|
Fehim Taştekin |
|
|
|
|
|
|
|
Güneyde ‘dost ihaneti’ ve 'düşman suskunluğu'
|
2018-07-07 22:41
|
Fehim Taştekin
|
|
ABD’nin Suriye stratejisi İsrail’in çıkarlarıyla doğrudan ilintili. İsrail için yegâne öncelik işgal altındaki Golan’da statüyü değiştirmeye zorlayacak yeni bir durumun oluşması. İran’ı bahane edip Suriye’ye vurması Golan için önleyici saldırı anlamına geliyor. Hedef sadece İran unsurlarının bölgeden çekilmesiyle sınırlı da değil. Tel Aviv yönetimi, Suriye yeniden şekillenirken İsrail’i ‘düşman’ olarak niteleyen eski elbisenin yırtılmasını istiyor.
Suriye ordusu, Rusya’nın hava desteği ile güney cephesinde iki haftada 70’in üzerinde köy ve kasabayı ele geçirdi. Yönetime karşı gösterilerin ilk çıkış yeri olan Dera vilayetinde muhalif güçlerin yaşadığı bu hızlı çöküş, ‘vekâlet savaşı’ ile ilgili şimdiye kadar yaptığımız değerlendirmeleri haklı çıkartıyor: Silahlı grupları besleyen yabancı aktörler desteklerini çektikleri vakit, hükümet güçlerinin kontrolü yeniden sağlaması çok zaman almayabilir.
Daha çok ABD ve Suudi Arabistan’ın sözünün geçtiği, Arap ve Batılı gizli servislerin de yer aldığı Amman Operasyon Odası’ndan koordine edilen güney cephesindeki gruplar teker teker ağır bombardıman karşısında Rusya’nın yürüttüğü uzlaşma mekanizmasına teslim oldu.
Cehennem sahneleri, müzakereler ve teslimiyet! Mekanizma bu. Büyük rol Rusların: Uçaklar havada, müzakereciler yerde…
Bu mekanizmayı işler hale getiren iki faktör var:
Biri Suriye ve müttefiklerinin ne pahasına olursa olsun muhaliflerin ellerinde kalan cepleri temizleme kararlılığı.
İkincisi ABD ve müttefiklerinin geri vitese alması. Bu, bir dönem “Suriye’nin Dostları Grubu” olarak devrim pompalayan uluslararası aktörlerin muhalif cepheye ihaneti olarak da okunabilir.
***
Daha iki hafta öncesine kadar Trump yönetimi, ABD, Rusya ve Ürdün arasındaki müzakereler sonucu sağlanmış olan ‘Gerilimi Azaltma Mutabakatı’nın ihlal edilmesi halinde Suriye’yi sert şekilde cezalandırmaktan bahsediyordu. İsrail de İran bağlantılı güçleri sınırdan uzak tutma adına tehdit savurmakla kalmayıp defalarca Suriye’nin askeri mevzilerini vurdu. Bu yüzden Dera operasyonu daha büyük bölgesel çatışmayı tetikleyebilirdi. Korkulan senaryonun yaşanmaması önemli ölçüde Rusya’nın sürekli makas atan çapraşık hamlelerine bağlı.
Gerilimli iki taraf arasına bir paratoner gibi giren Rusya, öyle anlaşılıyor ki, ABD ve İsrail’e şunu kabul ettirdi: İran bağlantılı güçlere sahada şimdilik ihtiyacımız var, cephe temizlendikten sonra bu yapılar çekilecek.
Ki Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, güneydeki operasyonu görüşmek üzere Moskova’ya giden Ürdünlü mevkidaşı Eymen el Safedi ile düzenlediği basın ortak toplantısında “Rus-Amerikan mutabakatı gereğince İsrail sınırlarında aşamalı olarak Suriyeli olmayan güçler bulunmayacak” dedi. Bu açık bir taahhüttür.
İşin aslına bakılırsa koparılan bütün gürültüye rağmen şimdiye dek daha önce onlarca cephede Rusların parmak bastığı çekilme senaryosu zaten gerçekleşti. Yani Hizbullah gibi İran bağlantılı güçler operasyonlar tamamlandıktan sonra ele geçirilen yerleri hükümet güçlerine bırakıp başka cephelere kaydı. Çünkü bu güçlerin kalması, çatışma sonrası yerelde normalleşmeyi engelleyen bozucu bir faktöre dönüşebilir.
