2025-01-16
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Atatürk istifa
2013-06-15 20:30
Yılmaz Çamlıbel
Hemen “Hoppalaaaa bu da nerden çıktı?” demeyin lütfen. Önce derin bir nefes alın ve yazıyı sonuna kadar okuyun.

Eğer seçilenler, bir ülkeyi, partiyi veya kurumu iyi yönetemiyorlarsa, toplumsal sorunları çözemiyorlarsa, halkı memnun edemiyorlarsa, durumdan şikayetçi olan toplumsal kesimler sokağa iner ve yöneticileri istifaya çağırırlar.

Yöneticilerin istifa etmesi durumunda, biriken sorunların çözülmesi, toplumdaki gerilimin düşürülmesi şansı yakalanır. Yöneticilerin koltuğa yapışması durumunda ise, toplumsal gerilimler daha da artar, çelişkiler sertleşir, kin ve nefret duyguları güçlenir. Böyle durumlarda toplum ya ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecine girer, veya daha gerici kadrolar iş başına gelir, mevcut sorunlar daha da ağırlaşarak devam eder.

Son günlerde İstanbul’dan başlayıp ülkeye yayılan protestolar, hem iyiliklerin hem de kötülüklerin tohumlarını içinde barındırıyor. Herkes nefesini kesmiş, yöneticilerin nasıl bir tavır alacağını, toplumun ne yana gideceğini merakla bekler hale gelmiş bulunuyor.

“İyi de, bu işin Atatürkle ne ilgisi var?” dediğinizi duyar gibiyim. İzin verin anlatayım.

Malum CHP’yi Atatürk kurdu ve 11 yıl boyunca bu partiyi bizzat yönetti. Atatürk sıfatı verilen bu diktatör, rakı sofrasında demlenirken, kimin nereye mebusu olacağına karar veriyordu. Halk da emir komuta zinciri içinde, oylarıyla diktatörün işaret ettiği kişileri mebus seçiyordu. Mebusların büyük çoğunluğu, temsil ettikleri vilayeti bir kere olsun görmeyen insanlardan oluşurdu.

Ulu önder ünvanı verilen bu diktatör, 1938 yılında öldü. Oğlu olsaydı eğer, boşalan koltuğuna kesin o oturacaktı. Oğlu olmadığı için boşalan koltuğa, en sadık bendesi olan İsmet İnönü oturdu. O da 12 yıl boyunca ulu önderin izinde yürüdü, yani ülkeyi diktatörce yönetmeye devam etti.

Daha sonra CHP’sine genel başkan olan Ecevit, Baykal, Altan Öymen ve Kemal Kılıçtaroğlu döneminde de bu durum değişmedi. Aradan 86 yıl geçmesine rağmen CHP, Atatürk’ün temelini attığı Türk resmi ideolojisinin kararlı savunucusu olmaya inatla devam ediyor.

Dünyanda ve Türkiye’de yaşanan bunca köklü değişmelere karşın, CHP hala yasakçı, baskıcı, üniter, totaliter, jekoben ve ırkçı yapısını inatla sürdürüyor. Ülkenin çağdaş bir yapıya kavuşmasına katkı sunamıyor. Bu nedenle de iktidar olma şansını yakalıyamıyor.

Dünyanın her yerinde ana muhalefet partileri, insan hakları, demokrasi, adalet, eşitlik, sosyal hukuk devleti savunuculuğuyla geniş halk kitlelerini örgütleyerek iktidarı değişim ve dönüşüme zorluyorlar. Kurulu düzene karşı olan toplumsal gruplar, iktidarın ayak sürçmesi durumunda, onu iktidardan düşürüp, yerine daha özgürlükçü ana muhalefet partisini iktidara getiriyorlar. Yani ana muhalefet partileri toplumda var olan zayıf kesimlerin kurtuluş umudu haline geliyor.

Türkiye’de bu durum tam tersine dönmüş bulunuyor. Ana muhalefet partisi olan CHP, hala 86 yılılk statükoyu savunuyor. Diğer bir deyişle Atatürk, 86 yıldan beridir CHP genel başkanlığı koltuğunda oturmaya devam ediyor.

Halkın, özgürlük, demokrasi, insan hakları, eşitlik, hak ve hukuk istemleri yükseldiğinde CHP yöneticileri, dilekleri olsun diye Türbelere akın eden zavalı insanlar gibi, her başı sıkıştıklarında Anıt Kabire koşuyorlar. Atatürk’ün huzurunda el pence divan durup, “Atam, başını kaldırıp ülkenin şu haline bak. Vatan elden gidiyor atam. Bizi kurtar paşam…” diye bağırıyorlar. Sorun çözmek için çaba gösterme yerine, sorunu ulu önderleri olan Atatürk’e havale etmekle yetiniyorlar.

CHP içinde zaman zaman altı oku günceleştirmek, geçmişiyle hesaplaşmak, çağdaş bir sosyal demokrat parti olmak için tüzük ve programının revize edilmesini isteyenler çıkıyorlar. Ama bu kişiler, gelenekçiler tarafından anında bastırılıyorlar. Ve parti bir türlü Atatürkçülük zırhını delip çağdaş bir yapıya kavuşturulamıyor.

Atatürk, CHP koltuğuna yapışmış durumdadır. Bu çağdışı kalmış kişi orada oturduğu sürece, CHP’nin çağdaş sosyal demokrat bir parti olaması, halka umut taşıması, ve iktidar olaması mümkün değildir. Bunların olabilmesi için, Atatürk’ü oturduğu koltuktan indirmek gerekiyor.

İşte ben bu nedenle “Atatürk istifa” diye slogan atıyorum. Kaç kişi sesime ses katacak bilemiyorum. Ama ben inatla “Atatürk istifa, Atatürk istifa.” diye bağırmaya devam edeceğim. İnsanları el ele tutuşmaya davet edeceğim.

Davet benden, karar sizden…
Print