|
Toplumu bunaltan konu, „namus“ cinayetleri -2
|
2020-07-28 21:29
|
Necla Çamlibel
|
|
Necla Çamlibel
Değerli okuyucularım, yazımın birinci bölümünde de belirttiğim üzere, „namus“ adı altında kadın ve toplum içindeki şiddetin nedenleri, sonuçları , çarpıklığı bir nebze de olsa gözler önüne sermek istedim. Kürt kadının bakış açısı nasıl olmalı, konusunda görüşlerimi sizlerle bu bölümde de paylaşıyorum..
Değişim ve dönüşüm, dünya düzeninde olurken, kadınlar özellikle kürt kadınları da bu olumlu değişim gelişimlerin taraftarları ve eşitlik mücadelesinin bizzat içinde yer aldılar. Bu değişimi ve direngenliği dönüşümün içinde, evde çocuk bakımından ve aile bakımından sorumlu kadından, akademik karyer yapmış, savaşmış, siyasal mücadele içinde yer alan, büyükten küçüğe tüm kadınların payının olduğuna inanıyorum. Zaman zaman durağan bir noktadaymış gibi görünse de Kürt kadının cins mücadelesi içten içe, gelişen günden güne büyüyen ve birikim ve tecrübeler edinmiş bir düzeydedir.
Sosyal medyada aklı başında kimi insanların dahi, rahatsızlık duyduğumuz şeyleri kendi toplumumuz, örgütlerimiz içinde tartışıp, eksiklikleri dillendirebilir, hatta o sorunları aşma konusundaki öneri, tezler ve görüşlerimizi bir birimize sunabiliriz. Ancak, bunu duyumlara dayanarak, sanki yaşanan namus cinayetleri sırf Kürtler içinde yaşanıyormuş gibi göstererek, bu da yetmezmiş gibi sanki Kürtler bilinçli olarak bu cinayetleri işliyormuş gibi sunmak doğru değildir. Bunda içinde yaşadığı sistem ve ortamın payı yokmuşcasına yorum yapmak, “baltayı, kendi ayağına vurmak” ya da “kaş yapayım derken, gözü çıkarmak” anlamına gelir.
Özellikle, Türk yöneticilerinin, Kürdistan’daki feodal yapının dağılmaması için çaba gösterdiğini ve bu amaçla, feodalleri koruduğunu unutmayalım. Kürdistan"da ağalarla (yurtsever kürt bey ve ağaları tenzih ederek söylüyorum) beylerle, oturup kalkan sistem yanlıları, büyük pastadan pay almak isteyenlere hizmet eden kesimler içinde, sadace feodal ağa beyler yok. Artık sistem kendi çarkıları içine, ulusal mücadeleyi geriletmek için, yeri geldi, tüm kürt halkına şiddet uyguladı. Işine geldiğinde, kürdü kürde vurdurdu. Kocasına karısını vurdurdu. Adil olmayan bir düzen içinde yetişenlerde ona ayak uyduranlarda, karşı oldukları sisteme benzediklerinin örneklerine çok rastlıyoruz.
Eğer bir ülkede ciddi toplumsal sorunlar varsa ve bunların çözümü için uygun projeler yapılmıyorsa, doğru düşünce ve parti içinde yer alınıp, hareket edilmezse, bu sorunlar çözülebilinir mi? Ya da yapılan doğru ve uygun projelerin, partilerin sesinin duyrulmaması için önlerine tuzaklar, kurulması da politik başka bir şiddet yöntemi değil midir?
Eşitsizliğin olduğu yerde, bunlar gercidir, bunlar ilerlemeyi bilmezler, bunlar bölücüdür, bunlar kürtçüdür, ayrımcıdırlar, dinine çok bağlılar gelenek ve göreneklerine çok bağlıdırlar demek doğru bir yaklaşım mıdır ve sorunu çözmeye yeterli midir? Bu güne kadar denenen yöntemlerden bir sonuç alınmadığı alanen ortadayken. Ülkedeki kadın cinayetlerine gözünü yumanlarda aynı kesimler değil midir?
Özellikle, bir ırka, bir sınıf ve sosyal tabakaya kadına yönelik şiddeti haklı gösterme çabaları utanç vericidir. Toplumu bunaltan bir konu „namus“, asıl o namusu üstünlük, haklılık olarak gösteren, şiddete kılıf uyduran şahıslarda; düşüncelerde, cinayetleri işleyenler kadar suçlular.
Demokratik kamuoyu da şunu bilmelidir ki, Kürtler söylenildiği kadar ne vahşi, ne gerici, ne ölümü ve kanı seven, ne de kadınlarını ezmek için özel bir yaşam tarzları vardır.
