|
Kürt ulusal dinamiğinin gücü, anlamı, işlevi
|
2012-01-16 19:04
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Meteryalist felsefeye göre, toplumsal ilişkiler zanettiğimizden daha karmaşıktır. Toplumsal yaşam bir çelişkiler yumağıdır. Bu çelişkilerin bazıları uzlaşmaz, bazıları ise uzlaşır çelişkilerdir.
Her çelişkinin giderilmesi için insanlar, iki ana eksen üzerinde saf tutarlar. Bunlardan biri tez, öteki anti tez hattıdır. Konu üzerinde yapılan tartışmalar, kavgalar, savaşlar sonucunda, bir senteze varırlar. Bu sentez, kendi içinde yeni bir tez ve anti tez ikilemini ortaya çıkarır. Ve bu böyle devam edip gider.
Yani yaşamımız, sürekli bir değişim ve dönüşüm eylemi içinde sürüp gider. Bu tarihi gidiş, hep iyiye, güzele, eşitliğe, adalete, hak ve hukuka doğru yol alır. Yani statükocular geriler, değişimciler yol alır.
Toplumları değişim ve dönüşüme zorlayan önemli ana çelişkileri şu şekilde özetlemek mümkün:
1-Sınıfsal çelişki,
2-Ulusal çelişki,
3-Felsefi çelişki,
4-Dinsel, mezhepsel çelişki,
5-Cins çelişkisi,
6-Kültürel çelişki.
Marksizme göre toplumdaki en belirleyici çelişki sınıf çelişkisidir. Çünkü toplumun küçük bir bölümünü oluşturan burjuva sınıfı, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçileri baskı ve sömürü altında tutar.
Bu maddi ortam, işçi sınıfını düzeni değiştirmeye iter. İşçi sınıfı, toplumda var olan diğer düzen karşıtı toplumsal grupları yanına alarak devrim yapmaya zorlar.
Marksizme göre işçi sınıfı lokomotif, ezilen uluslar, köylüler, küçük üreticiler, esnaf, kadınlar gibi düzen karşıtı gruplar ise vagon konumundadırlar.
Ve yine marksizme göre, eğer işçi sınıfı çeşitli nedenlerle bu tarihi misyonu yüklenemiyorsa, o zaman ikinci ana çelişki olan ulusal çelişki, lokomotif görevini yüklenir. Hem ulusal hem de toplumsal kurtuluşa öncülük yapar.
1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye’de büyük bir toplumsal, sosyal, ekonomik ve kültürel uyanış başladı. Türk işçi sınıfıyla kürt ulusal mücadelesi öne çıkmaya başladı.
Egemen çevreler bu tehlikeli gidişi durdurmak için, bir dizi tuzak projeler hazırlamaya başladılar. Türkiye’de sınıf bilincinin yaygınlaşıp kökleşmesine, önder kadrolarla kitleler arasında iletişim ağı örülmesine mani olmak için, mücadeleyi şiddete yönlendirdiler. Sonra da asimetrik silah gücüne dayanarak, devrimcileri ve devrimi ezip yok ettiler. Türk solu, hala belini doğrultabilmiş değil. Bu nedenle lokomotif olamıyor, kurtuluşa önderlik yapamıyor. Kendilerine hayrı dokunmayan bu kişiler hala Kürtlere akıl vermeye, ağalık yapmaya devam ediyorlar.
Kürt ulusal mücadelesi ise, aksine giderek yaygınlaştı, güçlendi. Türkiye’nin en kararlı, en direngen anti faşit dinamiği, demokrasi, değişim ve dönüşüm motoru haline geldi. Bunun ana nedeni, kaderini belirleme kararlılığı içinde olan Kürt ulusal varlığıdır.
Bu maddi ve tarihi ortam nedeniyle Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi, Türkiye’de lokomotif konumuna gelmiş bulunuyor. Ne var ki bu lokomotifin motoru tekliyor, mazota su katılmış, motor vitese geçmiyor, freni tutmuyor ve daha önemlisi makinisti ehliyetsiz.
Ciddi kusurları olan bu lokomotif, peşine taktığı vagonları etkin ve güvenilir bir biçimde menzile doğru götüremiyor. Lokomotifin çok ciddi bir onarıma ihtiyacı var.
