2024-12-21
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Gürbüz Özaltınlı
 
Türkiye’nin en uzun yılı
2016-07-05 19:35
Gürbüz Özaltınlı
Yıl 1993. Bugün 30’lu yaşlarında olan kuşağın dahi olup bitenleri doğru dürüst hatırlayıp anlamlandıramayacağı kadar geride kalan bir tarih.

Sayıyorum: 1) 24 Ocak; Uğur Mumcu öldürüldü. 2) 5 Şubat; Özal’ın önemli liberal kadrolarından Adnan Kahveci kuşkulu bir kazada hayatını kaybetti. 3) 17 Şubat; Özal’ın Kürt sorununda çözüm planını destekleyen tek asker, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, uçağının düşmesi sonucu öldü. 4) 17 Nisan; Turgut Özal öldü. Alındığı söylenen kan örneği daha sonra bulunamadı. Otopsi yapılmadı. 5)25 Mayıs; Özal ve Bitlis’in olgunlaştırdığı “dağdakilere kısmi af” konusuna MGK’da son şekli verilmişken, hemen bir gün sonra Bingöl’de silahsız 33 er kurşuna dizildi. 6) 2 Temmuz; Sivas Madımak katliamı gerçekleşti. 7) 3 gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyü basıldı, 33 vatandaş kurşuna dizilerek öldürüldü. 8) 22 Ekim; Lice’de çatışma çıktı, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın uzun namlulu silahla öldürüldü. PKK, çok sansasyonel bir eylem olmasına rağmen Bahtiyar Aydın cinayetini hiçbir zaman üstlenmedi. Bir PKK itirafçısı yıllar sonra cinayetin arkasında JİTEM olduğunu iddia etti. 9) PKK ile mücadele adına yapılan kanunsuzlukları ve uyuşturucu ticareti gibi faaliyetleri mahkemede açıklayacağını söyleyen eski Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı emekli Binbaşı Cem Ersever, duruşma için gittiği Ankara’da öldürüldü.

Bunların hepsi bir yıla sığdı…

1993, Literatüre “Türkiye’nin en karanlık” yılı olarak geçti.

***

93 bize ne anlatıyor? 1993, “Derin Devlet”in yeniden inisiyatif aldığı güçlü bir atak yılıdır. 12 Eylül sonrası seçimlerde başarı sağlayan Özal’ın, darbenin kurduğu iktidar sistematiğini geriletmesi ve temel politikalarda (özellikle Kürt sorununda) askeri vesayetin iradesinin dışına çıkmaya yönelmesi, Derin Devlet’in stratejik saldırısına yol açmıştır.

Bu stratejinin iki ayağı vardır. Birincisi; Kürt ulusallaşmasını sınır tanımayan şiddetle bastırmak. İkincisi; özellikle orta sınıfların denetim dışı sivil siyasetlere yönelmesine set oluşturarak ordunun politik gücünü arttırmak. Stratejinin ideolojik malzemesi de iki tehdit üzerine inşa edilmişti: “Bölücülük” ve “şeriat”…

Olayları bu analiz çerçevesine yerleştirdiğiniz zaman, bütün taşlar ışık geçirmez biçimde yerine oturur.

Strateji başarıya ulaşmış mıdır? Hem evet, hem hayır.

Evet; çünkü özellikle Uğur Mumcu’nun katledilmesi olağanüstü bir ideolojik konsolidasyona yol açmış, Kemalist Laik’çiliğin bu sembol ismi üzerinden kendisini ‘sol’ kimlik içinde tanımlayan geniş orta sınıflara çok güçlü biçimde‘Laikliğin tehlikede’ olduğu mesajı verilmiştir. Temmuz’da ise bütün vahşetiyleMadımak gelmiştir. Öyle bir iklim oluşmuştur ki, o tarihlerde ‘Avrupa Tipi’ sosyal demokrat parti olma tartışmalarının derinleştiği CHP, o defteri kapatmış ve günümüze kadar gelen ‘duyarlılık ve siyaset’ modeline yerleşmiştir.

Stratejinin ikinci ‘başarısı’ ise Özal parantezini kapatması ve 28 Şubat’tır.

CHP ordunun yedeğine sokulmuş, Özal etkisizleştirilmiş; orta sınıflar politik denetim altına alınmıştır. Kısacası, 12 Eylül’ün öngördüğü iktidar sistematiği restore edilmiş; askeri vesayetin gevşeyen vidaları sıkılmıştır.

Ama hayır; başarısızlık da vardır ve bu ortadadır. 1993’ün stratejisini kuranlar herhalde 2016 Türkiye’sini hayallerinden bile geçirmediler.

***

Bunları neden yazdım; nereden çıktı 1993?

Madımak’ın anıldığı günde “YAKANLARI AFFETMİYORUZ! AK’LAYANLARI DA”sloganı dolaştı sosyal medyada. ‘AK’ın üstüne atılmış küçük bir apostrofla, tarihin en ağır katliamlarından birisinin yükü bugünün iktidarına yıkılırken gerçek failler yine konuşulmadı.

Evet doğru, Sünni İslam dünyasının hesaplaşması gereken bir kültür vardır bu ülkede. Kanlı Pazar’dan Kahramanmaraş’a, Çorum’dan Madımak’a ve IŞİD katliamında ölenler için yapılan saygı duruşunun ıslıklanmasına uzanan; içeride taşınan bir ‘ur’ vardır…

Fakat sapla samanı birbirine karıştıran ve bu hesaplaşmayı hiç de kolaylaştırmayan kategorik bir Sünni nefreti de vardır.

Her iki tarafta da bu karşıtlığa teslim olup, yeniden üretenler değil…

Bunu aşmaya çalışanlar, değerli bir iş yapıyorlar.

-------------------------------------------------

Karar-5 Temmuz
Print