|
Yılmaz Çamlıbel |
|
|
|
|
|
|
|
Kurban
|
2016-08-29 23:16
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Müslüman alemi, yeni bir kurban bayramını karşılama hazırlanıyor. Ben de “Kurban Bayramını” yazımın ana konusu yaptım.
Günlük konuşmalarımızda en çok kullandığımız kelimelerdin biri de “ Kurban” kelimesidir. Kadınlar erkeklere erkekler kadınlara, ebeveyinler çocuklarına çocuklar ebeveyinlerine ha bire “Sana kurban olurum.” deyip duruyorlar.
Kimi insanlar vatanlarına, milletlerine, bayraklarına, milli kahramanlarına, parti başkanlarına, müdürlerine, şeflerine, dostlarına, arkadaşlarına kurban oluyorlar. Kimileri de heyecana gelip “Allahına Kurban” diye nara atıyorlar. Peki, bu kurban kelimesi ne zaman, nerede ve asıl ortaya çıkmış acaba?
Bilindiği gibi antisemitistler, herşeyde bir Yahudi parmağı olduğuna inanırlar. Belki inanmıyacaksınız ama, kurban konusunda da Yahudi parmağı var.
Bundan üç bin yıl önce Yahudiler, Allahın gazabından kurtulmak, günahlarından arınmak ve bağışlanmak için Allaha kurban kesmeye başlamışlardır.
Tevrat’a göre, Hz. İbrahimin çocuğu olmuyordu. Ömrünün sonuna yaklaşmıştı artık. Bir erkek çocuğunun olması için Allaha yalvarıp duruyordu. Kendisine bir erkek evlat vermesi halinde, onu kendisine kurban edeceğine söz veriyordu.
Bu yalvarmalar üzerine, Allah ona bir erkek evlat verdi. Bu çocuk yedi yaşına gelmişti. Hz. İbrahim çok mutluydu. Allaha verdiği sözü ise unutmuştu. Bunun üzerine Allah bir gece rüyasına girdi ve verdiği sözü ona hatırlattı.
Bunun üzerine Hz. İbrahim, oğlu İsmail’e güzel elbiseler giydirdi, saçını taradı, kokular sürdü ve onu alıp Mina Dağı’na götürdü. Her iki elini bir iple bağladı ve bıçağını gırtlağına dayadı. Ne var ki bıçak, çocuğun boynunu kesmiyordu.
O esnada Cebrail elinde bir koçla yukardan aşağı indi ve ona çocuğu bırakmasını, onun yerine Allahın emri gereği, bu koçu kurban etmesini söyledi. Böylece Kurban kesmek insanlığın gündemine girmiş oldu.
Üç bin yıldan beridir insanlık aleminin önemli bir bölümü, bu tarihi günü dini bir bayram olarak kutluyor.
Tevrat’ın yazdığına göre, Kurban, Allaha yaklaşmaktır, ona teslim olmaktır. Canını malını bir karşılık beklemeden Allaha sunmaktır. Kişinin kendisine bahşedilen her şeyini düşünmeden ve tereddüt etmeden, asıl sahibi olan Allaha iade etmektir. Kulun Allahın rızasını almak için ona koşulsuz biat etmesidir. Ayrıca kurban, kulun Allaha ne ölçüde sadık olduğunu gösteren bir imtihandır.
Kısacası tek tanrıcı dinlerin ilki olan Musevilik, tüm inananları kutsal olan Allaha düşünmeden, şart koşmadan teslim olmaya, biat etmeye özendirmektedir, yönlendirmektedir. Ve bunun karşılığında onlara gönlünce yaşayacağı bir Cennet vadetmektedir.
Dünyanın egemen çevreleri üç bin yıldan beridir (Müslümanlarda bu süre 1500 yıldır) bu konuda insanların beynini yıkıyorlar, ölümü kutsuyorlar. İnsanları kan dökmeye, can alıp can vermeye özendiriyorlar. Bu propagandalar sonucunda evlere şenlik bir duruma gelmiş bulunuyoruz.
Herkes bir şeye kurban olmak için sıraya girmiş bulunuyor. Bazı insanlar bir şeye kurban olmak için çırpınıp duruyorlar. Analarımız bile “Bir evladımı vatana millete kurban verdim, ötekini de seve seve veririm.” diye bağırıyorlar. Bu şehit ve kurban propagandaları sonucunda, analarımızı bile vanpire dönüştürmüş bulunuyoruz.
Etrafımıza baktığımızda şunu görüyoruz. Bir kaç köy sahibi olan Kürt ağası vatanına milletine kurban olmuyor da, topraksız Kürt köylüler kurban oluyorlar. Villa, konak, çiftlik sahibi olan Türk burjuvaları vatana ve millete kurban olmuyorlar da gariban Türk emekçileri kuban oluyorlar.
Bu ne menem iştir arkadaş? Kasasında onlarca tapusu olanlar değil de hayatında tapu senedi görmemiş, bir avuç toprağa bile sahip olmamış insanlar vatana kurban oluyorlar. Bu ne hin oğlu hinliktir arkadaş? Biz nasıl olur da bu kadar aptal olabiliriz? Bir bilen varsa söylesin.
İçim daraldı, en iyisi yazıyı bitirmek. Nasıl bitireyim acaba? Örneğin kurban bayramınızı kutlayayım mı? “Kurban bayramınızı kutlu olsun” diyeyim mi demiyeyim mi, inanın bir türlü karar veremiyorum. Size kurban olurum, bana acele yardım edin.
Ne zaman Kurban konusunda yazsam veya konuşsam kızım Dilan’ı hatırlarım. Ona ne zaman “Sana kurban olurum.” desem, bana hep şöyla der. “Yok baba, ne sen bana kurban ol, ne de ben sana. Her kes kendine kurban olsun, en doğrusu bu.” Nasıl cevap ama?
Eeeeee! Ne de olsa babasının kızı. Olacak o kadar...
|
|
|
|
|
|
|