2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Necla Çamlibel
 
Küresellik ve yabancılaşma
2022-11-28 19:07
Necla Çamlibel
Günümüz insanlarının çoğu, kendi öz kültürü içinde yarattığı değerlerle, küresel dünya düzeninin yarattığı değerler arasında gelip gitmektedir. Hızla gelişen teknoloji araçları aracılığıyla yapılan propagandalar, yaşamları bombardıman altına aldığını son üç yıldır tüm dünya iliklerine kadar hissettirdi. Bu teknolojik iletişim araçlarının bilinçsizce kullanılması, yabancılaşmayı ve yozlaşmayı daha da hızlandırmaktadır. Toplumsal ilişkilerin karmaşık ve çözümsüz hale gelmesi, yabancılaşma duygusunu ve yozlaşmayı arttıran başka önemli bir faktördür.

Topraklarımızın zenginliklerinden çıkarı olan egemenler yüzyıllardır, Kürdistanlıları asimile etmek için, akıl almaz yöntemlere baş vuruyor. Her Kürt daha doğar doğmaz, büyük bir asimilasyon bombardımanıyla karşı karşıya kalıyor. Daha sonra sokak, okul, iş hayatında asimilasyonla yüz yüze kalıyor ve derin yaralara sebep olan bir deneyimleme yaşıyor. Hayatın her alanını etkisi altına alan bu eritip yok etme atmosferi içinde çoğu Kürt yabancılaştığının farkına bile varamıyor.

Özellikle, insanların sahip olduğu sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel normların ya da kuralların işlevini yitirmesi-azalması sonucunda genel bir bunalım ve dengesizlik durumu ortaya çıkmakta ve bu durum insanların yaşamını alt üst etmektedir.

Belki de bu nedenledir ki, kendi değerlerine yabancılaşma içinde, etrafında olup bitene ilgisiz kalma, yaşamına bir düzen verememe, kendini alıp götüren sele bırakma, amaçsız yaşama duygusu insanlar arasında yaygınlaşmaya başlar. İnsanların olaylara ve yaşanılanlara, çevresinde gelişen olaylara tepki vermeyip seyirci kalmasının nedeni biraz da bu ruh halidir.

Marx"a göre, insanın özünü belirleyen bazı temel unsurlar vardır. Bunlardan birincisi, insanın her şeyden önce bir türe yani insan türüne ait olduğunun bilincinde olmasıdır. İkinci her insanın diğer insanlarla iletişim kuran sosyal bir varlık olmasıdır. Üçüncüsü, insanın nesnel bir varlık olmasıdır. Dördüncüsü ise, insan dış dünya ile iletişimini koparmayarak, ürettiği şeylerle yani emeğiyle yaşamasıdır. İşte yabancılaşma, bu dört temel faktörden uzaklaşma sonucu oluşur.

Yabancılaşma genellikle, insanların, kişiliğine, ürettiğine, yarattığı değerlere, çalıştığı ortama, beraber yaşadığı insanlara ve içinde yaşadığı doğaya yabancılaşması ve bunlarla düşmanca bir ilişki içinde bulunması olarak da karşımıza çıkmaktadır. Siyasal, ekonomik, sosyal, cins ve kültürel yaşam içinde bu tür örneklere fazlasıyla rastlıyoruz.

Özellikle, Türkiye’nin durumuna baktığımızda durum hiç de iç açı görünmüyor. Ekonomik, siyasal ve sosyal bunalımlar, teknolojik araçlarla küçülen dünyada diğer kültürlerden ve toplumlardan etkilenme, bu etkilenme sonucunda doğan yamalı kimlikler, özentiler sonucu doğan bunalımlar, çarpık kentleşme, eğitim sorunu, aşırı nüfus artışı, işsizlik sorunu ve özellikle kuşaklar arası anlaşmazlıklar gibi sorunlar toplumu, özellikle gençliği çok ciddi şekilde etkilemektedir.

Bu olumsuz koşullar, insanları kendine, kültürüne kimliğine yabancılaşmaya itmektedir. Bireyle toplum arasındaki ilişkilerin kopmaması için, tüm bireylerin ulusal, sınıfsal, kültürel, cins kimlikleriyle ilgili değerlerin iyi bir şekilde hazmedilmesi-öğrenilmesi gerekir. Sahip olduğumuz kimliklerle barışık olmayı ve onları sahiplenmeyi öğrendiğimiz ve öğrettiğimiz taktirde, bizi ahtapot gibi çevreleyen yabancılaşmaya karşı koya biliriz.

Bilim, yabancılaşmayı dört ana gruba ayırıyor:

1- Ekonomik etkenlerden ötürü yaşadığımız yabancılaşma. Bunu mülkiyet ilişkileri ve üretim araçlarının mülkiyeti belirliyor.

2- Teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkan yabancılaşma. Teknolojik gelişmeler, insan yaşamını biraz daha makineye uydurmaya çalışıyor. Makineleşme, insanı emeğine yabancılaştırıyor.

3- Toplumsal yapıda meydana gelen değişikliğin yarattığı yabancılaşma, büyük ölçekli ve kitlesel eyleme dayalı yığınlar haline gelen toplum anlayışı.

4-Felsefeye, topluma, edebiyata, güzel sanatlara, müziğe yani uygar yaşamdan uzaklaşma sonucunda ortaya çıkan yabancılaşma.

Elbette yabancılaşmaya ve yozlaşmaya karşı çıkmanın temel şartı, yabancılaşmayı gerçekleştiren faktörlere karşı çıkmaktır. Her kişi ve toplumda yabancılaşma ve etkileri farklılıklar gösterir. Ülkesi özgür olmayan bir bireyin kendi ülkesinde yaşadığı yabancılaşmayla, aynı topraklarda yaşayan ama özgür bir ülkesi olan bir bireyin yabancılık duygusu aynı değildir. Biz Kürtler bu bakımdan yabancılaşmayı buna paralel yozlaşmayı derinden yaşayan bir milletiz.

Bunu diasporada yaşayan Kürtler daha derin ve farklı yaşadığı gerçekliği ayrı bir makalenin konusudur.

Bizlere yönelik yabancılaşmayla daha bilinçli ve kararlı mücadele etmek zorundayız. Söz de değil, pratikte, özümüze, dilimize ve kültürümüze her alanda sahip çıkmakla. Çünkü özüne ve kültürüne yabancılaşan bu yozlaşmayı derinleştirir. Kendine yabancılaşan milletine, ailesine, diline ve kültürüne yabancılaşmış demektir. Kendisi değil bir başkası olur. Diasporadaki yabancılaşma ve yozlaşmaya karşı Kürt örgütlerinin bu konuda daha etkin iş birliği ve çözüm üretici projeler yapması elzem görüyorum.

Bu nedenle, Diasporada yeni çağdaş orada yaşayan insanlarının sorunlarıyla ilgilenen ve çözüm üreten Kürt örgütlülüğe hala ihtiyaç var.



Print