|
Hıdır Mak abime Mektup
|
2020-04-30 22:23
|
Necla Çamlibel
|
|
Değerli abimiz, sevgili arkadaşım ablam Mine Mak’ın eşi, Şilan, Dilan ve Baran’ın babası, Hıdır Mak, bizi ve binlerce sevenini, yoldaşını, arkadaşını fiziken bırakıp 28 Nisan 2020 yılında hak yoluna yürüdü. Acınız aile olarak derin biliyorum, ama bu yaşadığınız acıyı tüm dostları, yoldaşları, arkadaşları olarak bizlerde derinden yaşadık, yaşıyoruz. Dilan, Şilan ve Baran ne mutlu size, böyle binlerin gönlünde taht kurmuş bir babanın evlatlarısınız. Abim ne kadar şanslıydı. Mine ablam gibi, sevgi dolu, sabırlı, birikimli hoşgörülü, misafirperver ve alçak gönüllü bir eşi, yol arkadaşı, hayat arkadaşı vardı. Acınız büyük, ama biz büyük bir aileyiz, acıları birkez daha birlikte uzakta olsak birbirimize dayanışarak atlatacağız. Sabır diliyorum. Abim için yazdığım bu mektubu siz okuyucularımla paylaşmak istedim.
Can abim,
can yoldaşım,
can kandaşım,
Bizimleyken de haktan, halktan, hukuktan, adaletten, eşitlikten, özgürlükten ve güzelliklerden yana olan, bu dünyanın değerlerinden birini daha Hıdır Mak abim, bugün Hak yoluna yürüdün.
Hıdır Mak abim, sana bu gün, bu karalık ve hiç ışık yokmuş gibi kendini hissettiren zaman diliminde , birçok değerli abimi, Yavuz Koçoğlu, Nurettin Basut, Bozan Erdem, Fehmi Demir, Azad Acar, Eşref Kaygalak, Ziya Erdoğan ve ismini burada sayamacağım o kadar güzel insanlar atlara binip gittiler. Şimdi ne demeli nasıl başamalı bilmiyorum. ilk defa bu leptopun tuşlarına basarken kendimi, tükenmiş hisediyorum ve üzüntüden gözlerimi açamaz haldeyim.
Abim! Bu acıyı yaşamak kadar doğal birşey olabilirmi diyebilirsin? Haklısın da, bizim topraklarda doğanlar, hep acıya alıştırılır. Hatta genlerine o acı yerleşir, değilmiydi senin öz dedelerin, atalarımızın o yaşadığı Dersim zulmünü bizler hala içimizde yaşamıyormuyduk. Ruhumuz o acılarla donatılmadımı. Dersim’den, haktan ve halkından, memleketinden söz ederken o gözlerindeki parıltı. Milletimizin yaşadığı acıların azalması için son üç yıldır o hasta halinle bile gösterdiğin özverili çalışmaları ne Avrupa’daki yurtsever duygulara sahip Kürtler. Ne de kim olursa olsun yoksul olana el uzatan insanlığın, düşkün olana hiç bir haberi olmadan el uzattığın insanlar senin için bu gün ağlıyor.
Biz ağlamayalım da kimler ağlasın? Bırak bugüne de biz senin için ağlayalım.
Candan olan, can abim,
Iyiki, seni tanımışım, iyiki sen o kadar yürekten sevmişim. Hani deseler ki kime aşık olunur işte tam da, senin gibi yüreği, gerçek olan abilere aşık olunur. Her genç kız mutlaka bir abisine aşık olur. Benim aşık olduğum abilerimin ilk sıralarında yer alanlardandın. Seni yürekten sevdim. Tüm hastalığına o yaşadığın içsel ve fiziksel ağrılara rağmen, her zaman dostlarınla, arkadaşlarınla birlikte olmaktan uzak durmadın.
