|
ABD'nin Taliban oyunu Ortadoğu'da yeni kaosların habercisi
|
2021-08-20 20:16
|
Necla Çamlibel
|
|
Dünyanın her yerinde din ile devlet, toplumu derinden etkileyen en önemli iki yapıdır. Bu yapılar, bazı toplumlarda iş ve güç birliği yaparken, bazılarında ise birbirlerine rakip konumundadırlar.
Ortaçağ Avrupa"sında kilise, en büyük mülk sahibiydi. Örneğin, Fransa"da ülkede mevcut toprağın yarısı kiliselere aitti. Yani, o dönemin en büyük güç sahibi kiliselerdi. Kiliselerin kaynaklarını kullanan üst düzey yöneticileri süreç içinde varlıklarını sürdürebilmek için, ruhban sınıfını, kilise bürokrasisini oluşturdular. Bu sınıf sadece halk üzerinde değil, kral ve imparatorların üstünde bile büyük bir egemenlik kurdu ve onları denetledi. Egemen güçlerin de en iyi kullandıkları güç din ilk sıralarda.
Feodalizmi yıkan burjuva sınıfı, kilise ile toprakları olan feodal beylerin başta olmak üzere tüm varlıklarına el koyarak ekonomik damarlarını kesti. Onların gücünü kırarak, kendisine rekabet edemeyecek bir konuma soktu. Kiliseyi, ekonomik yaşamın dışına attı. Boşalan bu ekonomik alana devleti yerleştirdi. Buna da laisizm adını koydu.
-Şunu yeri gelmişken hemen sormak lazım. Dünya egemen güçleri, başta ABD ve Rusya ve Çin arasındaki bu rekabette. ABD ve diğer askeri güçleri olan devletler hangi hamleyi oynamak için, Afganistan"ı, Taliban"a hibe etti. -
Osmanlı toplumundaki feodallerin, Avrupa"daki gibi bir ekonomik gücü yoktu. Çünkü camilerin kiliseler gibi malı, mülkü ve toprağı yoktu. Bu nedenden dolayı İslamiyet"te güçlü bir ruhban sınıfı o dönemde oluşmadı.
Yıkılan Osmanlı feodalizminin enkazı üzerine ulus bir devlet kuran Kemalistler, bir taraftan batının laisizmini savunurken, diğer taraftan batının yaptıklarının tam tersini yaptılar. Kurdukları Diyanet İşleri Başkanlığı makamıyla, dini devletin içine soktular. Bir başka bilgi daha; Osmanlı döneminde, din işleri, gönüllük esasına göre, parasız yapılırdı. Her hangi bir insan, cemaate namaz kıldırır, hutbe okurdu. Hutbenin konusunu kendi seçerdi. Cumhuriyet döneminde, resmi ideolojinin beyinlere kazıyan hutbelerin konularını bizzat devlet seçti ve bunu maaşla, emrinde çalıştırdığı imamlara okutturdu. Laik diye nitelendirilen cumhuriyet rejiminin bu uygulaması sonucunda İslamiyet"te bir ruhban sınıfı meydana geldi.
Yeni dünya düzeninde, İslamiyet ve Hırıstiyanlık dinler arası savaş sürecinin son noktası mı konulacak. Kavimler arası, uluslar arası, aşiretler arası savaşların yerine haçlı seferleriyle başlayan ve 21. yüzyılda hala süren İslam dininin Ortadoğu"da etkin olmasını istemeyen kim? Benim İslamiyet"im senin Hristiyanlığını döver kavgası mı yoksa? ironisiyle birlikte. Türkiye ve Ortadoğu"da İslamiyet"i revize ettikleri, daha yumuşak bir hale dönüştürdüler. Türkiye"de AKP eliyle hayata geçirdikleri; dünyada da Taliban eliyle yirmi yıldır sürdürdükleri bu savaş nelere kadir olacak.
