2024-12-21
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Gürbüz Özaltınlı
 
Hendeklere gömülen hayaller
2015-12-29 18:43
Gürbüz Özaltınlı
Demirtaş’ın DTK kongresi öncesinde yaptığı konuşmadan sonra dönüp yeniden baktım; aralarında benim de bulunduğum bir grup demokrat yazar, PKK’nın devletleşme stratejisi üzerine bıktıracak kadar yazmış durmuşlar. “Çözüm oyununu” bırakıp savaş siyasetine geçişin PKK’ya ait bir seçim olduğuna dair sayfalar dolusu emek harcanmış.

Buna karşı, Kürt sorununda şiddete dönüşü, ısrarla Erdoğan’ın seçim kazanma taktiği olarak görme, gösterme yolunu tutturan liberal/sol kalemler vardı. Kandil’in sesini, attığı askeri adımları duymayan, görmeyen, görmek istemeyenlerle; belki de bilerek perdeleyenlerden oluşan bir aydın blokuydu bu. HDP’nin “Türkiye’lileşme” siyasetine gerçeküstü anlamlar yüklemelerine yol açan AKP/Erdoğan alerjileriyle, reel-politiker aktivistler gibi davranıyorlardı. HDP’nin bağımlı değişken niteliğini ne kadar kolay unuttuklarına; PKK’nın ideolojik/politik karakterini göz ardı etmelerine; Kandil’in öncelikleri üzerine düşünmeyi tamamen terk etmelerine şaşırabilirdiniz.

Türkiye’nin gidişine ağırlığını koymuş muhafazakâr sosyolojiye; “İslami otoriterliğe” karşı, HDP’yi, demokratik bir alternatif; iktidarı sınırlandıracak etkin bir denge gücü olarak okudular. Kürtlere dayanan güçlü sosyolojik gövdesiyle güven veren; seküler ideolojik kimliğiyle yeni toplumsal kesimlere açılabilme vaadi taşıyan, modern dünyaya ait bir hareketti HDP.

Müşterisi hazır feminist/ekolojist/hiyerarşi karşıtı/dezavantajlıların dostu söylemlerin genel siyasal dile monte edilmesi, “işte tam bizim gibi konuşan bir parti/ lider” illüzyonunu çok kolaylaştırdı. Milletvekili aday listeleri, çoğulcu/renkli/demokratik bir buluşmanın resmini yansıtıyordu.

Kökü 80’lere kadar uzanan derin bir yenilmişlik; dışarıda kalmışlık ve umutsuzluk duyguları üzerine gelen bu çağrı; en kıyıda kalmışları; kabuğuna çekilmişleri; koordinat aramaktan yorgun düşmüşleri bile sarstı, silkeledi.

Böyle durumlarda ne oluyorsa o oldu. Tartışmalara; kuşkuya yer açan akıl ve tecrübe yerine; tatmin arayan öfke ve açlığı duyulan coşku egemen oldu. Kürt siyasi hareketinin derin katlarında oluşturulan Orta Doğu gücü olma; “ulusal devletleşme”stratejisi sahneye sürülürken, iktidara karşı açılan sert cepheyi Türkiye’nin demokratikleşmesine ve barışa yönelen siyaset olarak yorumlamaya hazır bir sol iklim vardı. Mersin’de Adana’da bombalar patlıyor ertesi gün Demirtaş “mesajını aldık”sözüyle Erdoğan’ı fail ilan ediyor “demokrasi heyecanıyla HDP’yi kucaklayan” çevreler bu ajitasyona alkış tutuyorlardı. Diyarbakır mitinginde provokasyon olduğu ayan beyan ortada olan bombalama gerçekleştiğinde artık Demirtaş’tan önce bu“demokrat/solcular” katili ilan etme kıvamına gelmişlerdi sosyal medyada.

Öyle kör bir coşku oluşmuştu ki; Haziran seçimlerinden sonra, bırakın PKK’nın ne yapmaya çalıştığını anlamayı, AKP’yi dışarı iten bir MHP/CHP/Cemaat/HDP koalisyonunun Türkiye için en iyi yol olduğu açık açık savunulabiliyor; MHP’ye oyunbozan olarak diş bileniyordu…

Derken, önce baraj yol vs. vesilesiyle açık saldırı başladı. Sonra trafik polislerine bile ihbarlı pusular, suikastlar… Bese Hozat’ın ünlü “halk savaşı” yazısı… Cemil Bayık’ın öz savunma çağrısı… Suruç Katliamından da iktidarı sorumlu tutma ve iki polisin katledilmesi… Hepimizin gözü önünde yaşandı.

Ve artık sanıyorum, hendek/ barikat siyasetleri, DTK kongresi ve Demirtaş’ın net siyasal tavır alışıyla bir hayalin sonuna gelindi.

Türkiye’nin demokratikleşmesini içtenlikle isteyenler ve HDP’nin varlığında sürükleyici aktörü bulduğunu düşünenler aldatılmışlık duygularıyla baş etmek zorunda kalacaklar.

Kimileri de var ki, demokrasi, barış umurunda değil. İktidarı çökertecekse Türkiye Suriyeleşse de olur. Onlara söylenecek söz yok…

---------------------------------------------------------

Yeni Yüzyıl-29 Aralık
Print