|
Yoksa asıl komplo bu mu?
|
2016-04-06 12:12
|
Etyen Mahçupyan
|
|
Son dönemde Türkiye, AK Parti ve ‘işin esası’ Erdoğan karşıtı uluslar arası bir komplo varsayımına tutunan yeni bir aydın kesimi ile karşı karşıyayız. Bu yaklaşımın her şeyden önce analitik açıdan sorunu var. Çünkü gerçekliği kendi bütünlüğüyle ele almaktansa, içinden kendi işine gelenleri seçiyor. Böylece parçası olduğumuz gerçekliği tahrif ederken, onu anlamamızı ve doğru stratejiler geliştirmemizi de engelliyor. Ayrıca entelektüel ahlak açısından da sorunlu… Bizim neyi nasıl yaptığımızla, öne sürdüğümüz ilkelerle ne denli tutarlı davrandığımızla ilgisiz bir bakış bu... Ötekilerin bize tutum ve davranışını veri alıyor ve bunları önceden kabul edilmiş olan ideolojik bir bağlam içinde anlamlandırıyor. Diğer bir deyişle gerçekliğe açık yüreklilikle bakıp, her özneyi kendi anlam dünyası içinde değerlendirip oradan sonuç çıkarmaktansa, zihinlerdeki sonucu kanıtlayacak delil peşine düşüyor. Bu ise bizi ‘niyet’ sorunsalına getirmekte… Son kertede söz konusu anlatı, bizim iyi niyetimize karşı ötekilerin kötü niyetli olduğuna dayanıyor ve bunu kanıtlamak için de tarihte ‘bize’ yapılmış olan haksızlıklar sıralanıyor. Sanki Batı hep aynı Batı, biz de hep aynı bizmişiz ve tarih kadim bir ontolojik mücadele imiş gibi.
***
Kısacası, geçmişin ‘dinselleştirilmesi’ bugünün siyasetine faydacı bir ideolojik temel sunarken, bugünün gerçekliği de faydacı bir siyasetin gerekleri uğruna kırpılıp biçimlendiriliyor. Böyle bir taktiksel çabanın getiri üretebilmesi, kısa vadede sonuç verebilmesiyle mümkün. Eğer yükseltilen bu ‘enerji’ ile hemen bir sonuç alınabilecekse, tasvip etmeseniz bile yapılanı anlayabilirsiniz. Ama eğer bu türden ayakları havada bir hezeyanın ömrü, önümüzdeki hiçbir kritik karar anına yetişemeyecek, ya da yetiştiğinde varsayılan ciddiyetini yitirip mizahi hale gelecekse şimdiden bu işi bir daha düşünmekte yarar var.
***
Ancak biz şimdi farklı bir soru soralım. Varsayalım ki bu anlatılan komplo harfiyen doğru. Yine varsayalım ki Türkiye’nin düze çıkması da ancak ve ancak Erdoğan’ın liderliğiyle mümkün. Nihayet varsayalım ki bu komplonun varlığını savunan aydınların amacı da gerçekten komplonun bitirilmesini sağlayıp, Türkiye’yi düze çıkarmak… Soru şu: Bütün bu varsayımlar doğru kabul edildiğinde söz konusu aydınların söylem ve tutumu istenen sonucun elde edilmesini sağlar mı? Diğer bir deyişle bir tutarlılık ve akılcılık testinin yapılması gerekiyor. Sergilenen davranışın hiç olmazsa kendi ön kabulleriyle uyumlu olması lazım…
***
Eğer karşınızda ABD’den Avrupa’ya ve oradan Rusya’ya uzanan, onlarca ülkenin desteklediği bir komplo varsa belki ilk düşünmeniz gereken bu koalisyonda bir çatlak yaratmaya çalışmaktır. Ama bunu geçelim, çünkü karşımızda kötü niyetinden taviz vermeyen bir şer koalisyonu olduğu varsayılıyor. Bu durumda savaşmaktan başka yol yok… Dolayısıyla bu savaşa olabildiğince güçlü bir biçimde hazırlanmak istemeniz doğal. Bu ise tüm Türkiye halkının AK Parti ve Erdoğan etrafında olabildiğince bütünleşmesini gerektiriyor. Acaba Erdoğan ve onu sevenler nasıl davranırsa bunu sağlama ihtimali artar? Örneğin kutuplaştırmayı artırmak, halkın yarısını ‘öteki’ ilan etmek, bizlerle aynı fikirde olmayanın ‘terörist’ olduğunu ima etmek akılcı bir yöntem olabilir mi?
Kendilerini ‘reisçi’ ilan eden medya bugün böyle davranıyor, bu tutumu savunuyor ve küresel komploya karşı böyle durulması gerektiğini söylüyor. Ne var ki bu tutumun Erdoğan etrafında ancak daralan bir konsolidasyon yarattığı açık. İnsan haliyle düşünüyor… Yoksa ortada başka bir amaç mı var?
----------------------------------------
Karar-5 Nisan
|
|
|
|