|
Aydın Güneşli |
|
|
|
|
|
|
|
Öcalan’ın mektubu ve “Du bakalım n’olacak?”
|
2013-03-23 11:37
|
Aydın Güneşli
|
|
Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mesajı bir kez daha insanları şaşırtmış görünüyor!
MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ile yapılan samimi “müzakere” sonrası Öcalan, yine MİT elemanlarınca BDP lilere, kitlelere okusunlar diye ulaştırılan mektubu çok kişi hayretle karşılıyor.
MİT ile sürdürülen “müzakere” den , MİT tarafından taşınan bir mektuptan “Kürt devriminin manifestosu” çıkacak değildi herhalde.
Bu avéller, beklediklerini bulamayınca “aaa” diye şaşıracaklarına, önce MİT denen teşkilatın ne olduğuna bir baksınlar.
“Millî İstihbarat Teşkilâtı, Türkiye Cumhuriyeti"nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevli teşkilâttır.”
Burada zikredilen “Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne” yönelik tehdidin , Kürdistan’ın özgürleştirilmesine yönelik hareketler olduğunu söylemeye gerek var mı acaba?
Tarihi hayli kirli ve kanlı olan bu teşkilat ile PKK lideri Abdullah Öcalan arasında başlayan İmralı süreci yavaş yavaş ilerliyor
Her kes, her açıklama ve ya gelişme sonrası şaşırıyor(!)
Kimi seviniyor, kimi hüzünleniyor, Ama hepsi şaşırıyor ve ya şaşırmış gibi yapıyor.
“Aaa! Hayret! Olacak gibi değil!”
Yahu niye şaşırıyorsunuz ki?
Yıllarca Öcalan “dürüstçe” ne olduğunu, nasıl ilişkiler içinde olduğunu, ne yapmak istediğini söylemedi mi, yazmadı mı?
Yahu, hadi okuma özürlü olduğunuzu farz edelim; kalın kalın kitaplarında, “savunmalar” ında, avukat görüşmeleri tutanaklarında laf kalabalığı arasına serpiştirilmiş mesajlarını gözden kaçırdığınızı düşünelim!
Hadi, Türk, Kürt bir sürü yalaka ve analarının gözü yazar- çizerin, hin siyasetçinin ustaca, bilinçli çarpıtmalarıyla aklınız karıştı diyelim.
Peki, yakalandığında, uçaktayken, gözlerindeki bant açıldığında kameralara konuştuklarını izlemediniz mi?
Gözlerinizle görüp kulaklarınızla işitmediniz mi?
Muhtemelen unutmuşsunuzdur.
Ya da siz de az “hin” değilsiniz hani…
Taa orta okuldan itibaren öğretildiği gibi “Tecahülü arif sanatı” ( bilip de bilmemekten gelme sanatı)yapmak işinize geliyor…
Ben yine de bir kez daha hatırlatayım;
“Devlet görevlisi: Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin. Nasılsın?
Abdullah Öcalan: (Şaşkın ve morali bozuk bir halde) Sağ ol, iyiyim.
Miden mi yanıyor?
İyi. Yani sağlıktan bir problemin yok?
(Kafasıyla “Hayır” işareti yapıyor.)
Ne var? Midende mi var? Ağrı, ekşime falan mı var? Yanma mı var?
(Kafasını sağa sola sallayarak yüzünü ekşitiyor.)
Tamam, gereken tedaviyi biz yaptırırız. Şimdi sana bazı şeyler sormak istiyorum.
(Öcalan sürekli gözlerini kapatıyor.)
Gözlerini kapatmana gerek yok. İstersen suyla silelim mi? Bant izleri rahatsız ediyorsa suyla silelim gözlerini, rahat etsin.
(Öcalan, kafasını sallayarak “Hayır” diyor.)
Sen şimdi bizim misafirimizsin. Rahat ol. Yani kendini öyle sıkıntıya sokma. İstediğin bir şey varsa…
Ben ülkemi severim. Annem de Türk’tü.
Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misin?
Bir hizmet imkanım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey söylemeyin. Hizmet gerekirse yaparım.
Sorulara cevap verirsen, hizmet yapmış olursun. Yüzünü gözünü silelim eğer rahatsız oluyorsan.
Türkiye’ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim. Bunları, halkın içinde konuşuyorum. Başka bir şey de konuşmam. Bir hizmet imkánım varsa, ben inanıyorum vardır, daha üst düzeydekilere de bildirirsek, ben hizmeti seve seve ederim. Ben hizmet edeceğim. Çok iyi edeceğim.
Şimdi bak kaydediyoruz, senin şeylerini.
Yayınlayın. İşkence etmediniz, benim içimden geliyor. Ama ben gerçekten söylüyorum. Türkiye’yi seviyorum. Ve Türk halkını da seviyorum. Onlar için iyi hizmet edeceğime inanıyorum. Fırsat verilirse yaparım.”
Peki şimdi ne yapıyor, mektubunda ne diyor?
“Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.”
Neyse, uzun uzun mektubu tahlil etmeye gerek yok.