Kürt sorunu, ulusal bir sorundur ve ulusal bir projeyle, yani Milli Demokratik Devrimle çözülür. Bu nedenle Kürt sorunu herşeyden önce, Kürt burjuva sınıfının, Kürt ulusal güçlerinin sorunudur. Ne yazık ki bu kesimler hala, Türk Alevilerinin,Türk Müslümanlarının ve Türk liberallerinin kuyruğuna takılıyorlar, onlarla aynı hat üzerinde saf tutuyorlar.
Kürt sosyalistleri de her ne hikmetse, sorunun ulusal bir sorun olduğunu kabullenmekte zorlanıyorlar. Bunu kabul etmeleri halinde sosyalizme ihanet edeceklerini düşünüyorlar.
Oysa, dünya sosyal mücadeleler tarihine baktığımızda, sosyalistlerin ulusal kurtuluşun örgütlenmesinde etkin rol aldıklarını, ulusal birliğin kurulması için kararlı özverili bir mücadele yürüttüklerini, ulusal ve toplumsal kurtuluşu iç içe götürdüklerini, söylemleriyle, eylemleriyle ve fedakarlıklarıyla kitlelere verdikleri güvenle devrime öncülük ettiklerini görüyoruz.
Bunun için her şeyden önse, Kürt ulusal birliğini sağlanmak gerekiyor. Bu birliğin ana ilkeleri üzerinde uzun boylu tartışmaya gerek yoktur. Sınıfı, ideolojisi ve sosyal statüsü ne olursa olsun „Ben Kürdüm, Kürt sorununun eşitlikçi bir temelde çözülmesini istiyorum. Hangi bayrak altında, hangi isimle, hangi rejim içinde yaşayacağıma ben karar veririm.“ diyen her Kürt, bu birliğin tabii üyesidir.
Kürt ulusal birliği, ülkede var olan düzen karşıtı tüm gruplarla iş ve güç birliği içinde olmaya özen göstermelidir. Onların sorunlarını da çözme, onlara daha özgür ve mutlu bir yaşam sağlama konusunda kararlı olduğunu deklere etmelidir. Söylemleri ve eylemleriyle toplumun zayıf kesimlerine güven vermelidir.
Dostlarını çoğaltmaya, düşmanlarını ise azaltmaya özen göstermelidir. Bunun için dost ve düşmanlarını nesnel bir ölçüyle belirlemelidir.
Kürt ulusal mücadelesi önce lokomotif olmalı, daha sonra da vagonları peşine takmalıdır. Bunun için çok renkli, çok sesli, çoğulcu, katılımcı ve paylaşımcı bir politika izlemelidir. Dünyadaki tüm kötülüklerin anası olan üniter kültüre ve politikaya kararlılıkla karşı çıkmalıdır. Toplumda var olan tüm kimliklere eşit mesafede duran bir yönetim anlayışını savunmalı, çok renkli, çok sesli bir yaşam vadetmelidir.
Statükoya karşı olan tüm değerleri eşgüdüm halinde mücadele alanına sürmelidir.
Kürt ulusal kurtuluşçuları bu tarihi görevini yüklenecek yetenektedir. Hem kendini, hem Türk emekçilerini ve hem de tüm etnik ve sosyal grupları özgürlüğe kavuşturacak güçtedir.
Kısacası Kürt ulusal mücadelesi, Türkiye’deki tüm sorunları çözebilecek bir dinamiktir. Hem kendini, hem de diğer muhalefet gruplarını kurtuluşa taşma gücüne sahiptir. Bu durumu dışımızdaki ilerici, devrimci, demokrat, insanlara, kurumlara, partilere anlatmamız gerekiyor.
Herkes şunu iyice kafasına koymalıdır. Kürtler kurtulmadan hiç kimse kurtulamaz. Kürt ulusal mücadelesi her kapının kilidini açacak bir maymuncuktur. Türkiye’da var olan tüm demokrasi ve insan hakları savunucularının Kürt ulusal müdadelesine destek olması, tüm toplumun yararınadır.
|
|
|
|