|
Yılmaz Çamlıbel |
|
|
|
|
|
|
|
Türk Derin Devleti
|
2016-09-19 19:41
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Türk Derin Devleti’nin tarihi çok eskilere dayanıyor. Osmanlı sultanları, kendilerine ve devlete muhalefet edenleri izliyordu, fişliyordu. Tehlikeli bulduklarını ise, pay-i tahttan uzak yerlere sürgüne yolluyordu. Bunların yol paralarını ve günülük nafakalarını da padişahlar karşılıyordu. Osmanlıların günümüzdeki torunları ise, işine son verdikleri kimselerin mal ve mülklerine el koyuyorlar.
1789 yılında gerçekleşen Fransız Burjuva Demokratik Devrimi, mevcut dünyayı yıktı, onun yerine yepyeni bir dünya kurdu. Din geriye itildi, milliyetçilik öne çıkarıldı. Ulus devlet özlemi giderek güçlendi.
Avrupa ülkelerinde okuyan Osmanlı aydınları da bu ideolojiden etkilendiler. Saltanatı yıkıp yerine bir Türk ulus devleti kurmak için çaba gösterdiler. Bu çabalar, Jön Türkler, İttahat Terakkiciler ve Kemalistler aracılığıyla günümüze kadar ulaştı.
Kemalistler, Türkiye’de ulusal ve üniter bir devlet kurmak istiyorlardı. Oysa ki ülkenin çok renkli çok sesli yapısı, böyle bir devletin kurumlaşmasına uygun değildi. Kemalistler “Halka rağmen halk için” şiarıyla bu üniter rejimini topluma süngü zoruyla dayatma yolunu seçtiler.
Bu dayatma nedeniyle Kürtler, dindarlar, emekçiler başta olmak üzere, toplumun büyük bir kesimi devletin resmi ideoljisi olan üniter Kemalist rejime karşı çıktılar. Kürt ulusal muhalefeti zaman zaman devlete başkaldırdı, onunla savaştı.
Bu nedenle Kemalist rejim, düzene muhalefet edenleri izlemeye ve fişlemeye başladı. 1927 yılında MAH kuruldu. Bu örgüt daha sonra MİT adını aldı.
Irkçı faşist Türk yöneticileri, Kemalist düzeni sağlam bir zemine oturtmak için, çeşitli kurumlar oluşturuldular. Ordu, sermaye, cami saçayağı üzerine oturtulan bu ırkçı, faşist, totaliter, üniter rejim, bir karabasan gibi toplumun üzerine çöktü.
Bu uygulamalara itiraz edenleri takip etmek, denetlemek, kontrol altına almak ve mümkünse yok etmek için, çeşitli illegal örgütler kuruldu. Böylece illegal Türk Devletin temelleri daha da güçlü bir hale getirildi. Kendine özgü bir algı yaratıldı ve bunun sonucunda her şey devletin kontrolü altına alındı.
Buna bir örnek vermek istiyorum. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan 1944 yılında, adı komüniste çıkmış, karşısında sıraya dizilmiş aydınlara şöyle sesleniyordu. “Ulan öküz Anadolular, sizin komünizmle ne işiniz var? Memlekete komünizm gerekiyorsa, onu da biz getiririz. Sizlerin iki ana vazifesi var. Birisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi de çağırdığımızda askere gitmek.”
Soğuk savaş döneminde dünya genelinde, illegal devlet oluşturma konusunda çok önemli adımlar atıldı. Türkiye 1952 de NATO’ya üye oldu. Amerika, Nato’ya üye olan ülkelerde GLADİO isimli illegal örgüler kurdu. Bundan amaç, Sovyet yayılmacılığının önünü kesmek için, sivil insanları da mobilize ederek savaş alanına sürmekti.
Bu örgütler, sabotaj düzenliyor, adam kaçırıyor, süikast düzenliyor, haraç topluyor, fidye alıyor, kitlesel katliamlar düzenliyorlardı.
Bu illegal örgütlerin araç, gereç ve personel giderlerinin tümünü, Amerika karşılıyordu.
Sovyetlerin yıkılmasından sonra, Avrupa ülkelerindeki bu illegal örgütler, iptal edildi. Sadece istihbarat görevlerine devam ettiler. Türkiye’de ise aksine bu örgütler olabildiğince güçlendirildi, donatıldı ve düzen muhalifi güçlere karşı kullanıldı.
Bu illegal örgüt Türkiye’de ilk kez 27 eylül 1952 de, Seferberlik Tetkik Kurulu ismiyle kuruldu. 1960 yılında Özel Harp Daires ismini aldı. Günümüzde ise, Özel Kuvvetler Komutanlığı ismiyle anılıyor.
Sovyet sisteminin çökmesinden sonra, Tüm Nato ülkelerinde bu illegal örgütler iptal edildi. Türkiye’de ise Kürtlere, emekçilere, düzenin beğenmediği dini ve felsefi gruplara karşı kullanılmak üzere daha da güçlendirildi.
Bu bağlamda günümüzün popüler konusu olan Fetullah Gülen konusuna da bir gözatmakta yarar var. Acaba hangi komutanlar ve askeri birlikler Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlıdırlar? Hangi polis, jandarma, köy korucusu ve muhtar, Türk derin devletinin bire bir elemanlarıdırlar?
Yazımı önemli bulduğum bir konuya dikkatinizi çekerek bitirmek istiyorum. Erdoğan’ın muhtarlarla yaptığı toplantıları aklınızın bir köşesinde muhafaza edin. Çünkü bu çalışmaların sonucunda, ortaya ciddi bir paramiliter örgütün çıkacağını düşünüyorum. Ayrıca içinde yaşadığımız bu karmaşayı bilimsel metodlarla yorumlamaya çalışmanızı öneririm. Buna ilaveten yeniden reorganize edilmek istenen köy koruculuğu ve uzman çavuşlar üzerine de derinlemesine düşünmemiz gerekiyor.
Ben düşündüm ve şu karara vardım. Dünya kapitalist sistemindeki üst akıl denilen irade, Türkiye’de kalıcı paramiliter örgütler oluşturmaya çalışıyor. Bunun için bazı toplum kesimlerini ideolojik, politik, askeri eğitime tabi tutuyor. Konturgerilla okullarında eğitiyor. Bu nedenle başınızı biraz da Türkiye’deki sivil örgütlere çevirmemizde yarar var diyorum.
Demem o ki, Türk Derin Devleti, çeşitli paramiliter örgütler kuruyor ve eğitiyor. Statükoyu korumak amacıyla mücadele alanına sürüyor. Açık faşizme doğru hızla yol alıyor. Bu gidiş durdurulamazsa eğer, açık faşizmin topluma egemen olması kaçınılmazdır.
Ve en sonunda Almanya ve İtalya’daki paramiliter örgütlerle ilgili bildiklerinizi tekrar hatırlamanızı, onları yeniden analize tabi tutmanızı öneririm. Vardığınız sonuçları eş ve dostlarınızla paylaşın. Paylaşın ki, aynı belalar bizim de başımıza gelmesin. Benden söylemisi...
|
|
|
|
|
|
|