Zira yıllardır aşikar olan bir süreci hala “Du bakalim n’olacak?” diye ağzı açık izleyenlere
Aziz Nesin’in bir fıkrasını aktarayım.
Fıkra şöyle;
-Necmiyaa? -Efendim. -Ne yaptın ben yokken? Necmiya yanayakıla anlatmaya girişiyor! -Ah, sorma… Nasıl sormasın, meraktan çatlıyor. -Ne oldu Necmiya? –Öyle bir şey geldi ki başıma, şaştım kaldım. -Ne geldi başına? Necmiya saf saf anlatıyor! -Senin söylediğin sinemaya gitmek üzere çarşaflandım. -Çok güzel. -Çıktım sokağa -Avet? -Yolda giderken bir herif sokuldu yanıma? -Bir harif? -Evet… Ben gidiyorum, o da yanımda gidiyor. Ben gidiyorum o da gidiyor. Dur bakalım, ne olacak, diye merak ettim. Fıtık amca çok bozulur ama, karısına belli etmemeye çalışarak o da şaşmış görünür! -Allah allah.. Ban da şok merak ettim. Du bakalim n’olacak? -Ben gidiyorum, o gidiyor… Böööyle yanımda. Dibimden ayrılmıyor. Dur bakalım n’olacak diyorum içimden… -Fasuphanellah… Du bakalım n’olacak? -Bileti alıyorum, o senin dediğin sinemaya girdim, adam da girmez mi? Bu kez Fıtık amca artık davranıp karısından önce sordu: -Ve minelgaraip.. Du bakalım n’olacak? Sonra? -Sonra ben oturdum. O da yanımdaki boş koltuğa oturmaz mı? -Hayret! Du bakalım n’olacak? -Işıklar söndü, film başladı. -Eeee anlat Necmiyaa? -O herif elini bacağıma atmaz mı? -Ne diyorsun, velacaip… -Çarşafımın eteğinin altından elini sokmaz mı? Aaa! Şaştım kaldım… -Ne yapacak? –Bilmem ben de onu merak ediyorum ya… Dur bakalım, n’olacak diye bekliyorum. -Vallahi ban da merak ettim yahu… Du bakalm n’olacak, diye bekliyorum. -Sonra o herif oramı buramı karıştırmaya başladı. Doğrusu çok merak ettim. Sen olsan merak etmez misin? Fıtık amcanın gözlerinden ateşler saçılıyor ama, karısı o denli saf ki, kızsa, hiç yakışık almayacağı için o da karısına uyup soruyor! -Nacmiya, du bakalım n’olacak? -Sonra ‘Hazreti Ömer‘in Adaleti’ bitti. Lambalar yandı. Ben kalktım, o da kalkmaz mı? -Sonra, harif da? -Evet. -Velacaip ve minelgarip… Du bakalım n’olacak? -Çıktım sinemadan, o da çıktı. Ben yürüyorum, o da yanımda yürüyor. -Aman Necmiya, vallahi şok merak ettim. Du bakalım n’olacak? -Ben de merak ediyorum. Ben köşeyi saptım. -Harif da saptı mı? -Saptı. -Anlat şabuk Nacmiya, şok meraklı. -Bizim apartmanın kapısından girdim, herif de girdi. Dur bakalım, n’olacak diye merak içindeyim. Fıtık amca ter içinde… -Sonra? -Bizim kata çıktım, herif de çıktı. -Vay harif vay!… -Çantamdan anahtarı çıkarıp bizim dairenin kapısını açtım, girdim içeri, o da girmez mi? -Harif da yallah içeri? -Evet -Du bakalım n’olacak… Aman anlat şabuk Nacmiya… -Eve gelince yatak odasına girip elbet soyundum. O da soyunmaz mı? -Ne diyorsun Nacmiyaa… Du bakalım n’olacak? -Soyununca yatağa girdim. Olur şey değil, o da benimle yatağa girmez mi? Fıtık amca kızgın demirle dağlanmış gibi haykırır: -Ayvaaaaah! Du bakalı n’olacak? -Ben de yatakta ne olacak diye merak ediyorum. –Aman Nacmiyaa, vallahi meraktan şatlayacak ban… Söyle şabuk, ne oldu Nacmiya? -Hiiç canım… Bir şey değilmiş, ben de boşu boşuna merak etmişim. Boncuk boncuk ter döküyordu Fıtık amca. -Yok yahu… Peki, ne oldu Nacmiyaa? Ne yaptı? -Aynen senin her gece yaptığını… Beyninden vurulmuşa dönen Fıtık amca ne yapsın şimdi? Karısı o denli saf ki, başına kötü bir şeyin geldiğinden bile haberi yok ki… Döğse olmaz. Kovsa olmaz. Erkekliğe toz kondurmamak, yiğitliğe krem sürdürmemek için Fıtık amca şöyle der: -Amaaaaan Nacmiya, ban da muhim bişey zannediyordum. Du bakalm n’olacak diye boşuna merak etmişim.”
Evet,MİT ile Öcalan arasında İmralı süreci devam ediyor; Du bakalım n’olacak?
|
|
|
|
|
|
|