2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Necla Çamlibel
 
Memleketimde yaşanan şiddet olayları da yangınlar da sistematiktir
2021-07-31 20:17
Necla Çamlibel
Temmuz ayında, on beş günlük bir memleket ziyaretinden sonra Almanya"daki evime döndüm.

Eh! tam oturmuş gezi izlenimlerimi memlekette gördüğüm doğa güzelliklerini, memleketteki suskunluk ve değişim üzerine izlenimlerimi siz okuyucularımla paylaşmak için bilgisayarın başına oturmuştum ki, bu aylarda çıkarılan sistematik yangınlar, tatile çıkmamdan öncesi Bingöl"de çıkarılan yangınlar, bu günlerde de Manavgat, Kozan, Mersin"in Aydıncık, Bozyazı ilçeleri ile Osmani merkeze bağlı Dereobası ve Kadirli ilçelerindeki orman yangınlarının ardında Marmaris"te meydana gelen yangınlar. Mevsimsel rant mı? Tekniksel mi? Sistemsel rant mı? Yoksa ülke topraklarında oynanan siyasal sistemin sistematik farklı oyunlarının sahneye konacağının sinyalleri miydi? Bu ateş yeniden çıkarılmaya başladı.

Yakılarak öldürülen doğa ve içindeki canlıların acısı ateşi sönmeden, daha önce sokak ortasında, tank ve tüfeklerle, mayınlarla, çocukları gözleri önünde katledilenler şimdi de, toplu olarak bir Kürt ailenin yedi bireyi, Konya Meram"da evlerinde öldürülüyor evleri ateşe veriliyor. Bu olayların benzerleri, daha geçmişte, farklı isimlerle, farklı tekniklerle, geçmişte yaz ve bahar aylarında, egemenlerin, asker şehit edebiyatı yaparak, halkın üzerindeki zulüm ve şiddeti sürdürürken, saymakla bitmeyen acı benzer olaylar, bu topraklar üzerinde onlarca defa yaşandı.

Faşist; kan ve şiddetle beslenen siyasal sistemlerin beslendikleri yer; demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik hak hukuk değildir. Onların beslendikleri yer, kan, şiddet, öfke ve dumura uğratılmış insanlıktan çıkarılmış zihniyetlerin beslenerek, dinler, mezhepler, ırklar, sınıflar, cinsler arasındaki çıkmazları çoğaltarak birbirlerine vuruşturmaktır. Egemen zihniyet dün neydise bugünde aynı politikasını sistematik olarak sürdürüyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Yüzyıllardır coğrafyamızda sürdürülenler sadece isim ve tarih olarak değişik. Yaşananlar yapılanlar hep aynı. Kana doymayan siyasal sistematik zihniyetin sürdürebilirliği içindir.

Biz kardeş değiliz, kardeşi kardeşe vurduran bir zihniyetle kardeş olunmaz. Doğayı, kurdu kuşu, börtü böceğiyle yakan, dağı taşı yakan, hazine adı altında dağlarımı yıkayan, yerle bir eden, suyumu kirleten, bulandıranlar ve egemen zihniyet ve taşeronlarıyla kardeş değildik, olmak da istemiyoruz. Kardeşlik, bir aileyi cani cani yok etmekse, ormanımı yakmak, suyumu kurutmak ise, biz sizinle sizin taşeronlarınızla kardeş değildik. Kardeş de olmak istemiyoruz. Düşün artık yakamızdan toprağımızdan, çekin elinizi börtü böceğimin, toprağımın, kardeşimin, ailemin, bakir topraklarım üzerinden, duyguları sömürülen halkımızın, analarımızın üzerinden.

Egemen zihniyet, geçmişte kendi emrindeki taşeronları kullanarak, sokak ortasında işlediği cinayetleri, tankla topla yakıp yıktıkları yerlere, bugünün dünyasında artık aileleri birbirine kırdırtmayı, kişisel, ailesel, örgütsel, mezhepsel çatışmalar aklımıza gelemeyecek bin bir oyunla, ülkeyi yaşanılmaz, halkın o renkli çok sesliğini yok etmek için yüzyıllardır uğraşıyor. Bu onların işi. Kandan, şiddet, çatışma, farklılıklar zenginlik değil. Ölüm ve şiddet yok etme gerekçeleri durumunda. Tüm bunlar ülkemizdeki, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, topraklarımızdaki renkliliklerin tek renge, tek dile, tek ırka, tek dine, ellerinde gelse tek cinse dönüştürme çabalarıdır.

