|
Memlekete neler oluyor?
|
2019-09-08 17:34
|
Necla Çamlibel
|
|
Bu yıl yaz tatilimizi, ailece doğduğum ve büyüdüğüm topraklarda geçirdik. Ülkede, bir ay boyunca televizyondan, gazeteden ve kısacası ülkedeki kaustan ve yaşanan cinnetlerden uzak kalıp ailece kafa dinledik. Ne kadar uzak kalsak da memleket meselelerine ve yaşanan acılara duyarsız kalmamız mümkün değildi. Ülkedeki, kadın cinayetleri, yaşatılan savaş tamtamlığı hala tüm hızıyla sürüyor. Ancak ben bu yazımda tatille ve memleketeki izelinimlerimi sizlerle paylaşacağım.
İnsanın, kendi toprağında olması kadar değerli birşey olamaz. Toprak, taş, su, o mis kokulu çiçekleri özlenmez mi? Özlenilir, aslında bugüne kadar yaşadığımız ve edindiğimiz birçok şeyi çocukluktan ediniriz. O mis kokulu binbir renkli çicekleri kokusunu içine çekmek, soğuk pınarlarından, su içmek ne büyük mutluluk
Binbir amberi çiçek kokusu. Her gördügüm çiçeğe, ota, börtü böceğe, dokunup kokladım ve hissettim. Her sarı, kırmızı, mor, beyaz, eflatun, kendine has ve özel kokusunun ruhumda yaratığı izi takip ettim. Bugün kokulara karşı hasaslığımın nereden kaynaklandığıyla yeniden karşılaştım. Kürdistan topraklardaki renkleri, kokuları başka bir toprakta bulmak, mümkün değil.
Kürdistan, bahar vakti bir başka renklenir, birbaşka güzelliğe bürünür, bu doğa yazın sıcağında başka, sonbahar da bir başka doğa harikasıyla karşılaşırsın. Kışın, karın ve o toprak damlarda yanan ateşin sesiyle, uyanmak ve ocakta yanan meşe ağaçlarının o melodik yanışı ve kokusunun bıraktığı izi uzun yıllardan sonra yeniden keşfetemek huzur vericiydi.
Gece parlayan yıldızları ve dolunayı seyredip uykuya dalmak. Karêr de, köymüzün tam karşışındaki yüce dağda konaklayan, Heserbaba’nın üzerinden doğan ay bir doğa harikası, bir başka ayrıcalıktır karêrdekiler için. Tüm karanlığı aydınlatan o ışık, topraklarımız üzerindeki tüm ihanetleri, zulümü, puştlukları görmüş ve tanıklık etmişliğine inat. Yine ışıldamaya, yine zifiri karanlığı delip, topraklarımdaki tüm canlılara ışık olaya devam ediyor. Çobana ve yolunu bulamayan tüm canlılara umut oluyor, parlaklığıyla.
Ne çok kervan yol yürüdü bu ışıkta, Pepuk’un sesi eşlik ediyor, gecedeki sesizliği bozmaya. Bir de Şakiro’nun klamları ve yüz yaşındaki Cemile nenenin lorıkları eşlik edince gecenin büyüsüne, tüm ağrılar, dertler, acılar depreştir yeniden.
Harika melodilerimizin doğanın senfonisiyle birleşince ne hoş. Memleketini sevenler bilirler her gidişte herbirimizde harika derin duygular yarattır. Kendimle yeniden derine daldım. Bir derviş gibi, müthiş bir içe dalış. Bir kayanın üzerine oturup. Babamla çalıştığımız meralara gidiyorum. Gezdiğim, kuzu otlattığım, berivanlık yaptığımız, ot biçtiğimiz yerleri ablamla geziyoruz. Cırcır böceklerinin sesini dinliyorum. Büyük bir senfoni. Bir taraftan geçmiş, ve eski türkilerimizi Deyişleri dinlerken, bir taraftan doğanın senfonisi bana eşlik ediyor. Kulaklarımın pasını siliyor.
Her dinlediğim sese yeniden yeni anlamlar yüklemeye devam ediyorum. Günün doğuşuyla, kuşlar kapıdaki kavak ağacında, bir orkestra ahengiyle, memleketin hallerini besteliyorlar. Adeta yapraklar müzik eşliginde Çaykovski’nin“kuğu gölü balesi”ni sergiliyor, gibi dönüyorlar.
Cıvıl cıvıl ötüyorlar. Buğday tarlalarıdaki biçilmis ekinlerin kokusunu rüzgar, patostan geçirilmiş, buğday ve samanın kokusunu derinden içime çekiyorum.
Uzaktan top sesleri zifiri karanlğı deliyor. Nerden geliyor bu gecenin ahengini, büyüsünü bozan köpek ulumaları. Rüzgar gece yeniden semaha döner, ugursuzluklar ve acı çığlıklar son bulsun diye bu topraklarda. Ve köylülerin çoğu sessizleştirilmeye mahkum bırakılmış.