Sen onlara, onlar sana nefesti. O kanserin, kötü misafirin senin başına yayıldığını duyunca, gelip kafana dokunup, öptüğümde, o tüm güzel dedelerimizin ceddiyle, o dünyada var olan tüm güzel duygularla ağrılarının sancıların geçmesi için içimden güzel dileklerde bulundum. Sen bir nebzede olsa rahat olunca, senin yoldaşların sevenlerinde rahatlıyorlardı.
Senin kafanın sıcaklığı, yüreğinin sıcaklığını yansıtıyordu. Ne çok insanı o yüreğine sığdırdın. En başta dünyada tanıdığım ve hayran kaldığım canların başında gelen ülkene, davana ve o davanın liderine olan aşkın. sevgili eşin , candan olan Mine’den ve o üç güzel dünyalar tatlısı çocuğun, biz seni seven bacıların, sana aşkla bağlı olan yoldaşların, abilerin ablaların seni hiç mi hiçbir zaman unutmayacak. Ve hepimiz bugün bir kez daha çok üzgünüz.
Abim, süslü cümlelere gerek yok. Bu yorgun kederli kafamın içinden bu sayfaya dökülen sözcüklerdir. Sözcükler sihirlidir. O sihirli cümlelerle içimdeki acıyı ve kederi az da olsa bugün yanına gelemediğim için, bu şekilde seni uğurlamak istedim.
Bu dünyayı kirteleten çekilmez hale getirenler yüzünden ne yazık kı, seni istediğimiz gibi uğurlayamadık. Ama biz ailece seninle ve Mine ve kızlarınla ve oğlunla birlikte olduğumuzu ve benim gibi bugün senin uğurlamaya gelemeyen tüm eş, dost, arkadaş, akraba ve yoldaşların için bu sanal alemde bir araya geldik. Ve seni sevgiyle, saygıyla, aşkla uğurlamak istedim.
Seni kültürümüzün, halkımızın o ağıtlarıyla uğurlamak isterdim. Bahar ayıdır. Tam da dağlarımızda, yaylalarımızda, her yer şimdi, sümbül, çiğdem, lale, binbir çeşit kokuya bürünmüş toprağımıza uğurlamak isterdik.
Gidişin bizi kocaman bir acıya boğdu. Boğazlarımız düğümlenmiş, elimiz kolumuz bir süre daha iş göremeyecek duruma geldi. Biliyorum, sen de istemezdin ağlayıp sızlanmamızı,
Yaşama kalınan yerde, en layığıyla en onurluca devam etmeli insan derdin. Seni üzenler, bugün üzülecek, ama sen üzülme artık.
Feleğin gözü kör olsun desem de ne yazar, sen ve senin gibi onlarca sevdiğimizi canımızı bizden genç yaşta alıp götürmedi mi? Felek evin yıkılsın. Zalimler eviniz yıkılsın. Bizi bu gurbet elde kendi toprağımızdan uzaklaşmamıza, sürgün edilişimize sebep olanlar bizi memleketimizin toprağında gömülmeyi çok gören zalimler, ne bu dünyada, varsa diğer dünya o dünya da da rahat yüzü görmesinler.
Bu günden sonra, acılarının dindiği için, artık huzurla yatacağın için az da olsa kendimize teselli veriyoruz. Ama bazı gidişler beraberinde gül bahçesi bırakıp gidiyorlar. Sen o gül bahçesinin en güzel kokan, en nadide güllerindeydin.
Yilmaz amca, Aryan, ben ve etrafımızdaki tüm dostların aynı acı ve keder içinde olduklarını hissediyorsun biliyorum.
Gittiğin yerde, tüm güzel insanlara selam söyle. Seni çok özleyeceğiz.
Halkın için, ailen için, insanlara yaptığın iyilikler, Kırklar ceminde, erenlerin dergahında, yaptığın tüm güzellikler yoluna gül çiçek iyilik olarak serpilsin. Ruhun şad, devrin daim olsun.
Güle güle. Seni unutmayacağız.
|
|
|
|