|
Gerçekler, Detaylarda Gizlidir
|
2012-12-30 18:01
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Müslümanların kutsal kitabı olan Kuran’da „İnsanlar mahlukatın eşrafıdır. Yani insanlar varlıkların en kutsalıdır“ deniliyor. Ne var ki etrafımıza baktığımızda görüyoruz ki, eli öpülecek insanlar olduğu gibi, yüzüne tükürülecek insanlar da var.
Her yerde ve her zamanda şahit olduğumuz gibi, insan denilen mahluk, hem dünyanın en soylu, hem de dünyanın en soysuz işini aynı maharetle yapan bir varlıktır. Tüm işlerini, bir amaca ulaşmak için, düşünerek ve planlayarak yapar.
İnsanların büyük bir bölümü, gerçek niyetlerini bilinç altına iter ve onları kontrol altında tutar. Böylece, gerçek niyetini gizler, kitleleri yanıltır, kandırır ve kullanır.
Böyleleri, insanları kullanmak, yanlış hedeflere yöneltmek, başkasına karşı kışkırtarak vuruşturmak için durmadan yalan söylerler. Gerçekleri sulandırırlar, olayları çarpıtırlar. Zaman içinde, aklından beyaz geçmesine rağmen, ağzından siyah kelimesini çıkaracak kadar ustalaşırlar.
Bu ustalığa rağmen bazen, kin, nefret, aşırı kızgınlık ve öç alma gibi nedenlerle, bilinç altındaki kontrol mekanizması bozulur. Baskı altında tuttuğu şeyler, bir anda dilinin ucuna geliverir. İşte o zaman, ağzından gerçek niyetini gözler önüne seren, onu ele veren sözler dökülmeye başlar.
Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan, buna örnek gösterilecek bir kişiliğe sahiptir. Erdoğan, geçenlerde partisindeki Kürt milletvekilleriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda bulunan milletvekilleri, başbakana yumuşak ifedelerle bazı eleştirilerde bulundular.
Bunun üzerine Erdoğan’ın bilinç altı üzerinde kurduğu baskı ve kontrol mekanizması gevşeyince, ağzından şu iki cümle çıktı. „Biz bir orkestrayız. Orkestrada farklı bir ses çıkarsa, kurulu düzen bozulur“ İşte bu iki cümle, Erdoğan’ın insan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet, sosyal hukuk devleti, çoğulculuk konularındaki gerçek durumun ortaya çıktı.
Bilindiği gibi başbakan, kitleler önünde yaptığı açıklamalarda, Kürt, Alevi, Roman, Arap, çerkez ve Gürcüleri… tanıdığını, onların temel insani haklarının verileceğini, bunun için yasal düzenlemelere gidileceğini söylüyor.
„Faşizmin üniformasıdır“ diyerek ilk okul öğrencilerinin önlüklerini çöpe atıyor, üniter yapıdan çoğulculuğa geçeceğini söylüyor.
Ne varki orkestrayla ilgili sözleri, onun üniter Kemalist rejimin kararlı bir savunucusu olduğunu gösteriyor. Bu durum onun demokrasiyle ilgili çifte stardartlı biri olduğunu gösteriyor.
Bilindiği gibi orkestralarda, çeşitli enstrümanlar vardır. Bunların hepsi bir birinden farklı sesler çıkarır. Orkestrayı yöneten maystro, elindeki çubuklla, bu farklı sesleri bir biriyle uyumlu hale getirerek, hoş bir armoniye yaratır. Yani tüm farklı sesler, bir birbirini tamamlar ve müziği tek seslilikten çok sesliliğe dönüştürür.
Bu renklilik ve zenginlik, insanların ruhunu okşar. Onlara mutlu anlar yaşatır. İnsanlar, çok sesli müziğin o harika atmosferi içinde, ruhsal bir doyuma ulaşırlar. İnsan olmanın erdemini beyninde ve ruhunda his ederler. Mutlu olur ve hayata daha sıkı sarılır, daha sevecen bir karekter edinirler. Çoğulculuğun renkliliği ve zenginliği kitlelerin gönlünde ve beynine yerleşir, kök salar.
Ama, hayatı üniterlik üzerine kuran insanlar, bu çok sesliliği teneke gürültüsüne benzetiyorlar ve sevmiyorlar. Onlar, tek sesli müziği severler. Uçsuz bucaksız bir çölde ağır adımlarla yürüyen bir devenin boynundaki çanın yeknesak sesini severler. Bu durum, siyasi, sosyal ve kültürel yaşamda da geçerlidir.
Geri kalmış toplumların yöneticileri, çok sesli müziği sevmedikleri gibi, çok partili rejimleri de sevmezler. Çağdaş çoğulcu düzeni „Her kafadan bir ses çıkaran, toplumu kaos ve anarşi içine sürükleyen rejim“ biçiminde nitelendiriyorlar.
Bunun için durmadan „Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek din, tek mezhep, tek dil, tek ideoloji…“ diye bağırıp duruyorlar.
Bu ırkcı, totaliter, üniter, çağdışı Kemalist rejimin taklitçisi olan Kürt yöneticileri de, halka toplum içinde var olan tüm seslere kulağını tıkayıp, tek enstrümanlı orkestrasına katılmayı dayatıyorlar.
Kısacası ha Türk ha Kürt, çağdışı kalmış bu insanlar, doğa ve sosyal yaşamda var olan çoğulculuğa inat, üniterleği savunuyorlar. Ama, bu özlemlerini kitlelerden gizliyorlar.
Eğer, kandırılmak, kullanılmak, papağana dönüşmek, robotlaşmak ve gönül verdiğimiz davaya zarar verecek bir duruma düşmek istemiyorsak, hayata eleştiriyel bir gözle bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.
İnsanların bilinçaltlarını okumayı öğrenmemiz gerekiyor. Bize söylenenleri beynimizde ciddi bir eleştiriye tabi tutmamız gerekiyor. Hatta, kendi bilinçaltımızı da okumamız, kendi doğrularımızdan bile şüphe etmemiz gerekiyor.
Kişilerin gerçek düşüncesini öğrenmek istiyorsanız eğer; sizinle konuşan insanların gözlerinin içine bakın, ses tonunundaki değişmeleri farkedin, değişen yüz rengine, tiklerine ve mimiklerine dikkat edin, beden dilini okumaya özen gösterin. Ancak bu şekilde, insanların gerçek niyetini anlaya bilirsiniz, yalanlarını yakalaya bilirsiniz.
Kısacası insanların bilnçaltını okuma ustalığınız yoksa eğer, kandırılmaktan ve kullanılmaktan kurtulma şansınız yoktur. Çünkü gerçekler, insanların bilincinin altında gizlidir.
Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yıl geçirmenizi diliyorum. Tüm okuyucuların yeni yılı kutlu olsun.
|
|
|
|