Rusların taahhüdüne binaen ABD ve İsrail’in Suriye ordusunun sınırlara yaklaşmasını kabul etmesi savaşın seyrini etkileyen ciddi bir kırılma sayılır. Elbette bu İsrail’in kendini tutacağı anlamı da taşımıyor.
Amerikalıların “Ruslar gerilimi düşürme anlaşmasını ihlal ediyor” suçlamasından geri durmaması ise cephenin seyri karşısında anlamsızlaşıyor. Lavrov’un verdiği yanıt artık ‘susturucu etkisi’ yapıyor:
“Gerilimi düşürme mutabakatı IŞİD ve Heyet Tahrir el Şam’ı (HTŞ) kapsamıyor. ABD desteklediği grupları teröristlerden ayırma sorumluluğunu üstlenmiştir. Her zaman olan şu: ABD’yle çalışan gruplar şimdi HTŞ’ye (Nusra Cephesi) katıldı.”
ABD ve ortaklarının dürüstçe verebilecekleri bir yanıt yok.
***
İkiye bölünmüş olan Dera kent merkezi ve Ürdün sınırındaki Nasip kapısına kadar olan bölgede kontrol Suriye ordusuna geçtiğinde güney cephesinin üst kısmında bir tarafta IŞİD, diğer tarafta Nusra Cephesi ve müttefiklerinin tutunduğu Golan yamaçları kalıyor. İsrail’in çifte alarm verdiği yer de burası. İsrail hemen “Suriye ordusu 1974 Ateşkes Hattı’na kesinlikle yaklaşmasın” diye uyardı ve sınıra tank sevkiyatına başladı.
Operasyon başlarsa Nusra ve müttefikleri müzakere yoluna girip Doğu Guta’dakiler gibi İdlib cebine sığınmayı tercih edebilir. IŞİD’le böyle bir müzakere beklenmiyor. Ya çetin bir savaşla yok edilecekler ya da destek gördükleri İsrail’e kaçacaklar.
Bundan sonra ne olacağı önemli ölçüde Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in 16 Temmuz’da Helsinki’de bir araya geleceği ABD Başkanı Donald Trump’la yapacağı pazarlıklara bağlı. Putin, Trump’ı istediği kıvama getirebilmek için Suriye’deki askeri görünürlüğünü kısmen düşürme yoluna gitti. Moskova’dan gelen açıklamalara bakılırsa Suriye’de konuşlanmış 1140 asker, 13 uçak ve 14 helikopter son birkaç günde Rusya’ya geri döndü.
Taraflar “Rusya Amerikan seçimlere müdahale etti mi” tartışmasıyla ötelenmiş yeni bir başlangıç yapma perspektifiyle Helsinki buluşması için sıkı hazırlanıyor. Trump, İran’dan Kuzey Kore’ye kadar birçok alanda Rusya ile ortaklık tesis etmeyi umarken Suriye’de Putin’le restleşme havasından çıkabilir.
CNN’e göre Trump, 25 Haziran’da Ürdün Kralı Abdullah ile görüşmesinde Amerikan güçlerini çekme niyetinden bahsetti. Bir çıkış stratejisi gerekiyor. Bu strateji Putin’le pazarlıklara göre şekillenebilir.
Amerika tarafındaki temel beklenti, İran’ın Suriye’deki unsurlarını mutlak surette çekeceğine dair net bir taahhüdün sunulması. Putin de bu taahhüde karşılık Ürdün sınırından beslenen Tanaf’taki üssün boşaltılmasını, Amerikan destekli Suriye Demokratik Güçleri’yle Şam arasında müzakere yolunun açılmasını ve siyasi çözümün kolaylaştırılmasını isteyebilir. Bu zirve bu bakımdan çok kritik.
