2025-01-16
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
HAK-PAR üzerine eski bir yazı
2014-10-01 23:06
Yılmaz Çamlıbel
Demokrasi ve Barış Partisi’nin genel başkanlığını yapıyordum. Sovyetler Birliği dağılmıştı. Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya, 12 Eylül cuntasının toplumda yarattığı tahribatları onarmaya çalışıyordu. “Annem Türk’tür. Fırsat verilirse, hizmet ederim.” diyen Öcalan, Kürt ulusal mücadelesini ihanet kanalına doğru sürükleme konusunda, trajik bir adım atmıştı. Bu nedenlerle ülke, yoğun bir tartışma sürecine girmişti.

Biz de DBP olarak, bu konuları aramızda tartışmaya başlamıştık. Bu nedenle parti meclisini toplantıya çağırdım. Konuları enine boyuna tartıştık ve şu tesbitlerde bulunduk.

“Ülkede ve dünyada taşlar yerinden oynamaya başlamıştır. Her açıdan ciddi bir durum değerlendirmesine gereksinim vardır. Öcalan, PKK içinde var olan olumlu çalışmaları bile, ihanet kanalına yönlendirmiş bulunmaktadır. PKK her açıdan devletin kontrolüne girecektir. Bu gidişe karşı olan insanlara, çözüm üretecek bir çıkış yolu göstermek gerekmektedir. Bu nedenle, Tüm Kürt partilerine eşit mesafede duran, kimsenin gölgesinde çalışmayı kabul etmeyen, Kürt ulusal çıkarını her türlü çıkarın önüne koyan, tüm yurtsever güçleri içinde barındıran, legal bir kitle partisine ihtiyaç vardır.” dedik ve çalışmalara başladık.

Var olan tüm Kürt partilerini, kapatılmış eski Kürt parti yöneticilerini, Kürt sivil toplum kurumu yöneticilerini, kanaat önderlerini ziyaret etmeye başladık. Çoğuna ben bizzat gittim. Düşüncelerimizi onlara aktardım. Ve beraberce adım atma önerisinde bulundum.

Uzun erimli ve özverili bir çalışma sonucunda, HAK-PAR’ı kurma başarısını gösterdik. Kendi partimizi feshedip bu yeni partiye katıldık.

Hiç şüphe yok ki bu konuda, en büyük fedakarlığı DBP’liler yaptı. Biz 18 ilde var olan il başkanlık merkezlerimizi, tüm büro malzemeliyle, araç ve gereçleriyle birlikte yeni partiye bağışladık. İçinde ses düzeni bulunan otobüsümüzü bile, yeni partiye hibe ettik.

Bu uzun girişten sonra sadede gelmek istiyorum. Malum, 26 ekim 2014 günü, HAK-PAR’ın olağan kongresi var. Bu vesileyle bir yazı yazmaya karar vermiştim. Daha önce bu konuda bir yazı yazdığımı biliyordum. Bazı alıntılar yaparım diye, o yazımı arşivimden çıkardım. Yazıyı okuyunca, bu eski yazıyı yayınlamanın daha anlamlı olacağını düşündüm ve öyle yaptım. Dört yıl önce yapılan HAK-PAR kongresiyle ilgili yazım üzerinde hiç bir değişiklik yapmadan, sizlere aynan sunuyorum. Bu vesileyle HAK-PAR kongresine başarılar diliyorum.

HAK-PAR ve Misyonu

HAK-PAR, 24 ekim 2010 tarihinde Kürt ulusal muhalefeninin nabzını tutan, Kürt sorununun kesin çözüme ulaştıracak uygulanabilir porojeler sunan, halka umut ve moral veren bir kongre gerçekleştirdi.

Bu vesile ile, HAK-PAR’ı yaratan maddi temel ile omuzladığı tarihi misyon üzerine bir kaç şey söylemek istiyorum.

Demokrasi ve Barış Partisi’nin 4 temmuz 1999 tarihinde yaptığı genel kongrede, partinin Genel Başkanlığına seçilmiştim. Parti olarak, 12 Eylül faşist cuntasının toplumda yarattığı tahribatın onarımı, Sovyetler Birliğinin dağılmasının yankıları ile Türkiye’nin AB’ye tam üye olma girişimi konusunda yoğun bir tartışma içine girmiştik.

