|
Tüm Kürtler, Apocu olmak zorunda mıdır?
|
2012-02-05 19:18
|
Necla Çamlibel
|
|
Değerli okuyucularım, „Öcalan’a Özgürlük“ başlıklı yazıma ilişkin bu güne kadar onlarca olumlu ve olumsuz tepki aldım. Bunların içinde beni tehdit edenler bile vardı.
Bir yazı eğer insanlar tarafından okunabiliyorsa, yazan kişi hedefine ulaşmış demektir. Okuyuculardan gelen tepkilere bakılırsa ben de bu yazımla hedefime ulaşmış bulunuyorum.
Bir önceki yazımı daha da iyi anlaşılabilir hale getirmek için, bir kaç şey daha söylemenin iyi olacağına karar verip bu ikinci yazımı yazdım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim. Ben ne yazıyla ne de sözle kişilere, kurumlara, partilere hakaret etmeyi doğru bulmam. Bu benim kişiliğime, ahlak ve siyasi anlayışıma uygun bir durum değildir. Küfür, hakaret ve rendice etmek kendine güvenmeyen, tartaşmaktan korkan aciz insanların işidir.
Ben o yazımda Öcalan’la ilgili düşüncelerime yer verdim. Ulusal duyguları güçlü, Kürt siyaseti içinde yer alan, yurt ve dünya siyasetini yakınen takip eden birisiyim. Bu nedenle Öcalan’la ilgili görüşlerimi dile getirmeyi yurtsever bir vazife olduğunu düşünüyorum.
Ben o yazımda, Öcalan’a ilgili (birçok kişi tarafından bilinen) izlenimlerimi yazmıştım. Beni tehdit eden bazı okuyucuların “sen kim oluyorsun da, Kürt ulusal mücadelesine, Kürt gerilalarına ve şehitlerine hakaret edersin?” diyenler oldu. Her eleştiri olmasa da mücadele ve gerilaya hangi satırda hakaret var diye defalarca okudum. Ancak böyle birşey yazmadığımı ben de biliyordum.
Oysaki bu tehdit ve eleştiri yapanlar da biliyor ki, her türlü kurum ve yöneticileri halka hizmet etmek için seçilirler. Asıl olan halktır ve halkın çıkarıdır. Kurum ve yöneticiler bu amaca hizmet eden kişilerdir. Yani asıl olan halk, kurum ve yöneticiler ise onun hizmetçileridir.
Diyelim ki, okuyucularımın belirttiği gibi, söz konusu olan yazım da Öcalan’a hakaret etmiş olayım. Ona hakaret nasıl oluyorda, Kürt ulusal mücadelesine ve bu mücadeleyi yürütenlere hakaret sayılabilir?
Bu ancak, Kemalist ve Apocuların mantığıdır. Çünkü onlar, kendilerini efendi, halkı ise kendilerine hizmet eden uşaklar olarak görüyorlar. Kendilerine halkın yegane temsilcisi olarak görüyorlar. İşte bu anlayış nedeniyle, Apo’ya yapılan herhangi bir eleştiriyi ulusa, ulusal mücadeleye, gerilla ve şehitlere hakaret gibi algılıyorlar.
Kürt toplumu çok halklı, çok sınıflı, çok kültürlü, çok dilli, çok din ve mezhepli renkli bir mozaiğe sahiptir. Bu nedenle Kürt siyaseti de çok sesli ve çok renklidir. Bu renkliliğin içinde, farklı görüş ve düşünceleri doğal karşılamak gerekir. Yani hiç kimse diğerleri ile aynı şekilde düşünmek zorunda değildir. Farklı düşüncelere tahamülsüzlük, otoriter, fanatik insanların işidir.
Partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kültür kurumları halka hizmet etmek için kurulur. Yani bunlar hizmet kuruluşlarıdır. Yöneticiler de halka hizmet etmek için seçilirler. Kısacası kurumlar ve yöneticiler, adına konuştukları halkın veya toplumsal kesimlerin istem ve arzularını gerçekleştirmekle mükelleftirler.
Örneğin, ulusal hakları korumak için partiler, sınıfsal çıkarlarını korumak için sendikalar, cins ayrımcılığına karşı çıkmak için kadın dernekleri, doğayı korumak için çevre dernekleri kurulur.
