması olayını gösterdiler.
Halbuki olay Ocak 2019’da yaşanmış, 18 Ocak’ta bu olayda dahli olan görevli tutuklanmış, tutuklanan kişinin hukuk dışı olarak seçmen yaptığı 354 kişinin kaydı da partilerin itirazları sonucunda dondurulmuştu. Yani bu kişiler seçmen olamamıştı. 31 Ocak’a kadar asılı kalan seçmen listeleri de itirazların ardından resmileşmişti.
Zaten rakamlar da Büyükçekmece’de seçmen sayısında fahiş bir artışa işaret etmemekteydi. 2018 seçimlerinde 172. 351 kayıtlı seçmenin olduğu ilçede, 2019 yerel seçimlerinde 174.661 kayıtlı seçmen vardı. Bu seçmenlerden 760’ı ilk kez oy kullanacak seçmenlerdi. Zaten ilçede CHP’li belediye başkanı da 4200 farkla seçilmişti.
Ayrıca bu konuda AK Parti’nin itirazı 2 Nisan’da ilçe, 4 Nisan’da da il seçim kurulu tarafından “seçimin iptalini gerektiren bir neden mevcut olmadığı için” reddedilmişti.
Fakat bütün bunlara rağmen dün seçimin iptali propagandası resmen başladı.
Önce Devlet Bahçeli, ardından Süleyman Soylu “halkın vicdanının rahatlaması” için yeniden seçim yapılması gerektiğini söylediler.
Halbuki halkın vicdanını ölçmek için zaten bir hafta önce milyonlarca insan sandık başına gitti ve oy verdi.
Hatta tek başına İstanbul’da Ekrem İmamoğlu (4.170.511), bütün Türkiye’de Devlet Bahçeli’nin MHP’sine verilen oydan (3.394.366) daha fazlasını aldı.
Zaten pek çoğunu bir haftadır takip ettiğiniz bu ayrıntılı döküm de, YSK’nın kararı öncesi tarihe bir not düşmek için yazıldı.
Maddi hatayla fark kapanmayınca, geçersiz oyları saydırmak, oradan da fark kapanmayınca, bütün oyları saydırmaya çalışmak, onun da derde deva olmadığı anlaşınca seçimi iptal ettirmek için kapanmış bir meseleyi deşmeyi Türkçe’de güzel bir atasözü karşılıyor: Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış...
Ama tarih bu kadar kibar da davranmayabilir.
Çünkü Türkiye’de her şey unutulur ama seçimlere düşürülen gölge, milli iradeyi beğenmeme, hazımsızlık unutulmaz.
Çünkü bu sadece siyasi değil, ahlaki bir mesele olarak hafızalara kazınır.
O yüzden bugün hala 1946 seçimlerini konuşuyoruz. Yarın birileri de 2019 seçimlerini konuşurlar.
17 yılda hakkıyla 14 seçim kazanmış bir parti tarihe böyle geçmemeli.
Türkiye’de muhalefet yıllardır yenilmeyi bile beceremedi. Beceremedikçe yenilmeye devam etti. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” diye yola çıkmış bir parti, yenilmesini de bilmeli.
O yenilgilerin, iktidar değişimlerinin telafisi olur ama milli iradenin kararına ayak sürtme görüntüsünün telafisi olmaz.
Bunun izleri sadece bugün siyaset yapanların şahsi tarihlerine işlenmez, dindar muhafazakar nesillerin de ileride üzerlerinde bir yük olarak kalır.
İslam dünyasına demokrasi modeli olmuş, pek çok taklidi, benzeri kurulmuş bir parti, ilk yenilgi sınavında bir şehirde iktidarı teslim etmemeye direnerek, bundan sonra İslam dünyasındaki bütün muhafazakar, İslamcı partilere de şüpheyle bakılmasına neden olur.
46 seçimlerindeki hazımsızlık bir daha yaşanmasın diye kurulan, darbe yıllarında bile adil seçimler yapan, iktidarları darbecilerin istemediği partilere teslim etmiş YSK da 69 yıllık temiz tarihine leke sürmemeli.
14 Mayıs 1950’nin kıymetini bilenler, bir ay sonra 69 yaşına girecek Türkiye’nin demokrasi tecrübesine halel getirmemeli.
Belki bugün seçmenlerinizin bir kısmını ikna edebilirsiniz, ama tarih sizi asla affetmez.
-----------------------------------------------
Marara Yerel Haber- 10 Nisan 2019
|
|
|
|
|
|
|