Peki bu tür olayların olacağına sessiz kalan, muhalif siyasi anlayışlara ve onu büyüten kesimlere ne demeli? CHP"ye de kendini Kürt halkının temsilcisi gören siyasi anlayışların da tüm bu olup bitenlerde bu cinayetlerden sorumlu olduklarıdır. Halkımızın artık bu parti ve oyunlardan kurtulmak istiyorlarsa, ne tekilci CHP"ye, ne de halkının tek temsilcisiyim diyen zihniyetlere bel bağlamasın. Ne de kendilerini sisteme pazarlayan şeyh, dedelere artık dur desinler. Onlardan uzak kalmadıkları taktirde. Sistematik kötü kokuların çıkmasına, kanlı ve ayrışmaların olacağı bundan da bir kez daha halkımızın zarar göreceğinin sinyalleri oldukça çoktur. Devekuşu misali, başlar kuma gömülmüş. Ne acıdır ki, üç maymun oynayan tabakalar oluşmaya devam edecektir.

İki hafta memleket gezisine çıkmıştım. İlk çıkış hedefim, bir hafta doğduğum toprakları kızkardeşlerimi ziyaret etmek. Suyunu içip, bol oksijenli havasını soluduktan sonra, beşgünlük bir Dersim de HAK-PAR"lı onbeş kişilik bir kadın grubuyla bir araya gelerek hem ülke, kadın ve partimizin kadın çalışmaları vb konuları yüz yüze konuşup, çözüm önerilerimizi birbirimizle paylaştıktan sonra, Hardê Dewreş"te kabirleri bulunan yakın dönemde aramızdan ayrılan, Hıdır Mak abimi, Pirim Mehmet Ali Akagündüz"ü kabirlerini ziyaret etmekti. Kabirleri başında yakacağım mumları artık Karêr"in dağlarındaki kutsal mekanlarda onlar adına yaktım. Ne yazık ki, Pandemi nedeniyle, Dersim"e gideceğimiz zaman dilimi içinde, valilik 30 günlük bir yasakla tüm etkinlik ve toplantıları iptal ettirince Dersim"e gidemedim. Gezi izlenimlerimi ayrıca yazacağım için burada sadece kısaca bu pargrafta anlatıklarımla yitiniyorum şimdilik.

Değerli okuyucularım; memleket memleket olmaktan çıkmış, Texas"tamıydık. Nasıl bir şiddet, susturulmuşluk cenderesi içine sıkıştırılmış insanlar, lanet okumak, bir basın açıklaması yapmak ya da bir yazı yazmak yaşanan acıları dindirmeyecek tamamiyle. Bu bir damla misali, yeterli olmasa da, şiddetin ve öfkenin deşifre edilmesi açısından bu olayların temeline inmenin duyarlı insanların, sivil toplum örgütlerin, siyasi partilerin derinlerde gelen kötü kokuların ve şiddet cenderesinin sesi olmaya elbette devam etmeli.

Konya"nın , Meram ilçesinde , Kürt aileye düzenlenen silahlı saldırıda 7 kişi yaşamını yitirdi. Saldırganlar evi de ateşe verdi. Cümlesini yazmak içimizi yaktı bir kez daha. Orman yangınları nefesimiz olan doğayı bir taraftan yakarken, bir taraftan da, öfke, çatışmacı zeminler aracılığıyla, halkımız üzerindeki zulmü sürdürenler bıçak bilemeyi sürdürdü, hiç bir zaman durdurmadılar. Derinden derinden, bilinçli ve sistematik olarak tarihler boyunca, kin, nefret, ikirciklikle, ırkçı söylemlerini sürdürecek, zeminler ve kurumlar yarattılar. Geçmişte, bunu silahlı güçler aracılığıyla yaparken bunu şimdi daha masumane göstererek, kimi „okumuşlar“ kimi „muhtarlar,“ korucular, halkımız arasında ulusal duyguları, dini, mezhepsel, duyguların hala yoğun olduğu direngen yerlerde. Egemen sistemin hizmetkarlarının olduğunu görmek mümkündür.

Bu yangınlar, şiddet olayların şekli değişiyor. Bu tür olayların olacağının sinyalleri topluma bakıldığında görülüyor. İnsanlar Pandemi"nin içine sıkıştırılmış görünse de, ülkedeki egemenler kendi hükümdarlığını sürdürmek için, on yıllar sonra olabilecek projelerini yürürlüğe koyacağa benzemiyor. Tam da yürürlüğe koymuş durumda. Bunu bu yıl bir kaç ili ilçeyi dolaşınca, biraz halkın söylemlerine sözlerine kulak verince, olabilecekleri görmek mümkündü.

