|
Sinsi Proje
|
2014-01-07 01:25
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Daha önceki iki yazımda, Kürt ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesinin önüne konulan, tuzak projelerden bahsetmiştim. Bu yazımda ise, son yıllarda önümüze konulan Çatı Partisi projesi hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, hangi ırk, sınıf ve cinse mensup olursak olalım, hepimiz, birbirleriyle çelişen kimliklere sahibiz. Irk, sınıf, cins, din, mezhep ve ideoloji, toplum içindeki statümüzü belirleyen ana kimliklerimizdir.
Örneğin Türkiye’de yaşayan bir insan, Türkse efendi, Kürtse köledir. Zenginse sömüren, fakirse sömürülendir. Erkekse ezen, kadınsa ezilendir. Sunniyse aşağılayan, Aleviyse aşağılanandır. Liberalse yurtsever, komunistse haindir.
İşte bu kimlik karmaşası yüzünden insanların büyük bir çoğunluğu, toplumsal mücadele içinde genellikle yanlış yerde saf tutuyorlar ve kendine zarar veriyorlar.
Egemen çevremler, bu kimlik karmaşasından yararlanıp toplumsal grupları istediği biçimde örgütlüyerek, birbirlerine karşı kışkırtarak ve vuruşturarak daha kolay yönetiyorlar.
Son zamanlarda anasının gözü olan bazı Kürtlerin, sosyalistlerin, liberallerin, Alevilerin ve Müslümanların pişirip önümüze koydukları Çatı Projesi bu kimlik karmaşasının çarpıcı bir örneğidir.
Bilime göre, toplum içinde var olan sorunları çözmek için, her şeyden önce o sorunun doğru bir tarifini yapmamız gerekir. Zira, bir hastaya doğru teşhis konulmadan doğru bir tedavi uygulamak mümkün değildir. O halde kendimize soralım, Kürt sorunu nasıl bir sorundur?
Bazılarına göre Kürt sonunun ana nedeni ekonomiktir, kimine göre feodalizm, Kimine göre geri kalmışlık, kimine göre dil, kimine göre de kültüreldir.
Kısacası anasının gözü olan insanlar, bilinç karartarak, hedef şaşırtması vererek sorunun Ulusal yönünü gizlemeye, Kürtlerin gözünü ulusal kimlikten uzaklaştırıp, tali kimliklere kanalize etmeye çalışıyorlar.
Hepimizin bildiği gibi, liberal, sosyal demokrat, sosyalst ve komünist literatürlerde, ulusal kaderini tayin etmemiş halkların sorununu “Ulusal Sorun” biçiminde isimlendiriyorlar. Çünkü, bilimsel toplumsal ve siyasal gerçeklik budur.
Şimdi kendimize bazı sorular soralım ve cevaplayalım:
Kürt sorunu sınıfsal mıdır? Yani sorun emek- sermaye çelişkisi midir? Sosyalist devrim midir?
Hayır, çünkü Kürt toplumu içinde emekçi de var, kapitalist de. Her iki grubun da varlığı inkar ediliyor, dili ve kültürü yasaklanıyor.
Kürt sorunu bir cins sorunu mudur?
Hayır, Kürt toplumunun içinde kadın da var, erkek de. İki grup da aynı baskı altındadır.
Peki Kürt sorunu dinsel bir sorun mu?
Hayır, Kürt toplumu içinde Müslüman, Yezidi, Hiristiyan, Musevi az miktarda olasa ataistler var. Hepsi aynı zülüm altında yaşıyorlar. Yani Kürt sorunu sadece bir inancın sorunu değildir.
Peki sorun, mezhepsel bir sorun mu?
Hayır, Kürtlerin içinde Sunni, Alevi; Şafii ve Hanefi mezhebine mensup insanlar var. Hepsi aynı şekilde aşağılanıyorlar, baskı görüyorlar.
O zaman kendimize soralım, Kürtlerin ortak paydası nedir? Yani tüm Kürtleri kucaklayan ana kimlik nedir? Sorun, tabak gibi ortada değil mi? Kürtlerin ortak paydası ulusaldır. Kürd ulusal kimliği, Kürtler içinde var olan tüm sınıf, cins, ideoloji, din ve mezhep kimliklerinin tümünü kanadının altında toplayan ana, diğer tabiriyle başat kimliktir.
İşte bu yüzden Kürt sorunu, ulusal bir sorundur diyoruz. Ve bu yüzden örgütlenme ve mücadelenin ulusal kimlik üzerine inşa edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Zira ancak bu tür bir mücadele, Kürt sorununu kalıcı ve doğru bir çözüme kavuşturabilir.
Önümüze konulan Çatı Partisi, Kürt ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesini ana mecrasından çıkarıp bataklığa çeken sinsi bir ihanet projesidir.
Bu nedenle, bunca netliğe karşın, ulusal birlik yerine liberal, sosyalist veya islami birliği kurtuluş reçetesi olarak önümüze koyanlar, ya cahildir veya hain.
|
|
|
|