Karérin kutsal mekanlarindan Heserbabaya dört bacı, dört saatlik zorlu bir yürüşüşten sonra nihayetinde o çocukluğumuzun kutsal mekanına ulaşıyoruz. Engin dağlar ve vadilerden dere tepelerden geçip kusal mekandaydız. Eski Heserbaba’dan eser yok. O çocukluğumuzda annem ve Karêrlilerin birleşip kurbanlar kestiği, adaklarını yerine getirdigi mekanı, tam bir türbeye çevrilmiş.
Türk İslam sentezi içinde Heserbaba sıkıştırılmış, ona giydirilmek istenen kıyafet ne yazık ki, o topraklara ve Karêrlilerin inancına hiç uygun değil. Bir camiye dönüştürülmeye çalışılmış kutsal mekanlar aracılıyğıyla, oradaki kürt alevi inancını yok etmeye hizmet eden bir hizmet yapılmış. Yapılanlar karêr bölgesini başka türlü kendi himayesine sistem, bu defa da tarihi ve kutsal yerleri bozarak, oradaki halkı sistem içine almakla meşkul. Bu durumdan birçok Karêrli’de memnun olmadığını anlattılar. O mekanda yapılan değişim, tarihi köklerimizi, kültürümüzü ve inançlarımızın yok edilmesine hizmet etmektedir.
Değiştirilen kutsal mekanlar yerine, karêrin taşlı çamurlu yolları yapılmadı. Tüm Karêr mıntıkasını bu yıl gezme imkanım oldu. Hükümete yakın köy ve mezraların evlerine, tarlalarına kadar yollar döşerken, Ağaköy başta olmak üzere, etrafındaki mezralar hala topraklı dar yollara ve sussuzluğa mahkum bırakılıyor. Bu kutsal mekanları yapanlar, önce halkın gereksinimlerine ihtiyaçlarına cevap verecek projelere ve değişimlere hizmet etmeli. Aksisi sistemin ekmeğine yağ sürmektir, karerlilerin asimile edişine hizmettir.
Tabi halkın sorunlarını yetkililere bildirdiğimiz bir köy heyetiyle, Bingöl ve Adaklı belediye ve il idare müdürlükleriyle de görüşmeler yaptık. Her yetkili, ekonominin ve yapıtırımların durdurulduğundan bahsediyor. ülke ekonomomisi hala, okul, yol, hastane vb öncelikli zaruri ihtiyaçlara yapılıacağına, büyük lüks karakollara, savaş haracamalarına gittiği görülüyor.
Yatırım adı altında, köylüleri korucularştırmak adına, kredilerin verilmesi mi dersin, hayvancılığı ve tarımı geliştirme adına köylülere karşılıksız kredi veriliyor ve köylü o yıl hayvancık da veya ektiği tarımda istediği verimi almadı diye, bildirimde bulunuyor ve devlet hizmetindeki köylüyü ajan olarak kullanırken, rüşvet teklif etmesi alışkanlığı hala devletin en etkili silahı olarak kullanılıyor.
Köy arabbasındaki, köylülerin söylemlerine kulak kabartıyorum. Sisteme yakın mühendisler ve arkası sağlam olanları hayretle, dinliyorum. Büyük bir gururla, yollarının Karer Ağaköy’deki kadar kötü olmadığını, köy yollarının, mezralarının tarlalarına kadar gittiğinden. Yaşlı babasının rahat gezmesi için, kapıya kadar asfalt döşemesinden büyük bir gururla bahsederken, arabadaki köylüler de can kulağyla dinliyorlardı. Ben de hayretler içinde bu avukat olacak, “yurtsever” görünümü altındaki beyi dinlemekle kaldım. Memlekette hala, sırtın sağlamsa, mühendislerle ahpaplığın varsa tarlana kadar yol gider ancak, eğer sistemin çomağına çubuk sokuyorsa bir mintıka oraya yatırımın gelmesi gecikiyor.
Ve bir memleket düşünün o memleketin ahırına bayrak asılması luzüm ve kurtuluş olarak görülüyorsa, gerisini siz düşünün artık. Hamamlar mıntıkasınan geçerken, veya başka köylerden, o köylerdeki ahırların ve damların üstlerinde dalgalanana bakın. Bir ulusun bayrağının oraya laik görülmesi ordaki halkın içinde bulunduğu vahim durumu özetliyor.
Sözün kısası, güzel ve çok iyi dinlendiğimiz, harika memleket tatilinde birçok çocukluk arkadaşıyla, kuzenlerle, akrabalarla, yiğenlerimle bir arada olup onlarla muhabet etmek bu tatilin birbaşka güzel tarafıydı.
|
|
|
|