Bu yılki yaz tatilimde, doğduğum toprakları, çobanlık, berivanlık yaptığım kutsal topraklarımı dolaştım. Ancak o memleketteki doğa tüm zulüm ve olumsuzluklara rağmen yeniden canlanmıştı. Muş ovası memleketin nasıl olduğunu gözler önüne seriyordu. Şakiro"nun o klamları niye yaktığını çok daha iyi anladım. Hayran kaldım. Yedisu, Çat, Hınıs, istikametindeki Erzurum dağları, derin vadiler. O çorak gibi dağların arasına yerleşmiş asfalt yollar boşuna yapılmamıştı.

Korkunç bir asimilasyon ve tam olarak tekeline alınmış bir sistematik propaganda halkımızın birçoğunu duyarlı bilinçli yurtseverler dışında. Tamamiyle sistemin içine çekildiklerini, daha çok suskunlaştıklarını görmek mümkündü.

Devlet kredileri, tarım ve deprem desteği amaçlı, köy evlerinin köy arazilerinin devlet hazinesi adı altında köylülere yeniden satılması. Metrepollerde asimile olmuş insanlar, yeni edindikleri alışkanlıklarla, köylerine akın etmeye başlamasını çok da hayra alemet olarak görmedim. Bunların her biri mahsumane değil, bilinçli özendirilmiş, topraklarımızın ve halkımızın bir başka türlü ele geçirme ve asimile etmenin haberleridir. Yakın dönemde, ele geçirilen ve sosyal, siyasal tabanı değiştirilmiş şehirlerimizden sonra, şimdi de, en bakir olan topraklar ve köylerimize yöneldiklerini bu barbarların duyarlı tüm parti, kurum ve aydınların dikkatine çekmek isterim. Büyük ve bilinçli bir satış yapılıyor mezopotamya toprakları üzerinde. Topraklarımıza halkıma yapılan hizmet, onların en doğal hakkı. Yol, elektriki, su, modren tarım, fabrikaların açılması. Modern yollar. Modern evlerin yapılmaya teşvik edilmesi. Daha önce, yaptıklarını bu yeni yüzyılda da on yirmi yıl içinde yapacaklarının sinyalleri çok var. Topraklar satılıyor. Yer altını yer üstü kaynakları halkın hizmetine sunulurken. Devlet halkı da eline alıyor. Genci yaşlısı, dedesi, şeyhi ile...sesimi duyuyormusunuz?

Yine daha önce yüzyıllardır o topraklara sahip olan yerli halktan insanların, topraklarını çok ucuza satmaları ayrı dikkat çekici başka bir nokta. İleriki zamanlarda başka köy ve şehirlerden başka halklardan insanların oralara yerleştirileceği ve devlet hazinesinde gösterilen köylerinizi başka yerlerden getirilmiş insanların yerleştireceği ihtimali konuşulunca asimilasyon ve coğrafik ve beşeri değişimin neler olacağı, ne tür kargaşaların yakın dönemde çıkarılacağın habercileriydi.

Sistemin hizmetinde olan köy ve mezra yollarının suyunun hatta tarım ve hayvancılık konusunda desteklenmesi, ormanın yüksek dağlarının eteğinde kurulan modern korucu evleri. Kapısına kadar getirilmiş su, elektrik, inekler hayvancılığa ne kadarı o coğrafyada yaşayanlara hizmettir, taktiri siz duyarlı okuyuculara bırakıyorum.

Yıllarca sistematik olarak yakılan köylerin yaylalarımızın yerinde ancak harabeden kalma taşları görmek. Ama o yıkılmış yakılmış terkedilmek zorunda, göçe metropollere ve diasporalara gidenlerin yerini, sistemle uyumlu hale gelmiş, direk korucu değil. Ama daha önce onlarca yayla evlerinin yerini bir aile almış durumda. Kimse buna sesini çıkarmıyor. Onlarca yüzlerce hayvanın kuzunun otladığı meralar şimdi yüzü geçmeyecek bir hayvan sürüsüne bırakılmış. Buna rağmen, köyde yaşayanlar arasındaki ayrışmalar daha da artmış düzeyde.

Üç beş keçi ve koyunla yetinen ve buna rağmen yüzlerce hayvana ve aileye ev sahipliği yapıp doyuran topraklarda ne şarıl şarıl akan sular, ne yüzlerce dönüm binlerce dönüm araziler yüz hayvana ve onlarca insana yetmeyecek hale gelmiş. Önceleri hayvancılık yapan genç ve orta yaş köy halkı şehirde karın tokluğuna, çocuklarını okutacak diye, hayvancılık ve kendi topraklarına meralarına sahip çıkmak yerine gidip temizlik yapmayı seçmesinde devlet eliyle, köylerini terk edip, şehirlere göç etmiş, emekli insanların dönmesine özendirilmesini, Toki evlerinin yapılması projeleri bu asimilasyon ve şiddet olaylarına hazırlık değil de nedir?

