|
Yılmaz Çamlıbel |
|
|
|
|
|
|
|
Lozan Antlaşması (3)
|
2016-11-15 01:01
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Şimdide Lozan’ın önemli başka bir maddesine dikkat çekmek istiyorum. Bu madde Antlaşmanın taraflarca imzalandıktan sonra uygulanmaması halinde, kimlerin nasıl bir sorumluluk altına gireceğini söylüyor. Madde aynen şöyle. “Türkiye, işbu kesimle ilgili yukarıdaki maddelerin, Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına ilişkin bulunduğu ölçüde, uluslararası toplumu ilgilendirici nitelikte yükümler getirdiğini ve onların Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altına konulmasını kabul eder. İşbu hükümler, Milletler Cemiyeti Meclisi’nde çoğunlukla alınan bir karar olmaksızın değiştirilemiyecektir. Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya ve Japonya, Milletler Cemiyeti Meclisi’nde iş bu maddeler konusunda yöntemine uygun biçimde çoğunlukla kabul edilecek olan her hangi bir değişikliği retetmemeyi bu antlaşma ile yükümlenir. Türkiye, Milletler Cemiyeti Meclisi üyelerinden her birinin bu yükümlülüklerden herhangi birine aykırılık olması ya da olma tehlikesi üzerine buna meclisin dikkatini çekmeye yetkili olacağını ve meclisin duruma göre, uygun ve etkin sayılacak bir davranışta bulunabileceği ve yönerge verebileceğini kabul eder. Bundan başka Türkiye, iş bu maddelere ilişkin hukuksal veya edimsel sorunlarda, Türkiye Hükümeti’yle bağıntılı öteki devletlerden herhangi biri ya da Milletler Cemiyeti Meclisi üyelerindan herhangi bir devlet arasında görüş ayrılığı ortaya çıkınca bu anlaşmazlığın, Milletler Cemiyeti Antlaşması’nın 14. Maddesi uyarınca, uluslararası nitelikte bir anlaşmazlık gibi sayılmasını kabul eder. Türkiye Hükümeti, bu türden harhangi bir anlaşmazlığın, öteki taraf istemde bulunursa, Uluslararsı Daimi Adalet Divan’ına götürülmesini kabul eder. Daimi Divan kararı, istinaf edilmeyip Milletler Cemiyeti Antlaşmasının 13. Maddesi uyarınca verilmiş bir kararın güç ve hükmünün tıpkısına sahip olacaktır.” Bahsedilen hakların sadece azınlıklara değil, aynı zamanda temel insani hakların, Milletler Cemiyetinin güvencesi altında olduğunu, verilen hakların ancak Milletler Cemiyeti Meclisinin çoğunluk oyuyla değişebileceğini, Türkiye’nin bunları çiğnemesi halinde uluslararası bir antlaşmamazlık kabul eder ve bunun Daimi Adalet Divanı’na götürülmesini kabul eder.” deniliyor, daha ne desinler? Lozan Barış Antlaşmasını Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve Romanya imzaladı. O dönemde yeni kurulan Sırp-Hırvat-Slovenya devleti konferansa katıdı, ama metni imzalamadı. Amerika konferansa katıldı ama o da imzalamadı. Bulgaristan, Belçika ve Portekiz belli konulardaki oturumlara katıldılar ve metni imzaladılar. Sovyetler Birliği boğazlarla ilgili toplantılara katıldı ama metni imzalamadı. Şimdi, Lozan Antlaşması’nın içinde yer alan bir kaç önemli konuya bir kere daha dikkat çekmek istiyorum. Bu metinde tanınan tüm haklar, yanlız gayr-ı Müslümleri değil, tüm bireylere ve toplumsal gruplara da tanınmıştır. Bu haklar, Milletler Cemiyeti Meclisi’nin teminatı altındadır ve çoğunluk kararı olmadan değiştirilemez. Her hangi bir anlaşmamazlık çıkması halinde, bu uluslararası bir anlaşmamazlık kabul edilecek ve çözüm için Uluslararası Daimi Adalet Divanı’na götürülecektir. Bu antlaşmaya göre, ırkı ,dini ve mezhebi ne olursa olsun, her hangi bir Türk yuttaşı gerek özel, gerek ticari ilişkilerinde, toplantılarında, istediği bir dili kullanabilecektir. Buna hiç bir sınır getirilemez. Aksine, mahkemelerde insanların ana diliyle konuşmasına kolaylık sağlanacaktır. Uygulamada her hangi bir sorun çıkması halinde imzacı devletler, sorunun Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesini kabul eder. Divanın aldığı kararı Milletler Cemiyeti Meclisinin kararıymış gibi kabul edilir ve aynen uygulanır. Kısacası Lozan antlaşmasını imzalayan devletler, aynı zamanda antlaşmanın doğru şekilde uygulamasından sorumlu garantör devletlerdir. Ama hepimiz biliyoruz ki Türk devleti bu metni büyük ölçüde işlemez hale getirdiği halde, garantör devletlerden hiç biri en ufak bir müdahalede bulunmamıştır. Mesela mahkemelerde Kürtçe konuştuğu için hakkında dava açılan ve ceza alan insanlarımızın sayısını bilen var mı? Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı yönetim kurulu başkanıyken, İstanbulda Kürtçe bir dil kursu açmıştım. İstanbul Valiliği bu kursu önce yasakadı, sonra kapısını mühürledi ve alayhime dava açtı. Bunun üzerine, Lozan Antlaşmasının imzacıları ve garantörleri olan devletlerin Türkiye büyük elçiliklerine birer mektup yolladım. Mektubumda, devletin İstanbul’da açtığım Kürtçe dil kursunun kapısını mühürlemek suretiyle Lozan Antlaşmasını çiğnediğini belirtmiş, garantör devlet olarak buna müdahele etmelerini talep etmiştim. Sadece İngiltere büyük elçiliğinden bir yanıt aldım. İngiltere büyük elçiliğine davet edildim. Bana dilekçemi majesteri hükümetine iletiklerini, oradan gelecek cevabı tarafıma ileteceklerini söylediler. Ama hiç bir haber çıkmadı. Yazı devam edecek.
|
|
|
|
|
|
|