Kürtlerin, aksine modernleşmeye açık bir toplumdur. Son yıllarda, özellikle Güney Kürdistan’daki gelişmeler ve onun paralelinde toplumsal ve ekonomik gelişmeler tüm dünya basınında yer aldı. Arap ve Kürt bölgeleri kıyaslandığında, Kürt bölgesinin her açıdan daha ilerde olduğunu görüyoruz.
Yeni dünya düzeni içinde kürdistan coğrafyası önemli bir yapıya kavuştuğunu, dünya kapitalistleri biliyor. Kürtler kendi gücünü görmekte geç davrancak. Birilerin onları hareketlendirmesini mi bekliyor. Bir çok açıdan sıkışan egemenlerin ve o erke sahip olanların; Kadına yönelik işledikleri, şiddet ve kadın ölümleri politiktir.
Diğer yandan; Kürt toplumunun feodal yapı içinde yaşaması kendi tercihimiş gibi koymak büyük bir yanılgıdır. Kürtler, eğer feodal yapı içerisinde yaşamaya mahkum edilmişse, bunun suçluları Kürtistanı sömürgeleştirmiş olan, “uygar” devletlerdir.
Elbette feodal yapının kadınları ezen yönleri var. Berdel, beşik kertmesi, kumalık.. vb. kadınlar alehine işleyen yapılardır. Peki bu Kürtlerin kendi bilinçli seçimi mi yoksa, egemen güçlerin, Kürtlerin gözlerini açmaması ve haklarını istememesi için bilinçli olarak sürdürdükleri bir yol mu?
Kürt halkının, toprakları üzerinde özgürce yaşama hakkı yokken, kendi ulusal, kültürel, ekonomik yapısını korumaya çalışması sürecinde, karşılaştıkları zorluklar neden görülmüyor?
Egemen partilerindeki kadın milletvekilleri başta olmak üzere, mecliste bir kadın lehine işleyecek kanunu dahi çıkarmakta zorlanır haldeyse, meclisin de o mecliste yer alan partilerin de ne kadar demokratik olduğunu siz okuyucularımın taktirine bırakıyorum.
Sistemin yaşam sebebi, inkar, yok ve tekilci bir anlayış üzerine oturmuş bir ülkenin kadınları da, gençleri de, işçisi de çocuğu da ne yazık ki bu çarkın olumsuzluğu ve eşitsizliği içinde eziliyorlar. Sesi çıkaranın da sonunu siz okuyucularım yakınen biliyorsunuz.
Ülkesi işgal altında olan, insani ve ulusal haklarından mahrum olan Kürtlerin; dinlerine, ırklarına, kültürlerine bağlılar, gericiler demek kolay bir söylemdir. Onun yerine, çağdaş ve demokratik yapınıza uygun adımlar atarak, ülkede yaşıyan tüm kadınların; özellikle ulusal hakları ellerinden alınan, Kürt kadınlarında ulusal taleplerini dillendirme olanakları yaratılmalıdır. Kürtlerinde insani ve ulusal haklarını özgürce kullanma mücadelesine omuz verilmelidir.
Her türlü baskı ve iskenceye rağmen, sistemin çürük yanını yeniden tartışmaya açan, kirli, iğrenç yüzünü teşhir eden yürekli hemcinslerimizin her zaman, her koşulda sesi olmaya devam etmeliyiz. Kadınların „namus“ kılıfı altında, şiddet uygulayan öldürenler afedilemez. Eğer bir ayıp varsa o ayıbı işleyenindir. Kadının cins ve yaşam tercihlerine bağlamak gericilik ve sistemin ekmeğine, şiddeti daha da körükleyen bakış açısından öte değildir.
Kadına yapılan her türlü şiddet. Bu fiziki olmasa da , sözlü hakaretler ve kadını aşağlayan hür türlü davranış ve sözlü şiddet içeren, medyada çıkan haberler, dizilerde, filmlerde resmen bunu özendiren sahneler, bu cani ruhlu insanları tetikliyor. Sonuç içler acısı. Her gün kapalı kapılar ardında işlenen uygulanan şiddetin de hesaplayanı yok. Bir ülkede demokrasi, insan hakları, hak hukuk adalet tam oturtulmamışsa bu tür olaylar ne yazık ki,yaşanmaya devam ediyor. Sonuç olarak; içinde yaşadığımız toplumdaki mevcut olumsuzlukları düzeltmek için çaba göstermek yaşamın temel ögelerinden birisidir. Biz kadınlar tarih boyunca, ezilen, horlanan bir kesim olarak bu mücadelenin bir unsuru olmaya devam edeceğiz. Baskının, şiddetin ve sömürünün ortadan kaldırılıp özgür ve eşitlikçi bir toplum yaratma konusundaki mücadele kararlılığımız, tüm zorluklara rağmen devam etmeli. Her türlü sorunu ancak, örgütlü mücadeleyle dayanışmayla güçlü hale getirip, özlemini duyduğmuz özgürlüğe kavuşabiliriz.
Selam ve saygılarımla.
|
|
|
|