Tüm bunların sebepsiz olmadığını, bunların tümünün sistematik olarak yapıldığını, önce hayvancılık ve tarım bölgesi olan yerleri yakıp yıkan egemenler, hayvancılığımızın, tarımımızın, kültürümüzün, dağlarımızın, ziyaretlerimizin topraklarımızın asimilasyonuna ortak olanların memleketimizden çıkıyor olması içler acısı.

Halka hizmet ediyorum, halkın yanındayım diyen partinin esamisi okunmuyor. Sadece birebir sohbetlerde isimler geçiyor. Dinin etkisinde olan kesimler sistemin etkisinde „İslami“ kesimin hizmetinde veya Hizbullah"ın etkisini özellikle Sünni köylerde görmek mümkündür. Özellikle, Bingöl, Hamamlardan çıkıp Karlıova"ya giden yol üstündeki köylerdeki devasa camiler sistem ve ona muhalif „dindar“ kesimlerin neye çalıştıklarını görmemek mümkün değil. Örneğin, Bingöl havalimanında karşılaştığım manzaraya bakınca, ben İran molla rejimindeki bir ülkede miyim.?Yoksa laik diye geçinen bir ülkenin şehrinde miyim diye düşünmeden edemedim.

Yedisu tarafından dağ köylerinden aşağıya inince, kimi köylerde dağlar tepeler hazine avcıları tarafından yıkanıyor. Yerli halk bu kazılar, niye yapılıyor, ne aranıyor diye çok da haberdar değil. Peri suyuna akan çamurlu suda ne var? Ya bir mikrop zehirli bir madde taşıyorsa o arama sırasında yıkanan dağlardan zehir mi mikrop mu sularımıza sürülüyor ihtimalini düşünmeden edemedim. On yıllar sonra sularda tarıma özendirilen halkın ekinlerinde hastalıklar çıkma olasılığını düşünmek bakir verimli toprakları bir yarım yüzyıl sonrasında düşününce ürkmemek elde değil.

Kendi dedelerimin kutsal değerlerinin kimi seyitlerin eliyle Türk İslam sentezi içinde nasıl eritildiğini ve dedelerimizin koruduğu kurduğu Tekiya"nın (kutsal mekan) nasılda sisteme yanaştırılma çabası içinde olanları görmek. Alevi cemaatinin en azından bir cenaze töreninde karşılaştığım kendi kültürümüzden uzak defin işlemi Karêrli duyarlı halktan nasıl tepki aldığına tanıklık etmek umut vericiydi. Atalarımızın, inançlarımızın özellikle ziyaretlerimizin isimlerinin söylenmesi yerine, Ziyaretleri şehitlik diye "Seyit" tarafından tarif edilmesi tanımlanması. Gûlbengle, deyişlerle defin edilen ölülerimizin zorla, dayatmayla dönüştürülmeye çalıştıkları yapılan Arapça duaları okunması Karêrdeki Alevi Kürtlere dayatılması bu asimilasyonun ne kadar derin ve bilinçli yapıldığıdır. Ancak, yapılanlara, yanlışlıklara ses çıkaranların olmasına rağmen birçok insan artık gerek inanç, gerek ulusal, mezhepsel çıkarlarını korumak adına, kendi bireysel çıkarlarını düşünen ve bundan nemalanan kesimleri, taht adına birçok değerin pazarlandığını memlekette görmek oldukça can acıtıcıydı.

Memleketimiz Konya"da bir aileye yaşatılanların sinyalleri, topraklarımızın en ücra köşelerinde kendini hissettiriyor. Devasa evler, niye yapıldı. Daha modern ve rahat yaşamak için değil miydi? On yüz hayvanı bölüşen aileler, şimdi iki koyunu paylaşamaz, iki dönüm toprak için kardeşler, aileler, aşiretler birbirlerine düşürülmesi masumane değil. Sistematiktir.

Memleketimizde yaşananlar, geçmişte yüzyıllardır yaşatılan yaşananların bir başka versiyonudur. Buna dur demek içinde, ulusal çıkarlarımızı koruyan kurum, lider ve partinin bu parti de şu an Hak ve Özgürlükler Partisi"nin yanında yer almak onun güçlenmesine yardımcı olmak, yanı sıra; örgütlü olarak mücadele etmek ve bu talan, zulüm ve katliamlara karşı duruşta, ortak olmak, bir olmaktan geçiyor. Bunun imi cimi kalmamıştır. Birlikte hareket edilmez ise, bunun vebali tüm herkesin olacaktır.

31 temmuz 2021
Print