***
ABD’nin Suriye stratejisi İsrail’in çıkarlarıyla doğrudan ilintili. İsrail için yegâne öncelik işgal altındaki Golan’da statüyü değiştirmeye zorlayacak yeni bir durumun oluşması. İran’ı bahane edip Suriye’ye vurması Golan için önleyici saldırı anlamına geliyor. Hedef sadece İran unsurlarının bölgeden çekilmesiyle sınırlı da değil. Tel Aviv yönetimi, Suriye yeniden şekillenirken İsrail’i ‘düşman’ olarak niteleyen eski elbisenin yırtılmasını istiyor. Bunu Rusya’dan başka kimsenin yapamayacağına ikna olanların sayısı artıyor. Mesela Haaretz yazarı Zvi Barel’e göre İran’ı uzaklaştırmak istiyorsa İsrail’in Rusya’dan başka seçeneği yok:
“Tahran ve Moskova gerilimi azaltma bölgelerinin kontrolü konusunda anlaşmazlık içinde. Kuzey Suriye’de Kürt bölgelerini işgal eden Türkiye, Rusya’nın ‘birleşik Suriye’ hayalini tehdit ediyor. Haliyle eğer İsrail’in amacı İran’ı Suriye’den atmak ise ABD ya da Arap devletlerinden ziyade Rusya, İran’ın buradaki operasyonlarını sınırlandıracak, belki de ayrılmasını sağlayacak kapasitede yegâne güç. Esad İran’dan daha çok Rusya’ya bağlı. Ve bu vaziyet İsrail’e uyar; çünkü Suriye’nin dış politikası, İsrail’e ilişkin müstakbel politika dahil Kremlin tarafından yumuşatılacak demektir.”
Bu bakımdan “Dera’daki geri vites neyin karşılığı” sorusunun yanıtını ararken Rusya üzerinden dönen pazarlıkları yakın planda tutmak gerekiyor. Dediğim gibi bu pazarlıkların bir ayağı İran’la, diğer ayağı Suriye’ye biçilecek yeni elbiseyle ilgili.
Kuşkusuz Rusya, İran’ı basitçe oyun dışına atamaz. 2015’te Rusya’yı savaşa katılmaya ikna eden İran idi. İran’ın sahadaki danışmanları ve seferber ettiği milis güçleri Rusya açısından kara unsuru işlevi gördü. Putin geçen ay “Suriye’deki bütün yabancı güçler çekilmeli” çıkışıyla İran’ı da kast etmiş olsa da Ruslar dereyi geçerken İranlıları suya itmenin doğuracağı risklerin farkında. Ki Lavrov, bu realiteyi teslim etmek durumunda kaldı:
“Mesele Batı medyasında basitçe ‘İran çekilirse her şey iyi olacak’ diye ele alınıyor. Tamamen gerçekdışı. İran, Körfez ülkeleri, Ürdün, Mısır ve diğerleri olmadan bölgenin problemlerini çözmenin imkânı yok.”
Rusya’nın son tutumu “İranlılara şimdi gidin demek gerçekçi değil ama işleri bitince gidecekler” diye özetlenebilir. Görünen o ki İsrail ve ABD bu taahhüdü satın almaya niyetli.
Suriye’ye biçilmek istenen elbiseyle ilgili de kısaca şu notu düşelim: Rusların, Suriye ordusunu modernize etmeye dönük bir plan çerçevesinde askeri doktrinde değişiklik önerdiği iddia ediliyor. Buna göre yeni doktrinde “İsrail ulusal düşmandır” ve “Ordunun amacı işgal altındaki Filistin ve diğer Arap topraklarını özgürleştirmek” gibi ifadeler yer almayacak. Yani Golan’ı hepten unut demenin başka bir yolu. Suriye’nin bunu kabul etmesi statüko açısından ‘ideolojik intihar’ anlamına gelir. Bunu yaparlar mı, şimdiden kestirmek zor.
***
Eğer işler bu minvalde giderse ve Helsinki zirvesinden ‘uyum’ çıkarsa Suriye’nin ayaklarına atılan gemici düğümünden sıyrılması biraz daha kolaylaşır. Tabii bu ihtimal Amerikan müdahaleleriyle kendi hayallerini taçlandırmayı umanları telaşlandırmışa benziyor. İşte bir örnek; Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, Washington Post’a yazdığı makaleyle Beyaz Saray’a sufle veriyor:
“ABD, Suriye’de bölünme önermelidir. Esad kontrol ettiği yerleri elinde tutabilir. Ve Asiler yerel hükümetler kurup yeni bir entite oluşturabilir.” Şam’da ‘fetih cuması’ kazaya kaldı ama belki ‘barış cuması’ öngördüğümüz kadar uzak değildir, ne dersiniz?
----------------------------------------------------------
Gazete Duvar-7 Temmuz-2018
|
|
|
|
|
|
|