Her sınıfsal katman kendi arzu ve istemlerini gerçekleştiren ona hizmet edecek yapılar içinde yer alır, gerektiğinde tercihini değiştirirler. Liderler, özlem, istem ve taleplerine uygun davranmadıklarında onları değiştirirler.
Apocular gibi üniter düşünenler bu tür demokratik işleyişi kendilerine göre yorumlayarak kendilerini haklı çıkaranlardır. Onlar için liderler tekdir, vazgeçilmezdir, değiştirilmezdir. Lider, aynı zamanda vaz geçilmez ulusal önderdir. Onun her sözü bir ayettir. Ters söylediği birşey de bir keramet, bir bildiği var da böyle söylüyor diye yorumlanır.
O kutsal kişi herkese hakaret etme, sövme, aşağılama, kovma ve gerektiğinde öldürme hakkına sahiptir. Kimse bunu sorgulayamaz. Siz hiç bir kimsenin Serokê Netewîye dönüp “neden senin gibi düşünmüyor diye Kürt ulusal mücadelesine ömrünü vermiş, siyasetçilere, yazarlara, aydınlara, sanatçılara hakaret ediyorsun?” diyenede malum “ihanetçi” sıfatı hemen yapıştırılır.
Ama hiç kimse bu ulu önderi eleştiremez. Buna cesaret edenlere “Sen kim oluyorsun da ulusal mücadeleye, gerillaya ve şehitlere dil uzatıryor, hakaret ediyorsun?” diye yaygara ederler, hedef tahtası yaparlar.
Roj tv’de çıkıtığında onu saatlerce pür dikkat dinleyen çok insan gördüm. Hatta onu televizyonda dinlerken, ayak ayak üstüne atmanın dahi Öcalan’a hakaret olacağı mantığı vardı. Öcalan’ın Yaçın Küçük,e Mahir Kaynak’a, Mihrî Belli’ye “ Sayın hocam” ona akıl verenleri çok dinledim. Onların şimdi hangi cephede yer aldığını tüm kürtler biliyor.
Evini, barkını, köyünü, anne, baba, kardeş sevmeyi, karşı cinsten birine aşık olmayı “düşkünlük ve zaaf” olarak gören Öcalan’ı nereye koymalı, onu nasıl etmeliyiz acaba?
Onun öncülük ettiği bir anlayışa ne demeliyiz? Neden sorgulanmıyor? Bu insanca duyguları yaşadıkları için Öcalan’nın verdiği emirle infaz edilen genceçik insanların sayısını bilen var mı acaba?
Avrupa’ya kapağı atmış olan bir çok genç kız ve erkeklerden bu konuda çok hikayeler dinledim., Bu uğurda canlarını veren Kürt gençlerinin acıklı hikayelerini dinledim.
Onun için diyorum, gelin Öcalan’ı serbest birakın. Bu adamın nasıl bir hikmeti varmış, hepimiz görelim. Evet Öcalan’a özgürlük diyorum.
Evet beni tehdit eden apocular, bilmem ne dediğimi anlata bildim mi?
Öcalan’a özgürlük istiyorum. Bir kez daha dillendirmek te yarar görüyorum. Kürt ulusal mücadelesi uğruna, savaşmış ve hala savaşan tüm gerilaların gösterdikleri olağan üstü çaba, inanç ve kararlığına hiç bir söz söyleme hakkı kendimde bulamıyorum. Onların onurlu, ulusal inançla yürüttükleri inançları var.
Ancak onların yürüttükleri mücadelenin kaymağını, lafazanlığını yapanlar da azımsanmıyacak düzeyde. Asıl mücadele yürütmeyeceksin sıcak yuvanda oturacak ve dökülen kan üzerine, duygu sömürüsü yapıp kürtleri birbirine karşı düşman göstereceksin. Bu ne ulusal mücadeleye ne de bir partiye yarar getirir. Bu anlayıştan kurtulmak, kör düğüm olmuş bir anlayışın öncüsü Öcalan’a özgürlük istiyorum. Bir Kürt bireyi olarak bu benim en doğal hakkım. Bir imza kampanyası başlatılsın özgür kalması için, ilk imzacısı ben olurum.
Evet Öcalan özgür olsun. Hak ettiği şekilde kalan ömrünü geçirsin. Kürtler de kendi ulusal mücadelesini doğru raya oturtabilecek beceriye ve seviyeye gelmiş. O da, Kürt halkı da laik olduğu şekiliyle yaşasın. “Gölge etmesin(-ler) başka ihsan istemem.”
|
|
|
|