2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Eser Karakaş
 
Partili cumhurbaşkanlığı ve yerel özerklik
2016-05-30 20:31
Eser Karakaş
Pazarlıklardan falan bahsetmeyeceğim, zaten aklım ermez. Daha basit bir noktaya, yürürlükteki anayasa ihlallerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Ve herkesi mutlu etmese de, bence çok basit ama o ölçüde de doğru bir benzerlikten söz edeceğim.

Mevcut anayasal sistem parlamenter bir sistem. Ama bu durum kimsenin, buna iktidar partisi ve Sayın Cumhurbaşkanı da dahil, başka yönetim sistemlerini tercih etmelerine, bu alternatif sistemleri savunmalarına engel değil. Engel olsa zaten demokrasiden ve hukuk devletinden bahsetmek mümkün olmazdı.

Ancak, bu durum kimseye, buna Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, yandaşlar da, yandaş akademisyenler de dâhil, şunu söyleme hakkını vermez: “Ağustos 2014’de fiili bir durum oluştu, parlamenter sistem rafa ya da bekleme odasına ya da buzluğa kalktı, şimdi yapılması gereken anayasayı fiili duruma uyarlamaktır ve bu süreç içinde de birilerinin fiili partili Cumhurbaşkanı ya da seçilmiş başkan gibi davranması doğaldır.”

Bu laf baştan aşağıya bir hukuk ve demokrasi skandalıdır, bir fiili durumu anayasaya karşı savunmak darbeyi savunmak demektir. Anlama özürlüleri için bir kez daha hatırlatıyorum, herkes, buna Cumhurbaşkanı da en başta dâhil olmak üzere, anayasal yöntemlerle yeni bir anayasal sistem oluşuncaya kadar mevcut anayasal kurallara uymak zorundadır.

Bu demokratik, hukuki ve ahlaki bir zorunluluktur.

Gelelim hukuk, anayasa ihlali açılarından paralel bir duruma. Türkiye Anayasası merkezi bir yönetim öngörüyor, Anayasada merkezin yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisi var, seçilmiş merkezi yönetim başka bir seçilmiş yöneticiyi, yerel yöneticiyi görevden alabiliyor. Vesayet lafını ağızlarından düşürmeyen yeni yetme, yeni bitme sözde demokratlar nedense bu vesayet ilişkisini hiç görmezler.

Ancak, aynen partili cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sistemleri için geçerli olduğu gibi, her vatandaş merkez ve yerel yönetim ilişkileri konusunda çok farklı modeller de isteyebilir, önerebilir, bu doğrultuda şiddeti içermeyen, önermeyen siyaset de yapabilir. Anayasanın 90. maddesi bu duruma tümüyle cevaz vermektedir. Ama yapılamayacak olan şey fiili durum yaratarak, anayasa değişmeden özerk sisteme geçtiklerini ya da geçeceklerini ilan etmektir.

Bir demokraside, hukuk devletinde bu olmaz, olamaz.

Yine Anayasa 90’a göre, bu çok önemli değişikliği 2004 senesinde AKP yaptı, şiddet yolunu önermeden, şiddete başvurmadan ülke topraklarının bir bölümünün ana topraktan ayrılmasını istemek bile serbesttir. Durum, benzerlik, paralellik çok açık değil mi? Muhtemelen, bu aşikâr durum, paralellik muhtemelen bazı AKP’li arkadaşların hoşuna gitmeyecektir.

“2014’de yüzde 52 ile bir Cumhurbaşkanı seçildi, artık eski sistem rafa kalkmıştır, fiili bir durum vardır” demek ile “fiili bir durum yaratıp özerklik ilan ettik, ediyoruz” demek özünde tam da aynı şeydir. Her iki talep de, partili cumhurbaşkanı ya da başkanlık talebi de, özerklik içeren çok güçlendirilmiş yerel yönetim sistemi talebi de meşru, demokratik taleplerdir. Ama bunlardan birini fiili durum yaratarak hayata geçirmeye ya da yetkilerinize dayanarak hayata geçmiş gibi yapmaya kalktığınızda durum değişir.

Yeni ceza maddelerini bilmiyorum, çok değişti, karıştı ama bizim kuşak eski TCK 146’yı hatırlar, özü de anayasaya karşı fiili durum yaratmak idi. Ülkemizde savcılar olsa, her iki talebe de hukuk içi talepler, fiili durum yarattık diyenlere ise anayasa suçlusu olarak bakarlar.

Çok şey istiyorum galiba değil mi? AKP’nin bazı talepleri, bu yönüyle, PKK’nın bazı taleplerine ne kadar benziyor değil mi?

---------------------------------------------

Haberdar-30 Mayıs


Print