AKP hükümetiyle, bu daha da profesyonel propaganda alanı oldu. Ve halkların dini duyguları mıncıklanmakla kalmayıp, kontrolüne alarak bugünkü Türkiye oluşturuldu. İslami yönetim şekli ya da laik diye geçinen cumhuriyet anlayışı ne yazık ki, çağdaş, medeni, çoğulcu bir yapıya sahip renkli Türkiye halklarına uymadığı ilk günden belliydi. Yüz yıl sonra bunun anlaşılıp dönüştürülebileceği sinyalleri oldukça fazla. Bu dönüşümü çağdaş, eşit haklara dayalı bir federal yapıya dönüştürülmediği taktirde, Türkiye"nin sonunun da Afganistan gibi olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
İran"daki yapı ile Afganistan"da Taliban terör örgütünün yürüteceği İslami devlet anlayışı halklara, cinslere ve yaşadığı ülkedeki sınıf ve halk tabakalarına iyi şeyler getirmeyeceği ortadayken.
Kadın haklarının, kız çocuklarının üzerinden bir rejimi değerlendirmek hangi kesimlere yarar getirecektir. Hak hukuk, insanca yaşamak, insan hakları bildirgesinde yazılıdır. Herkes doğuştan eşit haklara sahiptir. Cumhuriyetle, ya da laik bir ülkede, hatta Avrupa"nın göbeğinde dahi yaşanan kadına yönelik şiddeti besleyen bu zihniyet ve anlayışlar, kadını insan saymayan bir kör düğüm Taliban ve İslam rejimi nasıl eziyetler yaşatacak. Düşünmesi bile korkutucu.
Demem o ki, entelektüel birikimi olmayan, sadece bugüne kadar savaşmayı kendine iş edinmiş, bu örgüt ve onun gibi Ortadoğu"da yeşertilen ve beslenen örgütlerin kime hizmet ettiklerini en yakından Kürtler biliyor.
Taliban"ın Afganistan"ı ele geçirmesi, tesadüfü müydü yoksa planlı bir oyunun BOP"un parçası içinde mi Ortadoğu"da? Bir algı yanılması yaratarak, hangi kesimleri aklamaya çalışıyorlar. Pandemi ve sonrasındaki yeni dünya düzeninin ip uçlarını en basit yorumlar ve olaylarda görmek mümkündür. Köklü bir devlet olan İran İslam yönetimini karşısına almayan egemen güçler, 43 yıldır direnen ve birçok etnik kökene sahip Afganistan"ı seçmesi, Taliban"a bırakması yönetimi tesadüfü değildir. İslam ülkelerine direkt verilmiş bir mesajdır. Ya kendi içindeki dönüşümleri çağdaş bir hale getir, ya da seni dönüştürmeye yetecek, hizmetkarlarımız vardır diyorlar.
Bu süreçler, dünya güçleri ve tabi ki onun tetikçileri aracılığıyla yürütülen yeni bir durum değil. Dünya gücünü elinde tutan ABD Çin ve Rusya da baktığımızda, olayların altında bu ülkelerin çıkması tesadüf değil. Bilinçli strateji ve dünyayı yüzyıl sonrasını da, planlayanlar kendi varlıklarını sürdürmek için, Ortadoğu, Balkanlar ve Uzakdoğu"da yürüteceği politikalarının; olumsuzluklarından AB ülkeleri NATO ve müttefikleri kullanılan güçler, basamak mı oldular. Ortadoğu"da Kürtler başta olmak üzere, ulusal mücadelelerini yürütürken, verilen onca kayıp, bedeli tüm bir film senaryosunun parçaları mıydı?
Türkiye"de derin devlet tarafından kurulan ve sonrasında Suriye ve derin devlet hizmetinde olan örgütün halkımıza yaşattığı kayıpları ve filmi burada anlatmayacak kadar uzundur. Ancak, Ortadoğu"da savaş politikalarının bitmesini ve tıpkı Taliban örgütünün homojenliğini bozulmasını istemeyen güçler gibi, Kürtler üzerinde benzer örgütler yaratmak isteyen ABD Çin ve Rusya çatışması yatıyor.
