|
Cadı Kazanı
|
2013-04-15 19:21
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Ortadoğu asırlardan beri, stratejik konumu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, sömürgeci, talancı devletlerin ilgi odağı olmuş, çeşitli çıkar çevrelerinin bir birleriyle kıyasıya mücadele ettiği alan haline gelmiştir. Bölge, günümüzde de cadı kazanı gibi kaynamaya devam ediyor.
Ortadoğu, eskiden İpek Yolu’ndaki stratejik konumu, günümüzde de petrol, gaz ve su zenginlikleriyle, sömürgecilerin ağzını sulandırıyor. Cadı kazanı içinde bir birlerine tuzak kuran, ayak kaydıran, bilinç karartan ve hedef şaşırtan çıkar çevreleri, kıran kırana bir mücadele yürütüyor.
Bu mücadele içinde, insanlar, partiler, ideolojiler ve devletler, haraç mezat alınıp satılıyor. Allahın günü, dostluklar ve düşmanlıklar kuruluyor ve bozuluyor. Taşlar yerinden sökülüyor ve yeniden diziliyor. Stratejik projeler bile, sık sık revize ediliyor.
Günümüzdeki mücadelenin en deneyimli, en birikimli, en donanımlı ve en entrikacı aktörleri, ABD, İsrail, AB, Rusya, Türkiye ve İran’dır. Dünya kapitalist sisteminin patronu olan Amerika, BOP porojesiyle eski dünyayı yıkıp, yerine yeni bir dünya kurmaya çalışıyor.
Ülkelerin istihbarat örgütlerine ajanlarını sızdırıyor, Devlet yöneticilerini satın alıyor, Çeşitli ülkelerde derin devletler kuruyor. Bu illegal devletlerin asker ve polislerini Panama’daki konturgerilla akademisinde eğitiyor. Bu ülkelerde faşist cuntalar kuruyor, bunların aracılığıyla, halk oyuyla iktidara gelen hükümetleri deviriyor, emrindeki devasa medya aracılığıyla dünyanın beyini yıkıyor, ülke, parti ve sivil toplum kurumlarını, kurulu düzenin çıkarı doğrultusunda maniple edip yönlendiriyor.
Bunun için onlarca stratejik örgüt kuruyor, binlerce uzman çalıştırıyor, 10 sene, 20 sene, 50 sene sonrası için projeler hazırlıyor.
Şimdi, Kürt halkının temsilcisi olduğunu söyleyen, sözüm ona Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin başını çektiğini idea eden Apoculara bir göz atalım.
En üstte, her sözünde keramet bulunan, bu nedenle biat edilen bir „Ulusal Başkan“ var. Her şeyi bildiğini sanan bu kişi, fikir üretecek, sorunlara çözüm bulacak kurumların oluşmasına izin vermiyor, kimseyi konuşturmuyor, kimsenin aklını beğenmiyor.
Kendini yanılmaz ulvi bir yaratık olarak görüyor. Üstelik bu kişi, 12 metre karelik bir hücrede, Türk Genel Kurmayı‘nın uzman elemanları tarafından siyasi, ideolojik ve psikolojik baskısı altanda tutuluyor ve yönlendiriliyor.
Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin, sömürgeci emperyalist ülkelerdeki gibi bilgili, deneyimli ve donanımlı olmasını beklemek elbetteki gerçekçi olmaz. Ama böyle bir mücadeleyi yöneten insanların yapması gereken ilk şey, ulusuna güvenmek, Kürt halkı içinde ulusal duyguları güçlendirmek, ulusal birliği sağlamak, mevcut uzman insanlarla stratejik kurumlar oluşturmak, bu kurumlar aracılığıyla, fikir ve strateji üretecek, uygulanabilir projeler yapmak, tüm ulusal değerleri eşgüdüm halinde mücadele alanına sürmek olmalıdır.
Apocular zaman zaman Kürt milletine ve bireylerine „feodal, ilkel milliyetçi, düşmüş halk, ajan, kıravatlı korucu“ biçiminde hakaretlerde bulundular. Kürt ulusal tarihinin 1984 yılında başladığını söyleme çılgınlığında, saygısızlığında bulundular. Binlerce saygın Kürt birey ve kurumlarını ajanlıkla suçladılar.
Yurtsever Kürlerle birleşme yerine, işçi sınıfıyla ciddi bir bağ kuramayan, Kürtlerin sırtına binen, Kürtlerin kanı üzerine politika yapan, karanlık Türk solcularıyla el ele tutuştular. Ulusal birlik yerine sınıfsal birlik kurmayı marifet saydılar. Kürt ulusal mücadelesini onun bunun kuyruğuna taktılar. Kürdistanı aralarında paylaşan, Kürtlerin kaderini tayin etmesine karşı çıkan devletlerle iş ve güç birliği yaptılar.
Bu açık tablo karşısında, „Bu gün Ortadoğu’da kaynayan cadı kazanının içindeki Apocuların başına neler gelebilir?“ diye sormamız, bu soruya yansız ve nesnel cevap vermemiz gerekiyor. Haydi, biz de kendimize bazı sorular soralım:
Onlarca kurumun var olduğu, binlerce uzman insanın katkı sunduğu, oluşturulan kollektif bir beyin yönettiği kesim ile, hikmetinden sual olunmaz bir ulusal başkanın tek başına yönettiği kesimin, fokurdayan cadı kazanı içindeki somut durumu nasıl olur acaba?
Kim kandırılır, kim kandırır?
Kim kullanır, kim kullanılır?
Kim satar, kim satılır?
Kim ajan olur?
Kim işbirlikçi olur?
Kim süpermen olur?
Kim zavallı olur?
Kim aptal olur?
Kim salak olur?
Kim ulusal hain olur?
Kim onun bunun uşağı olur?
Kim havlu atıp teslim olur?
Kim ben ettim, sen etme der?
Kim ülkesini, milletini, partisini ve yandaşlarını satar?
|
|
|
|