Öcalan’ın 17 şubat 1999 tarihinde yakalanması ve mahkemede teslimiyetçi bir tavır içine girmesi üzerine, Parti Meclisi’ni toplantıya çağırdım. Bu dört konu ile Kürt sorununun dünü, bu günü ve yarını hakkında, çok yönlü bir tartışma gerçekleştirdik. Tesbitlerimizin genel çerçevesi şu şekildeydi:

1-Sosyalist sistemin yıkılmasıyla birlikte soğuk savaş politikalarını sürdürmek artık mümkün değildir.

2-İnsan hakları, demokrasi, sosyal hukuk devleti, barış içinde bir arada yaşama, toplumsal sorunları barışçı diyaloglarla çözme, evrensel bir siyasi anlayış haline gelmiştir.

3-AB, üyelik için Türkiye’den bu çağdaş normları (Kopenhag Kriterlerini) yerine getirmesini istemektedir. Bu nedenle Türkiye sosyal, siyasi ve hukuki yapısını bu normlara uygun hale getirmek zorundadır.

4-Böylece, Türkiye’deki kurulu düzene karşı mücadele eden iç dinamiklere bir de dış dinamikler katılmış bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye’yi sürekli olarak demokratik adımlar atmaya zorlayacaktır.

5-Şekillenmeye başlayan bu yeni düzen içinde, PKK’nin Kürt sorunu şiddet ve savaşla çözme siyaseti, Kürtleri bir çıkmazın içine sürüklemektedir.

6-Öcalan’ın teslimiyetçi tavrı, Kürt toplumu içinde bir travmanın yaşanmasına neden olacaktır.

7-Ulusal başkanları gibi savrulacak PKK tabanına çağdaş dünya şartlarına uygun ulusal bir seçenek sunulmaması halinde, bir çok PKK’li Türk devletinin kanadının altına sığınacaklardır. Devletin karanlık güçlerine tetikçilik yapan, istihbarat veren, bilinç karartan, halka umutsuzluk taşıyan örgüt elemanlarının sayısı giderek artacaktır.

8-Bu savrulmayı dudurmak, Kürt ulusal mücadelesini yükseltmek, halka güven ve umut taşamak için, bu tür insanlara yeni bir seçenek sunmak gerekiyor.

9-Kürt ulusal çıkarını her türlü çıkarın önüne koyan bir aksiyon bu görevi yerine getirebilir.

10-Ulusal hainler hariç, geçmişte nerede olursa olsun, ne hata yapmış olursa olsun, geldiğimiz aşamada, ulusal birliği savunan, ulusal çıkarı her şeyin önüne koyan, her kesin içinde çalışacağı bir legal parti kurmak gerekiyor.

Hemen kolları sıvadık. Dışımızda kalan çevrelerin de içinde yer alacağı ortak ulusal bir parti kurmak için çalışmalara başladık. İlk olarak var olan veya dağılmış olan tüm Kürt partilerini ziyaret ettik. Sonra Kürt sivil toplum kurumlarını, daha sonra da toplumda saygı gören kişi ve kanaat önderlerini ziyaret ettik. Bir yıl süren yoğun çalışmalar sonucunda, istediğimiz ölçekte olmasa bile, Kürt ulusal güçlerinin el ele tutuştuğu HAK-PAR’ı kurma başarısını gösterdik.

Kendi partimizi kapatıp HAK-PAR’a katıldık. DBP’nin tüm mal varlığını HAK-PAR’a bağışladık.

HAK-PAR, Kürt ulusal birliği oluşturmayı amaçlayan, Kürt ulusal çıkarını siyasetinin merkezine koyan, insan haklarına dayalı, sosyal hukuk devleti ilkelerini savunan, katılımcı, paylaşımcı, çok renkli, çok sesli, demokratik bir kültür ve yönetim anlayışını kökleştirmeye çalışan bir partidir.

Peki HAK-PAR omuzladığı bu misyonu hakkıyla yerine getirdi mi, getirebiliyor mu? Elbette ki hayır. Bu, çok faktörün etkili olduğu karmaşık bir konudur. Sadece HAK-PAR’lı yönetici ve üyelerinin altından kalkacağı bir görev değildir. Bu konu, çağdaş yurtsever insanlarımızın ortak emeğiyle gerçekliştirilecek bir özlemdir.

Bu düşünceyi ortaya atan ve örgütleyen ekibin bir bireyi olarak geçmişten bu güne, bu soylu mücadele konusunda emek sarfeden tüm insanları minnet ve saygıyla anıyorum.

HAK-PAR’ın, yeni katılımlarla yüklendiği tarihi misyonunu yerine getirmek için, inatla ve özveriyle çalışacağına inanıyorum. Bu vesile ile, yeni seçilen başkan ile yöneticileri kutluyor ve başarılar diliyorum. 07.11.2010


Print