Dünyada, İslamiyet açısından demokratik çağdaş bir yönetimi dayatıyor. İslamiyet"i dönüştürme yoludur. Dünya güçleri kendine sonraki yeni düzeninde kendi İslam devlet anlayışını da kontrolü içinde, terör örgütlerini ve İslamiyet"i de kullanarak bu işi başaracağına benziyor.
Türkiye"deki Taliban kolu; Kürtler içinde kendine yer bulmuşsa vah! Halkımızın geldiği noktaya sürükleyenlerin sorumluluğu, başta egemenlerin savaşta ısrar etmesi ve kendi tetikçi ve örgütlerini yaratıp beslemelerinin olduğudur. Türkiye Afganistan gibi olmamasının en büyük koruyucu dinamiği, Kürt ulusal mücadelesini ve demokrasi mücadelesini yürüten barışçıl yol ve yöntemlerde ısrar eden siyasi Kürt anlayışı, sivil toplum örgütleri ve üniter bakmayan aydın entelektüellerdir.
Şimdi yeni dünya düzeninde, yeni ulus devletler yaratılmaya çalışılmıyor, var olan ama bir bütünlük sağlayamamış tıpkı Afganistan gibi birçok ulustan kimlikten oluşan Afganlılar gibi Türkiye"de çok kimlikli, Müslüman çoğunluğu olan bir devlet. Yüz yıl sonra, bu devletin ortadan kalkıp, bir Kürt veya ortak halkların oluşturacağı yeni bir devlet kurulmasına Ortadoğu ve yeni dünya politikaları buna izin veriyor. Peki Kürtler buna hazır mı?
Başka ırkların, sınıfların ülkelerin arkasında takılmaktan, piyonu olmaktan kurutulacak mı kimi örgütler onu da zaman gösterecektir. kanımca halk, kendi dönüşümünü sağlamış. İş Kürt siyasal parti ve partilerinin bunu nasıl kendi lehlerine çevirecekleriyle bitiyor.
Bu da, politik stratejiler ve bir sonraki dünyadaki hamleleri ve işbirlikçileri boşa çıkarmakla başarılacak ve halk arasında yeniden bir uyanışa yol açacaktır.
Türkiye"yi yönetenler, Kürtlerin demokratik, barışçıl yöntemlerle politika yürüten kesimlerle müzakere etmesi ve iki halklı bir federal yapının oluşması Türkiye"de yaşayan halklar ve sınıf ve tüm renkler için en çağdaş ve akıllıca yoldur. Aksi taktirde, Türkiye"nin gelecek günlerde yönetimsel, siyasal felaketlerle yüzleşmesi kaçınılmaz görünüyor.
Yine son zamanlarda özellikle Kürtler içinde de kimi kesimlerin dillendirdiği; ülkedeki sorunları ancak, derin devlet çözer algısını oluşturup Kürtlerin gücünü manipüle etmeye çalışanların oyunları da, işbirlikçi örgütler aracılığıyla Kürtler üzerinde oynananlar da kullanıldıkları güçler tarafından menfaatlerine ters düşmesi halinde, birbirlerini de satacaklarının sinyallerine de siz okuyucuların dikkatini çekmek isterim.
Yüzyıl önce, Türkler, kendi devletlerini hileyle kurdular. Şimdi dinsel, yönetimsel güçlü kadrolara sahip Kürtler; yer altı ve yer üstü zenginlikleri konusunda en güçlü topraklara ve kadrolara sahip bir halkız dört parçada. Bunu bütünleştirip yeni politikalar, tüm yaraları kapatmamış olsa da, halkımıza umut ve nefes olacaktır.
Ê de hadê ! Hep birlikte omuz omuza vermenin tam zamanı.
|
|
|
|