2025-01-16
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Türk Derin Devleti
2014-02-25 22:08
Yılmaz Çamlıbel
Her toplumda bir birleriyle uzlaşan ve uzlaşmayan çeşitli çelişkiler vardır. Bunlar, toplumdaki önem sırasına göre peş peşe sıralanırlar. Bu sıralama, maddi koşulara göre zamanla değişir. Ulusal, sınıfsal, cinsel, dinsel ve mezhepsel çelişkiler ve çatışmalar, toplumları derinden etkileyen olgulardır.

Türk derin devletinin temeli, Osmanlı döneminde atılmıştır. Örtülü ödenekten maaş alan ajanlar, Osmanlı sultanlarına muhalif kişileri izler ve onları fişlerlerdi. Bunların bazılarını öldürülür, bazıları ise sürgüne yollanırdı.

Bu gizli teşkilat, İttihat ve Terakki’ye miras kaldı. TC’nin kuruluşuyla birlikte bu yapılanma, üniter, totaliter, militarist, jekoben Kemalist rejimin kuruluş felsefesi haline getirildi. Ve bu stratejik felsefe ve anlayış, ülkede var olan tüm kimlikler arasında dişe diş bir mücadelenin nedeni oldu.

Son yıllarda, legal ve illegal Türk devleti arasındaki çelişki, tartışma ve mücadele, tabir caizse diğer çelişkilerin önüne geçti.

Türk Devleti’nin kuruluş felsefesi dedikleri şey, çok milletli, çok sınıflı, çok dilli, çok din ve mezhepli Osmanlı toplumunu tek kimlikli (üniter) bir toplum hale getirme, kimyasal yapısını temelden bozma anlayışıdır.

Kemalistler, toplumu sil baştan dizayn etmek için, akıl almaz uygulamalarda bulundular. Okulda, kışlada, camide ve sokakta çevirdikleri sistematik propagandalarla, toplumu vahşi bir sürüye çevirdiler. Toplumsal gruplar kendine yabancılaştırarak, kimliğinden utanır, kendisiyle savaşır bir hale getirdiler.

Bu uygulama sonucunda, Kürt kürtlüğünden, köylü köylülüğünden, Alevi aleviliğinden utanır hale geldiler. Bu insanlar, kimliğini yok sayan ve yok etmeye kalkanların safında yer almaya başladılar. Türk köylülerinin okuyan çocuklarına “Siz artık devlet adamı oldunuz. Konu devletse gerisi teferuhattır.” diyerek onları kendi halkına düşman hale getirdiler.

Türk Devleti, kendine düşman hale getirilen bu kadroları, bürokrasinin önemli yerlerine atadılar. Bu kadrolar aracılığıyla toplumu üniter, totaliter, jekoben, Kemalist çemberinin içine sıkıştırıp denetim altına aldılar. Böylece esas devlete rakip illegal faşist bir devletin temelini attılar. Ve bu devleti halktan gizlemek için her türlü entrikayı çevirdiler.

İç ve dış koşulların dayatması sonucunda Türkiye 1946 yılında çok partili düzene geçti. Bu, Kemalizmi ve onun gizli devletini sarsan ilk yumruk oldu. 1950 seçiminde CHP’nin iktidardan düşürülmesiyle birlikte, Kemalistlerin toplum önüne koyduğu barajda ufak delikler açılmaya başlandı.

O dönemlerde Dünya kapitalist sistemiyle sosyalist sistemi arasında Ppopaganda merkezli dişe diş bir savaş yaşanıyordu. Kan dökülmediği için buna “Soğuk Savaş” diyorlardı. Bu mücadele Türkiye dahil tüm ülkeleri derinden etkiliyordu. Her iki kutup da, bu yeni duruma uygun çeşitli önlemler alıyor, değişik projeler hazırlıyorlardı.

1917 Ekim Devrimiyle birlikte, dünyamız iki kutupla hale gelmişti. Sosyalist devrimin sağladığı olanaklar sonucunda, gelişmiş ülkelerin emekçileri ve sömürge halkları arasında büyük bir siyasi, sosyal ve ekonomik bir uyanış başladı. 2. Dünya savaşından sonra, sosyalist devletlerin sayısı artmaya başladı. Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Arnavutluk, Estonya, Letonya ve Litvanya sosyalist sisteme entegre oldular. Fransa, İtalya ve Yuyanistan komünist partileri, ana muhalefet partisi haline geldiler.

Bu durum dünya kapitalist sistemini korkuttu. Bu gidişi durdurmak için yeni örgütler kurmaya başladılar. En dikkat çekici iki örgütün biri legal, diğeri ise illegaldi.

1947 yılında kurulan NATO, sosyalist sistemin yayılmasını durdurmaya çalışan ideolojik, politik, mali ve askeri legal bir örgüttü. Dünya kapitalist sitemi bu çatı altında el ele tutuştu, sovyet sistemine karşı güçlerini birleştirdi ve ciddi kazanımlar elde etti.

Ama kurulan NATO, Avrupa ülkelerinin sosyalizme yönelen halklarını kortrol edemiyordu. Çünkü sosyalizm, Avrupa işçi sınıfı ve emeçilerinin kurtuluş umudu haline gelmişti. Bu durum kapitalist sitemini köşeye sıkıştırmıştı.

Bu nedenle dünya kapitalist sistemi, NATO’ya ilaveten GLADİYO isimli illegal bir örgüt kurdu. Bu örgütün amacı, olası bir sovyet işgaline karşı, sivil halkı harekete geçirmek, ülkedeki komünist kişi ve kurumlara karşı, yasadışı yaptırımlar uygulamak, ülkelerde var olan, toplumsal kimlikleri bir birine karşı kışkırtmak, iç savaş çıkartmak ve kendi halkına karşı savaşmaktı. GLADİYO isimli bu örgüt, bir çok ülkede soygun, adam öldürme, fidye isteme, pravakasyon düzenleme, savaş kırkırtıcılı yapma gibi işler yaptı. Türkiye’de ise ikinci bir devlet biçiminde örgütlendi ve birinci devleti kontrol eder hale geldi.

Dünya sosyalist sisteminin yıkılması üzerine Avrupa ülkelerinde kurulan bu örgütler, tasfiye edildiler. Şu anda, sadece istihbarat çalışmaları yapıyorlar.

Ama Türkiye’de bu örgüt tam aksine, çok daha güçlü hale getirildi. Çükü Türkiye bu örgütü sadece komünistlere karşı değil, ülkede bulunan tüm düzen karşıtı muhaliflere karşı kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Hepsinden önemlisi Kürt ulusal muhalefetini illegaliteye ve şiddete yönlendirdi.

Yazı devam edecek..
Print